Kıyamet, Allah inancından sonra İslâm'ın ikinci temel inancı olan Âhiret hayatının ilk aşamasını oluşturur. Genel bir yok oluş ve yeniden dirilişle birlikte meydana gelecek haşir, Hesap, mizan, cennet ve cehennem gibi olaylar hep kıyamet gününün gündemi içindedir. Bu nedenle ahiret inancı, kıyamet ve onunla birlikte gelecek olaylara inanmaktan geçer.
On dört asırdan beri mucizeliği tasdik edilen Kur’an’ın, haşir hakkındaki beyanları sonsuz saadetin geleceğine kâfi bir delil değil midir? Başka delile ihtiyaç var mıdır?
“Ey insanlar! Eğer öldükten sonra diriltilmeniz hakkında şüpheniz varsa, şurası muhakkak ki, Biz sizi önce topraktan, sonra bir damla sudan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra da belli belirsiz bir parça etten yarattık; ta ki, ayetlerimizi size açıklayalım.” (Hac Suresi: 5. Ayet)
Cenab-ı Hakk’ın rahmet hazinelerinin asıl kullanılacağı yer ancak kıyamet, haşirdir ve ebedi âlemdir. Haşir öyle bir hakikattir ki 124 bin peygamber, 124 milyon evliya, hadsiz asfiya, semavi yüz sahife ve dört kitap ile bu hakikati tasdik etmişlerdir. İnsanın yaşadığı dünya hayatında bütün hareketleri ve fiilleri ilâhi kameralar tarafından kaydediliyor, yazılıyor, tespit ediliyor ki, büyük hesap gününde ona göre derece alsın.
İlk yaratılışa dikkat edenin, ikinci yaratılış hakkında şüphesi kalmaz. İlk yaratılışı gören adam, ikinci yaratılışı inkâr edebilir mi? İkinci yaratılış, birinci yaratılıştan daha kolaydır. Birincisini yapan, ikincisini niçin daha kolay yapamasın? Çünkü Allah’ın kudretine oranla en büyük en küçük gibidir. Hiçbir şey o kudrete ağır gelemez. “Acbüzzeneb” denilen bir kısım atomlar, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o atomlar üzerinden insan bedeni yeniden yeşermek suretiyle teşekkül edecektir.
Acbüzzenebin varlığı kesin. Çünkü bu konuda sahih hadis var. Ancak mahiyeti bizce bilinmiyor. Yani “acbüzzeneb nedir?" Tam olarak net bir tanım yapamıyoruz. Büyük âlimler onu, insanın kuyruk sokumunda yok edilemeyen ve toprak tarafından çürütülemeyen bir madde olarak ifade etmişler.
Günümüz âlimleri ise hücre içindeki genlere bakarak “DNA” gibi insanın bütün bilgilerini ihtiva eden bir takım zerrelere” acbüzzeneb” demişler. Çünkü meselenin ahirete bakan yönü var ve biz ancak bu dünya boyutları içinden, âhiret âleminde meydana gelecek muazzam hadiseleri kur’an ve hadislerin ışığında kavramaya çalışıyoruz.
Yaşadığımız dünya hikmet dünyası, ahiret ise kudret dünyasıdır. Yani Cenab-ı Hakk hikmetiyle bu dünyada tecellilerini göstermiş, ahiret âleminde ise kudretiyle tecellilerini gösterecektir. Bizler hikmet dünyasından kudret dünyasını anlamak için çalışıyoruz. İşte mühim olan zorluk da buradadır. Çünkü dünyevi akıl ile uhrevi haller kolay kolay kavranamaz. “Acbüzzeneb” de doğrudan ahirete bakıyor. Zira bu tohum ahiretteki cismimizin temel zerreleri hükmündedir. O bakımdan dünya mantığı ile anlaşılması zordur.
Dünya, insanlığın ruhundaki kabiliyetlerin sümbüllenmesine müsait olmadığından, demek ki yeniden dirilmek için başka bir âleme gönderilecektir. Dünya hayatında bir türlü tatmin olamayan insanoğlu sonsuzluk için yaratılmıştır.
Bununla birlikte incir ağacının ruh programını bir nokta gibi en küçük bir çekirdekte muhafaza eden yüce Zat, “ Vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza eder.” Diye sorulabilir mi? Elbette muhafaza edecektir. Bu gün yaşadığımız dünyada Allah’ın yarattığı kullar, ilim ve teknik sayesinde neleri muhafaza etmiyor ki? Kâinatın Sultanı yüce Yaratıcı, kullarının ruhlarını ve fiillerini muhafaza etmesin.