İlk insan Adem (as)'dan beri insanların iletişim için geliştirdikleri diller, resim ve semboller, yazı ve rakamlar bilim adamlarının belki de herkesin merak ettikleri önemli bir konudur.
İlk insanlardan kalan mağara resimleri sadece dekoratif bir süsleme mi yoksa önemli bazı olayları anlatan birer hikaye mi olduğu hala gizemini korumaktadır. Bugün kullandığımız yazıların dahi tabiattan ilham alınarak soyutlanmış şekiller olduğu düşünülürse eskiden beri resim ve tasvirlerin iyi bir iletişim dli olduğu açıkça görülmektedir.
Eski Mısır, Sümer, Hitit, Uygur, Arap, Çin, Hint, Kril ve Latin yazıları gibi pekçok alfabe tabiattaki şekil ve resimlerin ya aynen kullanılması ya da soyutlanması ile geliştirilmiştir.
Antik Mısır Hiyeroglif yazısı çeşitli resim ve sembollerden oluşur. İnsan, hayvan ve bitki figürlerinin yer aldığı bu şekillerin sırrı 1800'lü yıllarda çözülünceye kadar, Hiyeroglifler seyyahlar için Piramitlerin duvarlarını süsleyen dekoratif resimlerden başka birşey değildi.
Mısır Tarihi üzerinde araştırma yapan bilim adamları kuşkusuz bunların bir yazı olduklarını biliyorlardı. Ancak bu sembollerin ifade ettikleri manaları okuyamıyor olmanın verdiği merak ve acziyetin endişesini çekiyorlardı. Neredeyse Piramitlerde buldukları her bir tabutu ve mumyayı kendi ülkelerindeki müzelere taşıyan Fransa ve İngiltere sömürge anlayışı araştırmacılara da yeni bir bulmaca hediye etmiş oldu.
Pariste Louvre Müzesini gezerken alt kattaki Mısır bölümünde canlandırılan piramit dehlizlerinin karanlıkları içinde yüzlerce sfenksler (insan başlı aslan heykeli), altın yaldızlarla işlenmiş resimli (hiyeroglif yazılı) hazine sandığı tabutlar ve lahidler, insan ve kedi mumyaları, eski Mısırın yazılı kaynakları olan papirüsler (kağıdın atası) ve haritalar gibi binlerce objenin yağmalanırcasına aşırılıp getirilmiş olduğunu gördüm. Hatta yanyana belki yüzden fazla resimli tabutu görünce acaba Mısır'da hiç bırakmışlar mı diye merak ettim. Louvre Müzesindeki sömürgeci hırsıyla sıkışık dizilmiş bu kadar malzemeyle adam gibi kaç müze kurulabilirdi.
Hiyerogliflerin sırrı Napolyon’un Mısır seferinde yağmalanan hazineleri içindeki Reşid kasabasından getirilen Rozette taşı adı verilen bir tarihi eser ile çözüldü. Şampolyon adıyla tanınan bir İngiliz araştırmacı bugün British Müzesinde bulunan bu taş üzerindeki yazının üç dilde yazılmış olması sayesinde Hiyeroglif yazıyı okumayı başarmıştı. Hem Eski Mısır, hem Kıpti halk dili ve hem de Yunanca yazılmış aynı metin, Hiyerogliflerin çözülmesi için anahtarı da ellerine vermiş oldu.
Dünyadaki bütün yazı ve alfabelere ilham kaynağı olan tabiattaki biçimlerin ve suretlerin kendilerinin de aslında bir alfabe olduğu ve insanlara bir mesaj veriyor olabileceği çok eskiden beri insanların bilhassa felsefecilerin merak ettikleri bir sorudur. Avuç içlerindeki çizgileri okumaya çalışanlardan, gökyüzündeki yıldızların dizilişlerine kadar sırlar araştıran pekçok farklı düşünce ve inanış Kainatta hiçbir şeyin amaçsız, boşuna yaratılmamış olduğu gerçeğinden haberdardır.
Hemen hemen bütün dinler kainatı Yaratıcının sanat eseri ve gördüğümüz bu güzellikleri de O'nun bir hediyesi kabul eder. İlahi sanat her mevsim ayrı bir kreasyonu bir sergi salonu mükemmelliğinde sergiler. Ancak insanların bu güzelliklerdeki mesajları ve bu suretlerin ifade ettikleri yazıları okuyabilmeleri için bir rehbere ihtiyaçları vardır.
Kainatı bir kitaba benzeten Bediüzzaman "Anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa manasız bir kağıttan ibaret kalır" sözüyle bu kitabın öğretmeni ve İlahi sanat galerisinin rehberi peygamberlerin ve Hz. Peygamberin (asm) insanlık için ne kadar gerekli olduğunu veciz bir şekilde dile getirmiştir.
Her kışta ölümün beyaz kefeni hükmünde bembeyaz kar örtüsüne bürünüp, her baharda rengarenk çiçekleriyle canlanan yeryüzünü bir kitabın iki sayfası gibi okuyan Kur'an gözümüz önünde sergilenen kainat galerisinin harika sanat eserlerine dikkati nazarımızı çevirip "oku" emriyle bizleri kainat kitabını da okumaya davet ediyor.
"Şimdi bak Allahın rahmet eserlerine; yeryüzünü (kışta) ölümünün ardından (baharda) nasıl diriltiyor? Bunu yapan, ölüleri de öylece diriltecektir. O herşeye Kadirdir." (Rum süresi, 30:50.)