Cenab-ı Hak (c.c), Kalem (Nûn) sûresi 20-35. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
20-Derken (bahçe tamâmen yanarak) kapkara kesildi.
21, 22-Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: “Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!” diye birbirlerine seslendiler.
23, 24-“Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!” diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler.
25-Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan) mahrûm etmek üzere erkenden gittiler.
26-Fakat orayı (bahçeyi o perişan hâlde) gördüklerinde: “Muhakkak biz, elbette (bahçesinin yolunu) şaşıran kimseleriz (her hâlde yanlış yere geldik!)” dediler.
27-(Kendi bahçeleri olduğunu kabûllenince de:) “Hayır! (O fakirler değil, asıl) biz (bu ni‘metten) mahrum bırakılmış kimseleriz!” (dediler.)
28-Onların en dengeli (hayırlı) olanı: “(Ben) size, ‘(Rabbinizi) tesbîh etmeli değil miydiniz!’ demedim mi?” dedi.
29-(Onlar:) “Rabbimizi tenzîh ederiz; doğrusu biz zâlim kimselermişiz!” dediler.
30-Sonra bazıları bazılarına dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
31-(Nihâyet) dediler ki: “Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz azgın kimselermişiz!”
32-“Olur ki Rabbimiz, bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şübhesiz biz, (artık) Rabbimize (O’nun rızâsına) yönelenleriz!”(1)
33-İşte azab böyledir! Elbette âhiret azâbı ise daha büyüktür! Keşke bilselerdi!
34-Şübhe yok ki takvâ sâhibleri için, Rableri katında Naîm Cennetleri vardır.
35-Hiç Müslümanları o günahkârlar (o zındıklar)la bir tutar mıyız?