Bir önceki yazımıza katkıda bulunan tüm yorumculara (bir kısım yorumcular için ünlem hayal edin) teşekkür ederim. Çünkü o yorumlar bana RİNAP çalışmalarında belirlenen bilim alanlarının kendi alan dili üzerinde düşünmeme ve ayrıca dil konusunun da gündeme gelmesine vesile oldu. Aslında son yorumlar bir önceki yazıda ele alınan (pozitivizm suçlaması gibi) daha temel konuların devamı olsaydı daha iyi olurdu. Gördüğüm kadarıyla, son yorumlarda bazı yorumcular bundan vazgeçip uydurukça kokusuna sığınmışlar.
Duyuşsal Bilişsel ya da Psikomotor kavramlarının yer aldığı alanlar benim ele aldığım Taksonomi üst başlığı altındandır ve Eğitim Bilimleriinin en önemli konusudur. Çünkü söz konusu alanlar (alan kelimesi eğitimde kullanılan bir kavramdır ve yerine bize ait hangi bilimsel kelimeyi koysak acaba?) sizin de okullarda tâlim ettiğiniz Fizik (Türkçesi?), Kimya (Türkçesi Simya mı bilmiyorum), Hesap (yani Matematik), Hendese (yani Geometri), Edebiyat, Sosyal Bilgiler (Social Sciences), Tarih vb. derslerin Müfredatlarının (en has, öz, özgün, orijinal kelime bu) yapısını oluşturur.
Esprileri bir tarafa bırakarak tekrarlayayım:
Risale-i Nurun şerh ve izahlarını mevcut ilim dallarına göre yapacaksak, bu dalların kendi terminolojisini kullanmak zorunda değil miyiz? Eğer bu sorunun cevabı hayır ise oturup kendi bilim dallarımızı ve buna uygun terminolojileri oluşturmamız gerekiyor.
Sözgelimi, duyuşsal bilişsel ve bir de taksonomi kelimeleri eğitim bilimlerinin temel kavramlarındadır. Dediğim gibi gerek müfredatlar ve gerekse ölçme ve değerlendirme çalışmaları buna göre yapılır. Hatta tüm ÖSS, OKS vb. sınavlardaki soruların yazımı, seçimi, zorluk ve kolaylığı, kapsamı taksonomiye göre yapılır. Bir önceki yazımda, yalnızca bu alana ait bu kelimeleri kullandığım için neredeyse uydurukçacı ilan edilecektim.
Bilişsel (cognitive, academic, intellectual), Duyuşsal (Affective) ve Psiko-motor terimleri Türkiyede bu alanla ilgili ilk çalışmaları yapan eğitimcilerin Türkçeye çevirişlerinden itibaren bu şekilde kabul edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Benim ricam, ilgili arkadaşların bu kavramların bize ait karşılıklarını eğitim bilimlerine kazandırmak için öneriler sunmaları. Bunda da samimiyim.
Eğitim Bilimleri alanında olduğu gibi Sağlık Bilimleri, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimlerin tamamındaki konu alanları için de geçerlidir. Sözgelimi Hastalar Risalesinin şerh ve izahlarını yapan bir Risale müştakı bunu Tıbbi terminoloji ile yapmayacak da ne ile yapacak? Yapmaması gerekiyorsa size göre hangi terminolojiyi kullanacak? Fen bilimleri için de aynı kıstaslar geçerlidir.
Oysa Üstadın tavrını net olarak görüyorum:
Kastamonu'da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar dediler. Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz. (6. mesele)
Demek ki, her fennin, her bilim dalının kendi lisan-ı mahsusu var. O lisanı kullanmazsan ya da kullanamazsan şerh ve izah çalışması yapmaya da gerek yok.
Şimdi şuna karar vermeliyiz:
Şerh izah, açıklama, haşiye vb. çalışmaları yaparken bilim alanlarındaki terminolojiyi mi kullanmalıyız, yoksa önce kendi bilim alanlarımızı üretip sonra buna göre kavramlar mı üretmeliyiz?
RİNAP çalışmalarının hedefine ulaşması için terminoloji, kavram, kelime bağlamında özellikle anlam bilim açısından Türkçe-Edebiyat alanlarında meslek icra eden öğretmen-akademisyen-meraklı Risale okuyucusu arkadaşların çalışmalarına ihtiyaç vardır. Her alandan arkadaşlar belki de öncelikle kendi alanlarıyla ilgili terminoloji ile Risale-i Nurdaki aynı anlama gelen terminolojiyi eşleştirerek işe başlamalıdırlar.
Ne dersiniz?