Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nahl Suresi 41-47. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
41 . Kendilerine zulmedildikten sonra Allah yolunda hicret edenleri, dünyada mutlakā güzelce yerleştiririz. Âhiret mükâfâtı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
42 . Onlar (bu mükâfâta lâyık olacak kimseler), sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
43 . (Ey Resûlüm!) Senden önce de, kendilerine vahyeder olduğumuz erkeklerden başkasını (peygamber) göndermedik. (Ve siz ey müşrikler!) Eğer bilmiyorsanız o hâlde ehl-i zikre (iyi bilenlere) sorun!
44 . (O peygamberleri) mu‘cizelerle ve kitablarla (gönderdik). Sana da, kendilerine indirileni (helâl ve harâmı) insanlara açıklayasın diye Zikr’i (Kur’ân’ı) indirdik; tâ ki düşünsünler.
45 . Peki (peygambere) kötülüklerle tuzak kuranlar, Allah’ın, kendilerini yere batırmasından veya anlayamayacakları bir yerden kendilerine azâbın gelivermesinden emîn mi oldu(lar)?
46 . Veya dönüp dolaşırlarken (azâbın) kendilerini yakalayıvermesinden (mi emin oldular)? Hâlbuki onlar, (Allah’ı) âciz bırakıcı kimseler değillerdir.
47 . Veya (azâbın) kendilerini korkuta korkuta (azar azar) yakalamasından (emîn mi oldular)? Artık şübhesiz ki Rabbiniz, elbette Raûf (çok şefkat eden)dir, Rahîm (çok merhamet eden)dir.