Bismillahirrahmanirrahim
Sual: Meclis-i Mebusanda Hıristiyanlar, Yahudiler vardır; onların reylerinin şeriatta ne kıymeti vardır?
Cevap: Evvelâ: Meşverette hüküm ekserindir. Ekser ise, Müslümandır, altmıştan fazla ulemâdır. Mebus hürdür, hiçbir tesir altında olmamak gerektir. Demek, hâkim İslâmdır.
Sâniyen: Saati yapmakta veyahut makineyi işletmekte, san’atkâr bir Haço ve Berham’ın reyi mûteberdir; Şeriat reddetmediği gibi, Meclis-i Mebusandaki mesâlih-i siyasiye ve menâfi-i iktisâdiye dahi ekserî bu kâbilden olduğundan, reddetmemek lâzım gelir. Ammâ ahkâm ve hukuk ise, zaten tebeddül etmez; tatbikat ve tercihâttır ki, meşverete ihtiyaç gösterir. Mebusların vazifesi, o ahkâm ve hukuku sû-i istimâl etmemek ve bazı kadı ve müftülerin hilelerine meydan vermemek için bazı kanunları yapmak, etrâfına sur etmektir. Aslın tebdiline gitmek olamaz; gidilse, intihardır. (Münâzarat)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ahkâm : hükümler
ammâ : ama
Berham : Yahudiler arasında kullanılan bir isim
efkâr-ı âmme : genel düşünce, kamuoyu
ekser : çoğunluk
ekseri : çoğunlukla
fukarâ : fakirler
Haço : Ermeniler tarafından kulanılan bir isim
hâdim : hizmetçi, hizmet eden
hâkim : egemen
hâkimiyet-i millet : millî egemenlik
hizmetkâr : hizmetçi
kâbil : tür, çeşit
kadı : Tanzimat'a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları
kavim : aralarında âdet, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı olan insan topluluğu
meb’us : milletvekili
mebusan : milletvekilleri
Meclis-i Mebusan: Milletvekili Meclisi, BMM.
menâfi-i iktisâdiye : iktisadî yararlar, menfaatler
mesâlih-i siyâsiye : siyasî yararlar, çıkarlar
meşveret : işlerin halledilmesi, problemlerin çözülmesi için yapılan istişare, fikir alışverişi
misâl : örnek
misâl-i mücessem : somut örnek
muteber : geçerli, itibar edilir
nevi : çeşit
rakîb : kontrol eden, gözetleyen
rey : oy, görüş
sâfi : arınmış, temiz
sâniyen : ikinci olarak
sirayet : geçme, bulaşma, yayılma
sû-i istimâl : kötüye kullanma
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
şûristan : çorak yer
tebdil : değiştirme
tebeddül etme : başkalaşma, değişme
tegayyürât : başkalaşmalar, değişmeler
tekâlif-i devlet : devletin halka yüklediği yükler; vergiler ve saireler
temâşâ etmek : bakmak, seyretmek
tercihât : tercihler, üstün tutmalar
teşekkî etmek : şikâyet etmek
ulemâ : âlimler
vâridât : gelirler
zâyi : elden çıkan, kaybolan
zira : çünkü