Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır: İnşirah Suresi...
Hayatın iyiler ile kötülerin birbirinden ayrılarak Rabbe kimin güzel kul olacağının belirlendiği bir sınavdır. Bu sınav, türlü zorluklar içinde gerçekleşir.
Kışın karlar altında kardelen çiçeğinin başını semaya döndüğü gibi; insanoğlu da zorluk ve musibetler karşısında Allah’a ruh ve kalbi ile dönmesini öğrenir.
Bulunduğumuz bu zorluklar arasında Allah kullarının gönüllerine ve hayatlarına “inşirah ederek (genişlik vererek)” hem onları teselli eder, hem de onların daha iyi kul olmaları için yollarını gösterir.
Allah insana musibet verdiğinde ona zulmetmez. Aksine daha çok kabiliyetlerini artırır ve onsekizbin âleme bakan duygularını açığa çıkarır.
Peygamberimizin (s.a.v.) hayatına baktığımızda da bunu görürüz. Vahiy gelmeden önce Allah’ın yüce Peygamberini türlü musibetlerle, sıkıntılarla nasıl yetiştirdiğini ve onun kabiliyetlerini nasıl geliştirdiğini görürüz.
Kutsal şehir Mekke’de yeni bir din doğarken aynı zamanda zorluklarla mücadeleler başlıyordu. Allah musibetler, sıkıntılar içinde Habibinin gönlüne inşirah vermek, ruhunu ferahlandırmak için bin bir çeşit güzelliği de veriyordu.
Böylece Rabbimiz Habibinin şahsında bizlere her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir ferahlık olacağını hatırlatıyordu:
1-Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı?
2-Senden yükünü indirmedik mi?
3-O senin sırtını ezen yükü.
4-Senin şanını yüceltmedik mi?
5-Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
6-Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
7-O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.
8-Ancak Rabbine yönel. (İnşirah Suresi)
Allah bu sure ile Sevgili Peygamberinin kalbine inşirah, ruhuna huzur veriyor. Onu hurafelerden ve kirlerden uzak tutuyor. Üzerindeki yükleri alıyor. Ona yeni ufuklar açıyor. Ve soruyor: “Senden yükünü indirmedik mi?”
Rabbimiz Peygamberimizin yükünü üzerinden aldığı gibi, darda kaldığımızda bizlerin de yardımına her daim yetişiyor. Zor anlarımızda elimizden tutuyor. Boyumuzdan büyük işlerin altına girdiğimizde Rabbimiz; bize ağır gelen yükü alıyor ve hafifletiyor. Yeter ki bizler Allah’ın kuluna kâfi geldiğini ve her şeye gücü yettiğini bilelim, sebeplere teşebbüs edip, işlerimizi O’na havale edelim.
Çıkmazlara girdiğimizde, sorunların altında ezildiğimizde bilmeliyiz ki; bizi gören, bizi bilen ve her daim bize yardım eden bir Rabbimiz var.
Rabbimiz bizi her an gözetliyor, bizim ne halde olduğumuzu bilip, bize yardım ediyor.
Sığınılacak bir kapı, derdimizi anlatacağımız arkadaş, göğsüne başımızı yaslayacağımız bir sırdaş aradığımızda, bize bizden yakın biri olarak Rabbimiz başucumuzda bizi bekliyor.
Evet; bizim için en iyi sırdaş, en iyi arkadaş Allah’tır. Biz dille bir şeyler zikretmesek de O halimizi görüyor ve inayeti ile ikram ediyor. Bize ağır gelen yükü alıyor. Ellerimizden tutuyor. Düştüğümüz çukurlardan çıkarıyor. Başımızın dik olması için cesaret veriyor. Biz ona teslim olduğumuzda “Senin şanını yüceltmedik mi?” ayetinde olduğu gibi Allah Efendimiz’in (s.a.v.) şahsında bizim şanımızı yüceltiyor.
Evet, ne kadar kötü fiiller işlersek işleyelim, ne kadar hata yaparsak yapalım, Tevvab olan Rabbimiz tevbemizi kabul ediyor. Bizi temizliyor, hem kendi katında, hem de kainattaki varlıklar karşısında makamımızı yükseltiyor. Kendini bize sevdiriyor. Alemi bize sevdiriyor. Aleme bizi sevdiriyor. Bütün kainatı bize musahhar kılıyor. Yeter ki amelimizde rızâ-yı İlâhî olsun. Zira “O râzı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse te'siri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabûl ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk'ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.”
“Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”
Demek ki bir zorlukla karşılaştığımızda İnşirah suresini hatırlamalı, sıkıntılardan sonra gelecek ikramları ve hakikatleri düşünerek sabretmeliyiz.
İnsan inşirah suresini okuyunca bir daha anlıyoruz ki…
Bulutlar gökyüzünü kaplamadan yağmur yağmıyor.
Anne dokuz ay yorgunluğu çekmeden bebek nimetine ulaşamıyor.
Tarlaya tohum ekmeden ürün alınmıyor.
Temel atmadan ev olmuyor.
İşe gitmeden eve ekmek götürülmüyor.
Musibetler ile karşılaşmadan istidatlarımız gelişmiyor.
Emeklemeden yürünmüyor.
Okumadan öğrenilmiyor.
Ateşte dağlanmadan demir eğilmiyor.
Ağacı budamadan meyve alınmıyor.
Gözyaşı dökmeden kalp yumuşamıyor.
“O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul. Ancak Rabbine yönel.”
Rabbimiz, kalbimizi kalplerimizin sahibi olan sana yönelttik.
Sana telim olduk.
Bizim göğsümüzü aç, bize inşirah ver.
Üzerimizdeki yükü indir, bize kolaylıklar ver.
Bizim şanımızı yücelt.
Senin ve Efendimizin (s.a.v.) şanını yüceltmek için bize güç ver.
Amin… Amin… Amin…