Röportaj: Nurettin Huyut - RisaleHaber
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu üyesi Said Yüce ile Kastamonu Yılları Sergisi Hakkında konuştuk.
İki yıldır Üstad’ın hayatı ile ilgili sergiler açıyorsunuz. İlkini geçen yıl, bu yıl ise ikincisini açtınız. Bu sergiler hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Evet, ilk sergimiz Üstad’ın 48. vefat yıldönümüne aitti. Rüstempaşa Medresesi Avlularında açtığımız sergide Barla hayatını mercek altına alalım istedik. Bediüzzaman Hazretleri malumunuz 1927–1934 yılları arasında Barla’da sekiz yıl mecburi ikamete maruz bırakıldı. Risale-i Nurların ilk telifi de burada başladı ve dörtte üçü burada tamamlandı. Kalan diğer kısmı da Eskişehir hapishanesi, Denizli Hapishanesi ve Afyon, Emirdağ sürgünlerinde tamamlandı.
İlk başlangıç yeri olması açısından Barla önemliydi. Bilindiği gibi Üstad Bediüzzaman Hazretleri önce Haşir Risalesini yani Onuncu Söz’ü telif ettiler. O zaman yanında çok az insan vardı. O sergide talebelerini, Barla Sıddıkları adı altında toplamaya çalıştık. Telifin ilk başladığı yerde, zor ve sıkıntılı şartlarda Risale-i Nurların en değerli eserleri telif edilmişti. O nedenle Barla önemliydi ve ilk sergiyi de o ad altında açtık.
Bu sene kaldığımız yerden devam etmek istedik. 2009 da Üstad Hazretlerinin vefatının 49. yıldönümü münasebetiyle, gerçi Vefatı 23 Mart olmasına rağmen hafta sonuna denk geldiği için iki gün önce, açtık sergiyi. Geçen sene sekiz gün açık kaldığı halde birçok insan sitem etmişti. “Gelemedik gezemedik” diye. O nedenle bu sene süreyi daha uzun tuttuk iki hafta sürecek. Daha çok ziyaretçinin gelip gezebilmesi için.
Kısaca ifade edersek bu sergide Üstad Barla’dan sonra önce Isparta’ya, daha sonra Eskişehir’e gönderilmiş; orada da bir yıl kadar kaldıktan sonra da Kastamonu’ya gönderiliyor. Barla Yılları Sergisini geçen yıl açmıştık. O sergi 1927-34 yıllarını kapsıyordu. Ondan sonraki 1934–44 yıllarını da bu sene mercek altına aldık.
Kastamonu Yılları Sergisi ile ilgili kısa bir bilgi verir misiniz?
Barla’da sekiz yıl gibi uzun süre yalnız ve ıssız bir köyde kalınca çok sıkıntı çekiyor. Özellikle son günlerinde bu sıkıntı hayli artıyor. Bunun üzerine talebesi Tenekeci Mehmet Efendi’ye bir mektup yazıyor. Yazdığı mektupta “Ben burada çok sıkılıyorum, bulunduğum odadan dışarı çıkamıyorum.” diye böyle hüzünlü bir mektup yazıyor. Orada muallim ile nahiye müdürü çok eziyet ediyorlarmış. Tenekeci Mehmet Efendi de o mektubu Isparta Valisi Fevzi Daldal’a götürüyor. Onun üzerine Isparta Valisi Üstad’ı hemen Isparta’ya aldırıyor. Isparta’da Şükrü İşçan isimli bir zatın evinde 6.5 ay kalıyor. Toplam 10 ay kadar Isparta’da kalmış zaten. Orada da fazlasıyla baskı var, Vali hayli baskı yapıyor... İşte, o dönemi de bu sergide anlattık.
Orada bildiğimiz Tesettür Risalesi, İhtiyarlar Risalesi ve Hastalar Risalesi gibi Risaleleri telif ediyor. Yine iktisat Risalesi o evde telif ediliyor. Üstad Hazretleri, altı aydır çıkmadığı o evden hava almak için çıktığında bunu duyan Isparta halkı etrafına toplanıyor. Kimisi duasını almak, kimisi elini öpmek için...
Dönemin idarecileri tabii bundan telaşlanıyorlar. Aslında hiçbir menfi hareket içinde olmayan Bediüzzaman aynı anda içişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Jandarma Genel Komutanı Ankara’dan Isparta’ya, bir askeri birlikle üzerine hareket ediyorlar. Bediüzzaman ve talebeleri tutuklanıyor ve Eskişehir hapishanesine naklediliyorlar. Orada Binbaşı Asım Bey’in vefatı var… Mahkemede, Risale-i Nurlar evinde bulununca, Hakim soruyor “Nerden aldın bunları?” diye. O da, “Üstadımdan aldım” dese Üstadına zarar gelecek, “almadım” dese yalan söylemiş olacak o da yalan söylemek istemiyor. Bunun üzerine “Ya Rabbi canımı al” diye dua ediyor. Orada ruhunu teslim ediyor. İşte bu dönemin tamamını gösteren belgeler ziyaretçilere sunulmak üzere burada açıldı. O dönemin belgeleri ve bilgileri bu yılki sergimizde sergileniyor.
Üstad Kastamonu da yedi buçuk yıl kalmış ama onun öncesinde dediğim gibi on ay Isparta’da, bir yıl kadar da Eskişehir hapishanesinde kaldığı günler var. İşte bu sergimizde o yılları mercek altına aldık. Eskişehir hapishanesinde meydana gelen çok ilginç olaylar var. Orada telif edilen 28. 29. ve 30. Lam’alar var. Bunların orijinallerini de bu sergide ziyaretçilere sunduk…
Bu sergileri açma fikri nasıl gelişti?
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki sergileri geziyoruz. Ülkemizde de birçok sergi açılıyor. Gezdiğim sergilerin bir kısmı geçmişte tahribat yapmış akımları da içeriyordu. Düşündük, Üstad tahrip etmemiş tamir etmiş, inşa etmiş; o halde hakkında sergi açılması gereken ve en çok hak eden kişi Bediüzzaman Hazretleridir diye düşündük. Hayatının bütün safhaları gerçekten destansı ve muhteşemdir.
Biz elimizdeki belge ve bilgiler ışığında burada onun yüzde birini hatta belki binde birini ancak aksettirebiliyoruz. Aslında hayatının her dönemi muhteşem olan Bediüzzaman Hazretlerinin o herkesin bilmediği noktalarını, çektiği çileleri ve sıkıntıları günümüz insanına göstermek bakımından bu sergiler çok faydalı oluyor. Özellikle Risale-i Nurların hangi şartlarda yazıldığını göstermesi açısından çok önemli. Bu gün kütüphanelerde, kitapçılarda, fuarlarda, rahatlıkla elde edebildiğimiz kitapları ne kadar zor ve zahmetli şartlarda yazıp bu günlere ulaştırdıklarını sergilerde bir nebze olsun anlatmaya çalışıyoruz.
Geçen yıl beklediğiniz ilgiyi gördünüz mü?
Geçen yılki sergimiz sekiz gün açık kalmıştı. Bu süre içinde 16 bin kişi ziyaret etmişti. Çok fazla duyurmadığımız halde bu rakamı yakalamıştık. Bu sene 15 gün açık kalacak 22 Mart - 5 Nisan tarihleri arasında İstanbul Cağaloğlu’nda Rüstempaşa Medresesinde… Bu yıl ilk iki gündeki ziyaretçileri, geçen yılın ilk günlerindeki durumuyla kıyasladığımızda daha fazla bir teveccühün olduğunu görüyoruz. Açılış muhteşem oldu.
Açılışta kimler vardı?
Mehmet Fırıncı Abi, Abdulkadir Badıllı Abi, Sungur Abi ve Abdullah Yeğin Abi açılışı gerçekleştirdiler. Her biri ayrı ayrı, çok da güzel birer konuşma yaptılar. Daha sonra da vatandaşlarla birlikte sergiyi gezdiler.
Sabah 10.00 akşam 20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak vatandaşlar aileleri ile rahatlıkla gezebiliyorlar, duygularını ifade ediyorlar. Burada girişe bir de anı defteri koyduk. Sergiyi gezip mahzun olanlar, o günün şartlarını görünce hüzünlenenler duygularını satırlara ifade ediyorlar.
Ziyaretlerden sonraki intibaınızı alabilir miyiz?
Dediğim gibi, ilgiden çok memnunuz. Okullardan öğretmenler, değişik halk kesimlerinden gurup gurup insanlar gelip geziyorlar. Rehberlerimiz onlara eşlik ediyorlar. Serginin değişik kısımlarını ve sergilenen resim ve belgeler hakkında sorulan sorulara cevap veriyorlar.
Sergide sadece Kastamonu Yılları yok. Isparta, Eskişehir, daha sonra Kastamonu ve ondan sonra da Denizli yılları var. Kastamonu’dan sonra bir seneye yakın bir sürede Denizli’de kalıyor. Bu dönemlerin hepsi bu sergide var.
Ayrıca, “Nur Hizmetinin Anneleri” diye bir reyon açtık. Orada Risale-i Nur hizmetinde önemli fedakârlıklar, hizmetler yapmış hanımların özellikle Lahikalarda adı geçen Asiye, Lutfiye, Ulviye, Saniye, Necmiye, Zehra ve Hacer gibi; Üstad’ın isimlerini zikrettiği hanımların resimleri ve onların yazmış olduğu Risalelerin orijinal örneklerini sergiledik.
Bir de üç şehitler odası var. Orada da Binbaşı Asım Bey, Hafız Ali ve Hasan Feyzi, Üstad’ın “Benim bedelime şehit oldular” dediği üç şehitler... Orada Üstad’ın onlara yazdığı, yine onların Üstad’a yazdığı böyle hicran dolu mektupların orijinalleri ve bu şehitlerin fotoğrafları sergileniyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
5 Nisan’a kadar devam edecek olan bu sergimize okuyucularınızın gelmesini bekliyoruz. Bir de önümüzdeki yıl için kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Gelecek yıl da aynı tarihlerde sergimiz devam edecek. Önümüzdeki yıl 1944–60 yılları arasını sergilemeyi düşünüyoruz. Denizli Hapishanesi çıkışından vefatına kadar geçen süreyi kapsayacak. Ona da “Emirdağ Yılları Sergisi” adını koyacağız. Daha sonra bu sergileri Anadolu’nun başka şehirlerine de götürmek istiyoruz. Hatta Avrupa’dan da talepler var. İnşallah bu sergiyi gezici bir hale dönüştürerek önümüzdeki aylarda oralara da götürmeyi planlıyoruz.