Seda Yılmaz'ın haberi
Kaliforniya Üniversitesi’nden sinirbilimci Gary Small, dünyada iki farklı topluluğun varlığını sürdürdüğünü söylüyordu. İlki “dijital yerliler”, yani “e-posta ve cep mesajının bulunmadığı bir dünyayı hiç bilmeyen insanlar” dediği topluluk. İkincisiyse “dijital göçmenler” olarak tanımladığı diğer topluluk... İkinci grup, zihinsel fonksiyonları biçimlendikten çok daha sonra cep telefonu mesajlaşması, chat ve internetle tanışan insanlardan oluşuyor. 2009’da “E-Beyin: Modern Beynin Evrimi” adlı kitabı yazan Small, dijital yerlilerle dijital göçmenleri karşılaştırdığında sadece davranış ve yaklaşımlarda değil, beyin işlevlerinde de farklılıklara rastladığını anlatıyordu. Ne var ki dijitale doğanlarla dijitale göç edenler arasındaki ‘nesil farkı’ artık demode bir konu. Zira artık dijital yerlilerin de çocukları var.
Araştırmalar gösteriyor ki çocuklara konuşmayı, okumayı ve hatta tuvalete gitmeyi artık tabletler öğretiyor ve ebeveynler de bu yöntemi destekliyor. İngiltere’de bir ebeveyn yılda ortalama 27 çocuk uygulaması indiriyor mesela... 3-4 yaşındaki çocukların yüzde 28’i tablet kullanıyor. Henüz ayakkabılarını bağlayamayan çocuklar tabletlerle harikalar yaratıyor. Halihazırda yoğunlukla kullandığımız makineler; yani tablet, telefon ve bilgisayarlar ebeveyn-çocuk ilişkilerini derinden etkiliyor. Çocuklara binlerce şey öğreten, onların her şeyine yardımcı olan bu akıllı uygulamalar, ebeveynlerin yerini mi alıyor? Sayılarla ortada: Artık tabletler de analık-babalık yapıyor!
Çocuklar için uygulamalar
Once Upon a Potty: Bezlenme yaşındaki çocukları tuvaletle tanıştırıyor. Kızlar ve erkekler için iki ayrı sürümü olan bu uygulama, çocuklara kendi vücutlarını tanıtıyor; kelime oyunları, ses efektleri ve hikâyelerle onlara tuvaleti öğretiyor.
Monkey Preschool Luncbox: Sevimli bir maymuna beslenme çantasını hazırlamakta yardım eden çocuklar, bu süreçte pek çok sesi, rengi, meyveleri, şekilleri ve sayıları öğrenme şansı yakalıyor.
Dr. Seuss’s ABC: Alfabeyi yeni öğrenmeye başlayan çocuklar için eğitici ve eğlenceli bir uygulama.
Pat the Bunny: Sevimli bir tavşanın hikâyelerini anlatan bu uygulama, çocuklara interaktif bir masal yaşatıyor. Tavşanla saklambaç oynamaktan müzik dinlemeye kadar pek çok şey yapabilen çocuklara sunulan en büyük yenilik ise ebeveynlerin kendi seslerini kaydedip masalları çocuklarına öyle dinletebilmeleri.
I Hear Ewe: 3-5 yaş çocuklar için ideal olan bu uygulamada 24 hayvan ve 12 taşıtın isimleri ve çıkarttığı sesleri öğreniyoruz.
Shape Builder: Her biri 10 parçadan oluşan şekilleri birleştirerek puzzle’ları tamamlayan çocuklar müzik aletlerini, yemekleri, hayvanları ve harfleri öğreniyorlar.
Clickysticky: Uzay, oyuncaklar, dinazorlar, okyanuslar hakkında kelimeler öğrenmeye yarayan bu uygulamada oyunları baştan başlatmak için tabletinizi sallamanız yeterli.
Moo, Baa, La la la!: Uygulamayı açar açmaz önlerine açılan kitapları interaktif bir biçimde okuyan çocuklar, bir yandan masalı dinlerken bir yandan altı çizili kelimelerle hikâyeyi takip edebiliyor. Ekrana dokunduklarında hikâyelerdeki hayvanların seslerini duyarak o nları da tanıyorlar.
Talking Gina the Giraffe: Bu uygulamada çocuklar evcil zürafalarıyla konuşup onları besliyorlar. Zürafa Gina duyduğu sesleri ve konuşmaları tekrarlıyor, çocuklara öğrendikleri kelimeleri tekrar tekrar söyleyerek pratik yaptırıyor. Gina’nın 2-5 yaş çocuklara yönelik pek çok oyunu ve zorluk seviyeleri var.
Tablet kullanıyor ayakkabı bağlayamıyorlar
- Kids Industries’in yaptığı araştırmaya göre ABD ve Britanya’da ebeveynlerin yüzde 77’si tablet kullanımının çocuklarının yaratıcı yönüne katkı sağladığını ve sorun çözme yeteneklerini geliştirdiğini söylüyor.
- Okul öncesi çocukların yüzde 20’si bir uygulama açıp oyun oynayabilirken sadece yüzde 9’u ayakkabılarını bağlayabiliyor.
- Bir ebeveyn yılda ortalama 27 çocuk uygulaması indiriyor.
- App Store’daki öğretici aplikasyonların yüzde 72’si okul öncesi dönemdeki çocukları ya da ilkokul çocuklarını hedefliyor. Teknolojinin çocukların hayatındaki hâkimiyeti
Destekleyenler:
- Uygulamalar interaktif olduğu için öğrenme gelişimine faydalı...
- Anne-babayla birlikte yapıldığında kitap okumaktan farksız...
- Artık gelişen dünyada çocukları eskisi gibi büyütme isteği hayalperest bir yaklaşım.
KARŞI ÇIKANLAR:
- Çocuklarda, özellikle kitaplara ilgi kaybına neden olabiliyor.
- Hızlı tüketime ve tatminsizliğe yol açıyor.
- Kavramsal gelişimde sıkıntıya sebep oluyor.
‘Baba bana bir masal anlat!’
Muhsin Kızılkaya
Bir çocuğa bir insanın masal anlatmasıyla bir makinenin anlatması arasındaki duygu farkı, dalından yeni kopmuş bir meyve ile plastik yapma bir meyve arasındaki tat farkı kadardır. Bugün dijital gereçlerle çocuk yetiştirilebilir belki ama unutmayalım ki çocuk dijital bir şey değil. Hangi makine çocuğun elini tutabilir? Bir çocuğa bir insanın masal anlatmasıyla bir makinenin anlatması arasındaki duygu farkı, dalından yeni kopmuş bir meyve ile plastik yapma bir meyve arasındaki tat farkı kadardır. Bugün dijital gereçlerle çocuk yetiştirilebilir belki ama unutmayalım ki çocuk dijital bir şey değil. Hangi makine çocuğun elini tutabilir?
Çocukluğumuzdan bize kalan en güzel hatıralar, büyüklerimizin bize anlattığı masalların içinde gizlidir. Kimimiz babamızın, kimimiz annemizin, kimimiz ninemizin, kimimiz ise dedemizin bize anlattığı masalı unutmayız. Çocukluk, cennetidir insanın, büyüyüp hayatın acımasız zamanlarına ayak bastığımızda, başımız sıkıştığında, kendimizden kaçmak istediğimizde hep o cennete sığınırız. Orası o kadar korunaklı, o kadar ulaşılmaz, o kadar büyülü bir yerdir ki, bütün hayatın ona benzemesi yüzü suyu hürmetine hayatına katlanırız biraz da.
Çocukken bize anlatılan masallar, hayal dünyamızı biçimlendirir. Devler ülkesi var; prensesler var; saçları yerde sürünen şehzadeler var; dağı taşı arşınlayan güvercinler var; insan suretine bürünen kargalar şarkı söyler; tilkiler başka hayvanları kandırır; ayılar yavrularını korur; aslan ormana hükmeder... Öylesine kardeş bir dünyadır ki bu dünya, kimse kimseye zarar vermez... Yapılan yegane kötülük, hayvanın insanı, insanın ağacı kandırmasıdır. Bunun içinde bile mutlaka bir muziplik var...
Bir çocuğa bir insanın masal anlatmasıyla bir makinenin anlatması arasındaki duygu farkı, dalından yeni kopmuş bir meyve ile plastik yapma bir meyve arasındaki tat farkı kadardır. Duygusu olmayan, başka birisine bir duygu aktaramaz. Mimikler, gülümseme, ses tonu, bakışlar, korku anında korku, tedirgin anında tedirgin tavır, masalı canlı kılar, hikâyeyi dinletir.
ÇOCUK DİJİTAL DEĞİLDİR
Bütün bunlara bakınca dijital gereçlerle çocuk yetiştirilebilir ama unutmayalım ki çocuk dijital bir şey değil. Ruhu var, duygusu var, işitiyor, görüyor ve hissediyor. Bedensel gelişimiyle ruhsal gelişimi bir denge içinde yürümesi lazım çocuğun. Dijital bilgi standarttır ama çocuk standart değil. Bu bilgiyle büyümüş bir çocuk insan olamaz ancak dijital bir malzeme olur. Beyin dijital etki altında kaldıkça dumura uğrar. O beyinden sağlıklı bir gelişim beklenemez artık, olsa olsa ondan ur çıkar.
Makinenin anlattığı masallarla, hikâyelerle büyümüş bir çocuk düşünün. Büyüyüp çocukluğunu hatırlamak istediğinde, annesinin, ninesinin, dedesinin sesi yerine bir makinenin sesi gelecek kulağına.
Anılarını çalmak gibidir bir çocuğu makineye mahkum etmek, kimse çocuğuna bu kötülüğü yapmamalıdır.
Çocuğumu alıp yatağına götürdüğümde; “Bana bir masal anlat baba, ama anlatırken elimi tut” diyor.
Hiçbir makine çocuğun elini tutamaz.
Habertürk