Ömer Çiftçi'nin Haberi
RİSALEHABER- Hindistan'da giderek yükselen ekonomi ve eğitim seviyesi ülkeyi sevindiriyor. Fakat yoğun Müslüman nüfusu için aynı şey söz konusu olamıyor.
Ülke nüfusunun yüzde 14'ünü oluşturan Müslümanlar, okuma-yazma oranında, iş bulma oranında ve yükseköğrenime katılım oranında son sırada yer alıyor. Müslümanlar arasında okuma yazma bilmeme oranı yüzde 50'lere dayanıyor.
Bu durum karşısında Hindistan Hükümeti de harekete geçmeye başladı. Bunun için ilk açıklama kabinenin önemli isimlerinden Laxmi Narayan Chaudhary'den geldi. Chaudhary, Hindistan'daki İslami Okulları fenni bilimlerin de ekleneceğini söyledi.
Uygulama öncelikle Uttar Pradesh bölgesinde başlayacak. Pradesh'te 19 bine yakın İslami Okul bulunmasına rağmen, buralarda sadece din eğitimi veriliyor.
Değişimin başlaması ile ilgili Chaudhary, "Hükümeti, medreseden gelen öğrencilerin, tıp gibi mühendislik alanlarında başkalarıyla rekabet edebilmelerini sağlamak için müfredatta değişiklikler yapmaya çalışıyor" dedi.
Müslümanlar bu gelişmeyi olumlu karşılasa da, daha acil dertlerinin olduğunu belirtiyor. Bunlardan biri de açlık. Hindistan'da Müslümanlar en verimsiz bölgelerde yaşamak zorunda. Bu yüzden fakirlik Müslümanlar arasındaki en büyük problem.
Müslüman bir kadın aktivist Zakia Soman, planların son derece yerinde olduğunu söylese de, acil bir şekilde açlık sorununun da halledilmesi için çağrısını yineledi.
Guardian'ın haberine göre bu planlardan milyonlarca Müslüman öğrenci etkilenecek. Planların bir iki nesil sonra fakirlik sorununu da çözmesi bekleniyor.
Said Nursi: Fen ve din ilimleri birlikte verilmelidir
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur eserlerinde bir memleketin huzur içinde kalkınması için gençlere hem fen ilimleri ve hem de din ilimlerinin birlikte verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. O, bunu şöyle ifade eder:
“Vicdanın ziyası, ulum-u diniyedir, (dini ilimlerdir) aklın nuru, fünun-u medeniyedir (fen ilimleri). İkisinin imtizaciyle (birleşmesiyle) hakikat tecelli eder. O, iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder (kanatlanır). İftirak ettikleri (ayrıldıkları) vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphe tevellüd eder (doğar).”