Helal gıda kavramının hem din hem de ticaretle yakın ilişkisi var. Helal-haram konusunda hassas olan Müslümanların kafalarını karıştırarak, onları vesveseye düşürerek, muteber bazı fetvalara göre helal olan yiyecek ve içecekleri haramlar listesine alarak, şüphe konusunu abartarak kendi ticaret hanelerine müşteri kazanmak isteyenler var; işte bu konumuzun ticari tarafı. Helal alıp satma konusunda titizlik gösteren tüccarı takdir ve tebrik ediyor, malını satmak için dini kullanan kimseleri ise insafa davet ediyorum.
Dini tarafına gelince, bazı İslam ülkelerinde "helal gıda sertifikası" vermek üzere bazı kurumlar ve kuruluşlar faaliyet gösteriyordu. Son birkaç yılda ülkemizde de bazı teşebbüsler oldu, sivil kanattan birkaç kuruluş bu işi üstlendi, isteyene sertifika veriyorlar.
Bu önemli iş ile alakalı başka problemler ve yapılması gereken şeyler de var, ama burada üzerinde durmak istediğim husus işin dini tarafı ve fetva yönüdür.
1. Bir yiyecek veya içeceğe haram diyebilmek veya helal damgası basmamak için bütün muteber İslam mezheplerinin ve alimlerinin o nesneye haram demesi gerekir. Eğer bir nesne hakkında "haram, mekruh, mubah" şeklinde birden fazla fetva varsa o nesneye "mutlak manada haram" damgası basılamaz; gerekiyorsa "filan mezhebe göre haram, diğerlerine göre helal" denir. Mesela deniz ürünlerinin tamamına helal diyen ictihad da vardır, yalnızca balık helaldir diyen ictihad da vardır. Bir Müslüman mesela karides konusunda helal sertifikası almak istiyorsa buna "haram" diyen, sertifika vermeyen hata etmiş olur.
2. Jelatin, koruyucu maddeler gibi yeni ürünler var. Bunların bir kısmının yapımında domuz ve murdar hayvanın bazı kısımları kullanılıyor. Ayrıca bu koruyucu maddelerin insan sağlığına zararlı olduğundan söz ediliyor. İşte bu iki sebeple Müslümanlar sıkıntıya sokuluyor, koruyucu maddesinin yapımında domuz kullanılmıştır diye birçok yiyecek ve içecek haram listesine alınıyor ve bu listeler elden ele dolaşıyor.
Fıkıh alimlerine göre madde, "erime, donma, kuruma, karışma" gibi fiziki; sarhoşluk veren bir içeceğin sirkeye, hayvanın tuza dönüşmesi gibi kimyevi değişiklikler geçirirse eski hal, mahiyet ve hükümleri de değişir. Değişmiş yeni madde "tuz ve sirke" adını alır , helal olur.
Jelatin ve koruyucu maddelerin, yapımında ne kullanılırsa kullanılsın kimyevi olarak değiştiği, adları ve mahiyetleri bakımından artık başka maddeler olduğu konunun uzmanları tarafından açıkça ifade edilmektedir.
(2-4 Haziran 2009 tarihinde Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından tertip edilen ilmi toplantıda gıda ve kimya profesörleri, jelatin ve koruyucu maddelerin yapımlarında kullanılan maddeler bakımından tamamen değiştiğini açıkça söylediler.)
Hormonlu, korumalı, sun'i gübreli yiyecek ve içeceklerin sağlığa zarar vermesi konusuna gelince, bu herkesten önce sağlıkçıların söz söyleyeceği ve devletlerin tedbir alacağı bir alandır. Önce alanın uzmanları yiyeceğin, yasaklanacak kadar zararlı olduğu konusunda görüş birliğine varmalı, sonra da devlet onu yasaklamalıdır. Bunlar olmadıkça dedikodulara kulak asmamak gerekiyor.
Sağlığa zararlı diye bir zaman soya ve mısırözü yağı yedirdiler, diğer yağları zararlı buldular, şimdi bu yağlar unutuldu, zeytin ve tereyağı tavsiye diliyor. Yumurta böyle, kırmızı et böyle. Aman beyaz et (tavuk ve balık) yiyin dediler, şimdi de "tavuk yemeyin, bunlar hormonlu, erkekliğiniz elden gider" diye konuşuyorlar.
Hasılı Müslümanların helal yiyip içmelerini sağlamak için yapılan gayretler ve hizmetler takdire ve tebrike şayandır, çok önemli hizmetlerdir, ama aşırılıklardan sakınmak, erbabına danışmak ve ihtiyaçları gözardı etmemek de şarttır.
Yeni Şafak