Risale Haber-Haber Merkezi
Geçtiğimiz ay Hindistan'a giden Sivasın Sesi sitesinin yazarı Mehmet Kara, Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili notları da köşesine taşıdı.
Hindistanlı ilim adamlarının görüşlerine yer veren Kara'nın notları şöyle:
Darul Huda İslam Üniversitesi’nin hocaları ve öğrencileri havaalanında bizi karşıladılar, beklemediğimiz bir şeydi ve sürpriz hazırlıklar yapmışlar. Bu muazzam ilgi bize değil, ecdadımızın geçmişte İslam’a yaptıkları hizmete; Bediüzzaman’a olan hürmet ve Risale-i Nur’daki ilme olan iştiyak idi.
Darul Huda Üniversitesi’ne giderek açık havada yapılan sohbet toplantısına katıldık. Sohbete bin beş yüz öğrenci ve hocaları katıldılar. Çok samimi ve tatlı sohbetler oldu. Hazırlanan yemek ve uyuma saati geldi, ancak, orada hafızalara kazınan Üniversite rektörünün söylediği şu sözler oldu: “Biz Üstad Bediüzzaman’ın ‘Medresetüzzehra’ projesini uyguluyoruz. Fen bilimler ile dini ilimleri birlikte okutuyoruz." Bütün İslam üniversiteleri aynı şeyi söylüyor.
Sonraki gün şehrin en büyük kapalı salonunda sempozyum yapıldı. Türkiye, ABD, kanada, Dubai, Lübnan, İngiltere ve Hindistan’dan gelen bilim adamları ile âlimler “Modern Türkiye’de İslam ve Risale-i Nur." adlı sempozyumda tebliğler sundular. Salon tıklım tıklım, binlerce insan ilgi ile takip ederek sonunda sorular sordular, mükemmel bir kardeşlik havası içinde program sona erdi. Aynı gün akşamda Darul Huda’nın düzenlediği halka açık, açık hava toplantısında halka hitap edildi, konu yine Bediüzzaman ve Risale-i Nur’du. Binlerce insan tekbirlerle konuşmaları takdir ettiklerini gösterdiler, burada alkış yapılmıyor, takdir edince tekbir getiriyorlar.
Toplantıya Kelara eyaleti eğitim ve devlet bakanları katıldılar. Bir Profesörün sitem dolu şu sözlerini not etmişim: “Neden Bediüzzaman’ı bize geç tanıttınız?"
Merkez Sakafi-i Sünniyye İslâm Üniversitesi
Daha sonraki gün, Hintli eski bir bakan ile Srilanka Eğitim Bakanının da katıldığı Merkez Sakafi-i Sünniyye İslam Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyuma katıldık. Konusu “Çok Kültürlü Bir Dünyada İmanlı, Anlamlı ve Barış İçinde Yaşama Pratiği; Risale-i Nur Yaklaşımı” idi. Burada açılış konuşmasını rektör yaparak şöyle dedi: “Bediüzzaman sadece sizin değil, bütün ümmetin imamı, üstadı ve müceddididir." Çok coşkulu bir kalabalık tarafından izlenen konuşmalar bitince, bir profesörün şu anlama gelen ifadeleri kulaklarda çınlıyordu: “Biz Hint Müslümanları ve Türkler bir araya gelirsek Allah’ın izniyle çok güzel şeyler yaparız."
Aynı gün akşam bu üniversite bir açık hava toplantısı düzenledi, Mevlit ve Lihye-i şerif gecesi, Üniversite yönetimine göre bir milyon, Hint medyasına göre beş yüz bin kişi katıldı. Açılış duasını Bediüzzaman’ın talebesi Abdullah Yeğin ağabey yaptı. Harika konuşmalar yapıldı.
Üniversite rektörü eline Lem’aları alarak: “Bu allame-i cihan, müceddid-i ümmet Bediüzzaman Hazretleri’nin kitabıdır ve Üstad şöyle buyuruyor: Sakalı şerifi kastederek, “O saçların ziyareti vesiledir. Resul-i Ekrem’e (a.s.v) karşı salâvat getirmeye sebep ve bir hürmet ve muhabbete medardır. Vesilelik ciheti o şeyin zatına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. Onun için, eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadetten olmazsa, madem zâhir hale göre öyle telâkki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salâvata vesile oluyor; kat’î senetle o saçın zâtını teşhis ve tayin lâzım değildir. Yalnız, aksine kat’î delil olmasın, yeter…"
Bu satırları okuyunca yüz binlerce insan tekbirlerle meydanı çınlattı. Rektör neden bu konuşmayı yaptı? Çünkü iki büyük Müslüman gurup arasında Efendimizin sakal-ı şerifi ile ilgili bir tartışma varmış ve üstadın ifadelerini delil göstererek son noktayı koyuyordu. Bu muhteşem toplantıdan sonra Seyyidler cemaatinin lideri şöyle dedi: “Bugün bu meydanda toplananların kalbine bir tohum ektik, onlar yarın gelip bize soracaklar, ‘Bediüzzaman kimdir?' diye, bizde onlara üstadı anlatacağız." Aynı zat Bediüzzaman’ın talebesi Abdullah Yeğin ağabeyi göstererek, “Bu Abdullah Yeğin abi Bediüzzaman’ın talebesidir, doksan yaşındadır ve bizim için buralara kadar gelmiştir." deyince meydanda yer yerinden oynuyordu.
JNU Üniversitesinde sempozyum
JNU Üniversitesi’nde iki salon ayrılmış, birinde İngilizce, diğerinde Arapça konuşmalar yapılacak. JNU Üniversitesinin dünyanın on üçüncü önemli üniversitesi olduğunu söylediler. Beş bin doktora öğrencisi var. Onların başındaki isim, sempozyumun koordinatörü Prof. Mujeebur Rahman karınca gibi çalışıyor, sevincinden dört köşe…
Açılış konuşması, JNU Üniversitesinden, Arap ve Afrika Çalışmaları dekanı Prof. Dr. M.A. Islahi tarafından yapıldı. Islahi konuşmasında “100 yıl önce fikirleriyle dünyaya gelen bu zatı yeni tanımanın sevinci içerisindeyiz. Ona Bediüzzaman ismi verilmesi boşuna değildi, çünkü kendisi bu ismi hak etti ve çok sıkıntılar çekti. O İslam’ın bir şiddet dini olmadığını öğretti ve O her zaman İslam’ın şiddet karşıtı olduğunu söyledi” dedi.
Hindistan Devlet Bakanı Janab Arif Muhammad Khan, konuşmasında; “Bu konferans vasıtasıyla Risale-i Nur-u araştırdım, okudum ve Risale-i Nuru şöyle tanımlayabilirim, ‘Bereket-ul Kuran.' Yani Bediüzzaman yazdığı risalelerin hakikatlerini Kur’an’dan almıştır. Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye’de şunu der, ‘Gelecek İslam’ındır ve İslam’ın olacak, bu da iman ile olacak.' Bu çok önemli bir cümledir. O normal bir yazar değildir ve kafamızdaki birçok yargıyı yıkıcı şeyler söyledi. Bizim kafamızdaki ayrımcı fikirleri yıkıyordu. Bediüzzaman eserlerinde çoklukla şu ayeti yazar: ‘Vein min şey’in illa yusebbihu bi hamdihi.' yani her şey Allah’ı tesbih eder, bilerek ya da bilmeyerek, bütün insanlar da bunun içerisine girer. İnsanların farklı olması Allahın bir sanatıdır, Allahın sanatına savaş mı açacağız. Bu Allahın merhametidir. Hindistan’daki Müslümanlar çok zülüm gördüler ancak kesinlikle ülkeyi terk etmediler. Bu yüzden bu konferansı burada organize etmeniz çok anlamlı. Bu muhteşem mesajı buraya getirdiğiniz için çok teşekkür ederim. İnsanları barış ve mutluluk içerisinde yaşatacak bu konferansta onun mesajı verilecek."
Delhi’deki sempozyumda Hintli ve dışarıdan gelen altmış civarında bilim adamı tebliğ sundular. Tebliğlerde çok önemli konular işlendi. Dubai’den konferansa katılan Prof. Dr. Abdulhakim El Enis, konuşmasında: “Bediüzzaman milyonlarca insana barış yolunu gösterdi ve insanlık için çalıştı. Büyük insanlar ölünce büyüklükleri bitmez, ancak daha da artar. Risale-i Nur bir fikirler fabrikasıdır ve sizi bu fikirleri keşfetmeye davet ediyorum." dedi.
Daha sonra Iraklı İhsan Kasım Salihi şu ifadeleri kullandı, “Siz bir doktora gidersiniz ve doktor size aspirin verir, aspirin sizin Türk mü Müslüman mı olduğunuza bakmaz. Risale-i Nur’da aynı bu ilaç gibi bütün insanlığa hitap etmektedir. İnsanlığa Kur’an eczanesinden ilaçlar sunmaktadır."
Çinli bir öğretim üyesi, dünya barışı ile ilgili oturumu dinledikten sonra şunu söyledi, “Bugün benim doğum günümdür, ama ben bugün yeniden doğdum. Dünya barışına bu kadar önem veren ve bu kadar güzel anlatan bir İslam âlimi ile karşılaşmadan çok memnun oldum, duygularımı anlatmakta zorlanıyorum." Kendisine detaylı bilgiler verildi ve kitaplar hediye edildi. Umuyorum Müslüman olacak, Allah ona hidayet versin, çünkü hazırdı.