Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Suresi 23-25. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
23 . Kendilerine Kitab’dan (Tevrât’tan) bir nasib verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitâbı’na da‘vet olunuyorlar da, sonra onlardan bir kısmı, kendileri (hakkı kabûlden) kaçınan kimseler olarak geri dönüyorlar. (1)
24 . Bu (yüz çevirmeleri), şübhesiz onların: “Sayılı birkaç günden başka, bize ateş aslâ dokunmayacaktır!” demeleri yüzündendir. Ve uydurmakta oldukları şeyler, dinleri husûsunda kendilerini aldatmıştır.
25 . Peki, hakkında hiç şübhe olmayan (geleceği muhakkak) bir günde onları bir araya getirdiğimiz ve herkese kazandığı (amellerin karşılığı) tam olarak verilip de kendilerine haksızlık edilmediği zaman (bakalım hâlleri) nasıl olacak! (2)
1- Bu âyet-i celîle, zinâ eden iki yahudi hakkında hakem olması için, bir kısım yahudilerin Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a mürâcaatta bulunmaları üzerine nâzil olmuştur. Resûlullah Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, Tevrât’a göre recmedilmelerine hükmedince kızmışlar ve bu kararı tanımayarak dönüp gitmişlerdi. (Celâleyn Şerhi, c. 1, 390)
2- “Âyâ (acabâ) bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ! Belki insan, ebede meb‘ûstur (gönderilmiştir) ve saâdet-i ebediyeye (Cennete) ve şekāvet-i dâimeye (Cehenneme) namzeddir! Küçük büyük, az çok her amelinden muhâsebe görecek (hesâba çekilecek)! Ya taltîf edilecek veya tokat yiyecek!” (Mesnevî-i Nûriye, 17. Lem‘a, 159)