Kendimi frenlemesem başımı derde sokacağım ilk mesele “eğitim” meselesidir. Biliyorsunuz eğitim zorunlu ülkemizde; bu durumda insanları aksine teşvik etmek de suç teşkil ediyor. Laf aramızda imkân olsa bunu yapabilmeyi isterdim. Çünkü ülkemizdeki haliyle “eğitim”, çok genel anlamıyla söylüyorum benim için bir kâbus… Bu sütunda ara sıra bu konuya değiniyor; eğitimin orasından ya da burasından nemalandığı için meseleyi tabulaştıran her türden, her kesimden insana rahatsızlık vermeye çalışıyorum. Neden böyle yapıyorum? İki ihtimal var: Ya fevkalade huysuz bir insanım ya da bu eğitim işinde yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bildiniz, ikinci ihtimal doğru!
Lütfen faal ya da emekli öğretmenlerimiz bu sözlerime alınganlık gösterip üzüntülerini bildiren mesajlar yazmaya yeltenmesinler. Öğretmenlerime saygıda kusur etmedim bugüne kadar ben. Meselem onlarla değil, sistemin kendisiyle! Daha doğrusu sistemi şekillendiren tuhaf düşünme biçimiyle… Burada “eğitim” kavramını genel bir ifade, bir çatı-kavram olarak kullanıyorum. İlköğretimden üniversite öğretimine, özel okuldan devlet okuluna, dershanelerden sınav saçmalıklarına kadar her şey bu çatı-kavramın içinde… Ve ben bu toplamı (hadi heyulâ demeyeyim) insanımızın geleceği, ruh ve zihin sağlığı açısından çok ciddi bir endişe kaynağı olarak görüyorum. Hem de her geçen gün daha fazla…
Konuyu uzun uzadıya tartışmak başta eğitimciler olmak üzere sosyologların, psikologların, sosyal psikoloji uzmanlarının ve hatta psikiyatrların işi… Ve mutlaka her mevzua maydanoz diğer medya lüzumsuzlarının… Ben kılçığımı atıp çekileceğim; zamanımızda endişe sahibi insanların, çenesiyle beyni arasında hiç irtibat bulunmayan gürültücü kanaat üfürükçülerine ısrarla meramını anlatma çabalarının ne kadar naif göründüğünü biliyorum. Girmem o toplara ben, topu havaya diker kaçarım! ÖSS diye bir şey var biliyorsunuz, Öğrenci Seçme Sınavı (bu isimlendirme bile fena halde ırgalanacak bir şey ya, başka bir zamana kalsın) diye kat kat açılan bir terkip... Zamanımızda eğitim insanların bilgilerini, görgülerini, donanımlarını arttırmak için değil, günü geleni bu ÖSS hendeğinden atlatabilmek için veriliyor. Okuldu, dershaneydi, hazırlıktı falan diyerek meseleyi yamalı bohçaya çeviren şey işte bu! Ondan önceki bütün saçma sapan sınavlar da bunun için yapılıyor; velilerin çocuklarını koltuklarının altına sıkıştırıp kapı kapı 'rantabl' okul aramaları da bu sebepten oluyor. Maksat ÖSS'yi geçip işi mutlu sona bağlamak… ÖSS'yi geçenlerden kaçı o mutlu sonu bulabilmiş o ayrı mesele… Histerik süreçlerde mantık aranmaz!
Bu sene ÖSS sonu haberlerine göz-kulak misafiri oldunuz mu? Ne kadar ayılan bayılan oldu, nasıl sancılanıp, kilitlenip sınav kaçıran oldu fark ettiniz mi? Ağlayanlar, sinir krizi geçirenler, kendisini üçüncü kattan aşağı atanlar… Neden bu cinnet? ÖSS için! İddia ediyorum, bu sınava giren her gencecik insan aylar boyunca ruhunda bu tonlarca ağırlığı taşıyor! Yazık değil mi? Kim yapıyor bunu bizim çocuklarımıza? Biz! Anneleri ve babaları!..
İş bu kadar histerik bir vaziyet almadan önce de olsa, bu yollardan iyi kötü geçmiş bir insan olarak şunu çok iyi biliyorum: Hayat bu değil! Sürmeyin çocuklarınızı bu histeri tarlasına… Sınava girsinler ve çıksınlar, sonuç ne olursa olsun bir de yaşamaya baksınlar!
Yeni Şafak