Yahudi kabilelerinden olan Beni Nadir, Peygamberimiz (asm) tarafından Medineden sürülmüştü. Bunların kışkırtması ve öncülüğünde, Mekkede müşrik ve diğer düşman kabileleri bir araya gelerek, Peygamberimizi ve Müslümanları ortadan kaldırmak için harekete geçtiler. Çevre kabilelerin katılımı ile Ebu Süfyan bin Harb komutasında 10.000 kişilik bir kuvvet hazırladılar.
Eskiden beri Peygamberimize dost olan Huzaa kabilesinden bir süvari on iki günlük yolu dört günde kat ederek Medineye geldi ve yapılan hazırlıkları Peygamber Efendimize bildirdi.
Peygamberimiz Sahabe-i Kiramı toplayıp istişare etti. Selman-ı Farisi, daha önce kendi kabilelerinin kalabalık bir topluluğa karşı savaşlarda evlerinde kalarak hendek kazdıklarını ifade etti. Bu görüş kabul gördü. Medinede hendek kazılmaya başlandı.
Hendek kazma işinde Peygamber Efendimiz (asm) bizzat bulundu. Kırılamayan kayaları kendi mübarek elleriyle kırdı. Kazı işini çabuk bitirmek için durmadan çalışılıyordu. Yiyecek bir şey de bulamıyorlardı. Çünkü o sene şiddetli bir kıtlık vardı. Hatta karınlarına acıkmayı hissetmemek için taş bağlıyorlardı.
Cabir bin Abdullah Peygamberimizin acıkmasına çok üzülmüştü. Evine giderek, yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Evde bir oğlak ve dört avuç arpa unu olduğunu öğrendi. Oğlağı kesti, hanımına ekmek yapmaya ve eti pişirmeye başlamasını söyledi.
Cabir, Peygamberimize gelerek iki kişilik yemek hazırladığını söyledi. Yemeğin ne kadar olduğunu sorup öğrendikten sonra Peygamberimiz, orada bulunan bütün muhacir ve ensarı yemeğe davet etti. Hz. Cabir şaşırmıştı. Hanımı, yemeğin ne kadar olduğunu bilen ve orada bulunan bütün Müslümanları çağıran Resulullahın daha iyi bildiğini ifade ederek kocasını sakinleştirdi. Peygamber efendimiz, gelene kadar et çömleğini ve ekmeği tandırdan çıkarmamalarını söyledi.
Hendekte çalışan sahabeler onar onar halka olup oturdular. Peygamberimiz ete ve ekmeğe bereket duasını yaptı. Mübarek elleri ile ekmek kesip içine et koyuyordu. Bütün davetliler doymuştu. Fakat et ve ekmekten hiç eksilme olmamıştı. Hz. Peygamber Cabirin hanımına kalan yemeği de aç olan bütün ahaliye dağıtmalarını söyledi.
Hz. Cabir şöyle ifade ediyordu:
Allaha yemin ederim ki, gelenler bin kişi idi. Hepsi de doyup kalktılar. Çömleğimiz hala olduğu gibi kaynamakta, hamurumuzdan da olduğu gibi ekmek yapılmakta idi. Ondan biz de yedik, komşulara da hediye ettik.
Sahabeler hendek kazarken canla başla çalışıyorlar, zaruri ihtiyaçları için de olsa Hz. Peygamberden izin alıyorlardı. Cenab-ı Hak onların bu sadakatlarını şöyle müjdeliyordu:
Müminler Allaha ve Resulüne iman eden kimselerdir. Müslümanları ilgilendiren mühim bir iş için onunla beraber toplandıkları zaman, Peygamberden izin almaksızın oradan ayrılmazlar. Senden izin isteyenler, Allaha ve Resulüne iman etmiş olanlardır. Birtakım işleri için senden izin isteyenlerden dilediğine izin ver ve onlar için Allahtan af dile. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. Nur Suresi 62