Bismillahirrahmanirrahim
Senin vücudun bin kubbeli harika bir saraya benzer ki, her kubbesinde taşlar, direksiz birbirine baş başa verip muallâkta durdurulmuş.
Belki senin vücudun, bin defa bu saraydan daha aciptir. Çünkü, o saray-ı vücudun, daima, kemâl-i intizamla tazelenmektedir. Gayet harika olan ruh, kalb ve mânevî letâiften kat-ı nazar, yalnız cesedindeki herbir âzâ, bir kubbeli menzil hükmündedir. Zerreler, o kubbedeki taşlar gibi birbirleriyle kemâl-i muvazene ve intizamla başbaşa verip, harika bir bina, fevkalâde bir san'at, göz ve dil gibi acip birer mucize-i kudret gösteriyorlar.
Eğer bu zerreler, şu âlemin ustasının emrine tâbi birer memur olmasalar, o vakit herbir zerre, umum o cesetteki zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem herbirisine mahkûm-u mutlak, hem herbirisine misil, hem hâkimiyet noktasında zıt, hem yalnız Vâcibü'l-Vücuda mahsus olan ekser sıfâtın masdarı, menbaı, hem gayet mukayyet, hem gayet mutlak bir surette olmakla beraber, sırr-ı vahdetle yalnız bir Vâhid-i Ehadin eseri olabilen gayet muntazam bir masnu-u vâhidi o hadsiz zerrâta isnad etmek-zerre kadar şuuru olan, bunun pek zâhir bir muhal, belki yüz muhal olduğunu derk eder. (23. Lem'a, Tabiat Risalesi, s.184)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
MUALLÂK : Askıda, havada boşlukta duran.
KEMÂL-İ İNTİZAM : Tam düzen, mükemmel intizam.
LETÂİF : Mânevî duygular, güzel, hoş ve ruhla ilgili hisler.
KAT'-I NAZAR : Bakmamak. İtibar etmemek. * Alâkayı kesmek.
ÂZÂ : Üye; organ, bedenin her bir uzvu.
KEMÂL-İ MUVÂZENE : Tam denge, tam ölçülülük.
HÂKİM-İ MUTLAK : Hiçbir şekilde tasarrufuna sınır konulmayan tam hüküm sahibi Allah.
MAHKÛM-U MUTLAK : Mutlak mahkûmiyet.
MİSİL : Benzer.
VÂCİBÜ\'L-VÜCUD : Varlığı zarurî ve şart olan, varlığı gerekli olan ve yokluğu düşünülemeyen, varlığı zâtî, ezelî, ebedî olan; varlığı, vücud tabakalarının en sağlamı, en kuvvvetlisi, en esaslısı ve en mükemmeli olan.
EKSER : Pek çok.
MASDAR : Kaynak, bir şeyin çıktığı yer.
MENBÂ : Kaynak, merkez.
MUKAYYED : Bağlı, kayıtlı, sınırlı.
SIRR-I VAHDET : Birlik gerçeği. Allah\'ın birliği hakikatı.
VÂHİD-İ EHAD : Bir olan ve birliği her bir şeyde tecellî eden Allah.
MASNÛ-U VÂHİD : Bir tek sanatkârın elinden çıkmış olan harika sanat.
ZERRÂT : Atomlar, zerreler.
İSNAD : Dayandırma, mal etme.
ZÂHİR : Görünen, açık, dış yüz.
MUHÂL : İmkânsız; olması mümkün olmayan.
DERKETMEK : Bir şeyin en esasını, dibini öğrenmek, iyice anlamak.