Hizmet adamı rahat olamaz

Cezmi HUYUT

Bayram abiden mesaj var

 

Bu makaleyi gece tamamladım ve uyudum. Fecire doğru Bayram abiyi rüyamda gördüm. Yüzü güleç ve nuraniydi. Etrafına tebessümle bakıyordu. Ben de edeple diz çökerek önüne oturdum ve “Bayram abi nasılsın” dedim. Mütebessim bir yüzle cevap vermeden bana bakıyordu. Yine devamla, “Bayram abi berzah âleminde ne var orada, neler yapıyorsunuz?” diye sordum. Sualime şöyle karşılık verdi. “Bir anınızı boşa geçirmeden hizmetlere devam edin.” Hâlbuki bu sualimin cevabı değildi. Uyandım Bayram abinin cevabını düşündüm sonra akşamleyin tamamladığım makalemdeki muhteva aklıma geldi. Oradaki manalarla münasebettar gördüm. Yani Bayram ağabey adeta şöyle diyordu: Vaktiniz o kadar ehemmiyetlidir ki bir anınızı boş geçirmeyin bunun kıymetini ancak berzahta anlayacaksınız ve hizmette geçmeyen zamanlarınıza berzahta çok üzüleceksiniz. Bu manayı çıkardım. Ne dersiniz makaleyi okuyun siz de rüyayla birlikte yorumunuzu yapın.

 

Bediîüzzaman Kur’an, iman, İslâmiyet hizmeti için, ulvi bir davanın adamı olarak, her türlü rahatını terk etmiş, dünyalık edinmek için çabalamamış, servetlere iltifat etmemiş, mal edinmemiş, önüne serilen dünya makam ve mevkilerine tenezzül etmemiş, fevkalade bir takva ile iktisat ve kanaat içerisinde hayatını sürdürmüştür.

Çoluk çocuk meşgalesine girmemiş, kendisine sadece verilen hediyeleri kabul etse idi, dünyanın en zengini olabilecekken bütün bunları elinin tersiyle itmiştir.

Millet-i İslâm’ın ebedî refah ve saadeti için, masumların zarar görmemesi için, asayişin manevi bekçiliğini yapmış daima müspet hareket etmiş ve talebelerine de hep İzzet-i İslamiyyeyi koruyarak ve karşılığında maddi manevi bir karşılık beklemeyerek, müspet iman hizmetini vasiyet etmiştir.

 

Hülasa dünyevi hiçbir rahatlık görmeden, bir akşam başını rahat yastığa koyup huzurlu yatamadan, âlem-i İslam’ın ızdırabını ve hizmeti Kur’ani yeyi dert edinerek bu dünyadan göçüp Hakka yürümüştür .

 

Hapiste olmadığı zamanlarda bile kendisine o kadar tazyikat, baskı ve rencide edici muameleler reva görüldü ki, cebbar kumandanlara baş eğmeyen o koca üstat,  böyle hürriyeti lafızdan ibaret gaddar bir hükûmetlerin en rahat mevkii hapishanedir diyerek hapishaneleri kendisine mesken eylemiştir.

Hatta bir mektubunda “ölüm, hayattan ziyade bana faideli ve kabir on defa bana hapisten ziyade medar-ı rahat ve hapis on defa bu çeşit serbestiyetten daha istirahatıma faideli olduğunu kat’iyyen kanaatım var” Eğer bazı dostlarım mahzun olmasaydı ben daimî hapiste kalacaktım” dediğini görmekteyiz.

 

Bu vatan ve millete kendi yüzünden bir zarar gelmemesi için haysiyetini, şerefini, nefsini, ruhunu, rahatını hülasa bütün anayasal haklarını, her şeyini feda etmiştir.

Üstadımız böyle olduğu gibi onun hemen umum talebeleri de ömürleri boyunca hizmet-i Kur’aniye için, gerçek bir rahat ve huzuru göremeden çoğu bu dünyadan ayrılıp gitti.

Rahmetli Bayram ağabeyin bizzat kendim onun ağzından duymuştum,”bizler üstadın hizmetinde iken, ne yemek saatimiz, ne yatmak saatimiz belli değildi. Şimdi sabah oldu kahvaltı yapalım, şimdi öğlen oldu öğle yemeği yiyelim şimdi akşam oldu gece oldu yatalım böyle bir şeyimiz yoktu, bunları hizmetin içersinde fırsat buldukça yapabilirdik, günlerce doğru düzgün bir yemek yiyemez, uyuyamazdık.”

 

Evet, takipler, tazyikler, karakollar, hapisler, Mahkeme koridorları, müdafaalar, neşriyat hizmetleri, Nurların okunması ve yayılması, Üstadın ve talebelerinin hayatlarının normal seyriydi ve rahat etmek istirahat etmek kelimeleri adeta lügatlerinde yoktu bunların.

Bizim gibi bir sonraki nesilde yani 65-70’li yıllarda da, cemaatin ekserisi,  hemen herkes fakirdi. Yokluk hâkimdi. Dershaneler yoktu. Kiralık bir yer tutuldu mu ve kirası ödendi mi dünyalar bizim olurdu. Dershanelerde halı, koltuk, beyaz eşya yoktu. Kilim en güzel sergi, menemen en güzel yemek di.

Eti, etli yemeği kurbanlarda görürdü kardeşlerin çoğu. Dershanede kalan bir ehli hizmet kardeşimizin altı ay, üç öğün zeytin ekmek yediğini bilirim. Birisi misafir olarak o ehli hizmet kardeşi evine çağırırsa o zaman et yemek, o ehli hizmet kardeşe nasip olurdu.

 

Bundan da önemlisi, baskı vardı, istikbal endişesi, karakol, hapis, cemiyetten dışlanma, hor ve hakir görülme vardı. Adeta damgalıydı Nur talebeleri. Nurculuğumuzu, Risale-i Nurları okuduğumuzu gizlemek zorunda kalırdık, bizlere hep öteki insanlar nazarıyla bakılırdı. Bu vatanın zencileriydi Nur talebeleri.

En önemlisi cemaat ve maddi imkânlar az idi. Mecburen o zaman hizmette bulunan çok az kişi ile her işe koşuşturulurdu. Buna rağmen hizmetlere korku ve engeller mani olmazdı. Dersler, dershanelerin hizmeti ihmal edilmezdi. Mahrumiyetle içerisinde olunmasına rağmen, hizmet ehli bir nur talebesi bir bütün zahmetlere katlanırdı.

 

Dershaneyi memur, öğretmen esnaf kimse o tamir eder, onlar boya badana yapardı. Halı ve kilimlerini derelere götürür yıkanırdı. Dershane inşaatlarında amelelik edilir, dershanede icap eden her türlü tamirat ve bakımları cemaatin fertleri tarafından yapılırdı. Hemen bütün işler, o işleri yapan ustalara imkânsızlıklar nedeniyle verilemezdi.

Kurbanlarda cemaatin yaşlısı, genci, memuru, talebesi kasap gibi çalışırdı. Bayramı, dershanelerde kurban kesmekle, yüzmekle, deri toplamakla geçirirdi insanlar. Üç dört gün et yağ kokardık. O zaman çok az olan hizmette vakfı hayat eden kardeşler de bütün bu saydığım işleri teklifsiz, kendiliğinden seve seve cemaatle birlikte yapardı.

 

Vazife taksim edecek insan yoktu. Hemen herkes her işe girişirdi. Yeter ki hizmet-i Nuriye ve Kur’aniye aksamasın. Hülasa hizmetin her türlü derdi ve meselesi cemaatin derdi ve cemaatin meselesi idi. Dertsiz, tasasız, zahmetsiz hizmet yoktu. Zora ve zahmete alışıktık. Hizmetin yerini ve zamanını ve zorluğunu, karı kışı, yazı güzü kimse düşünmezdi.

Eski Nur talebeleri, tabiri caizse feleğin çemberinden geçip öyle geldiler.

 

Şimdi bu eskide kalmışları niye nazara veriyor diyeceksiniz. Maksadım hizmeti Nuriye’de eskide çekilen sıkıntıları hatırlatarak, şimdi içerisinde bulunduğumuz bu rahat ve bolluk zamanında zamanımızı ve imkânlarımızı daha iyi değerlendirmeye kardeşleri teşvik etmek içindir.

Şimdi bu zamanda hizmet edecek bir insanın, cemaatin, ihtiyarıyla, genciyle, çocuklarıyla tüm fertlerinin, hariçte münasebetimiz olan insanların, hizmetin mali durumunun, dershanelerin ve derslerin takibi ve Nurların hariçteki insanlara ulaştırılması, hülasa hizmet yollarını ve usullerini kendisine tam dert edinmesi gerekmektedir.

 

Kendisini hizmetlere değil, hizmetleri kendisine göre ayarlamış, kendi özel ihtiyaçları ve hususi dünyası, âlemini tamamen kaplamış ve birinci derecede hep onların tedarikiyle meşgul biri bu haliyle nasıl verimli hizmet edecek ve nasıl bir dava adamıyım diyecektir.

Dertsiz tasasız ve gününü kurtarmaya çalışan, haftada sadece bir iki sohbetlere katılmakla iktifa eden bir kardeş, böyle bir düşünce ve hareketi ile hizmet edebilmiş ve işi bitirmiş oluyor mu?

 

Kur’an hakikatlerine bağlanan bir Nur talebesi, bu dünyaya keyif sürmeye ve her lezzetli şeylerin peşinde koşarak kam almak, bu dünyada yalnız güzelce yaşamak ve rahatla ve safa içerisinde ömür geçirmek için gelmediğinin belki elindeki ömür sermayesi ile ebedi bir hayatın tedariki için çalışmasının gerektiği şuurundadır.

Bakınız, önümüzde eskide çekilen sıkıntıların hiç biri yok. Her hangi bir mânia, tevkif, takip, engel ve kısıtlama ve maddi imkânsızlıklar yok.

Manisiz, müdahalesiz bu zaman ve zeminde, ne yapmalı, neler yapmalıyız? Nasıl ve neyle ne gibi faaliyetlerle gençliğe, talebelere, insanımıza ve insanlara daha hızlı bu Kur’an hakikatlerini ulaştırabiliriz?

 

Meşveretlerde bütün kafaları zonklarcasına buna yormalıyız. İkinci üçüncü derecede değil, mutlaka birinci derecede gayretlerimizi ve himmetlerimizi bu zamanda tezelzüle uğrayan iman hizmetine harcamalıyız.

Yaz geliyor, üç aylar geliyor, şehr-i Ramazan geliyor, tatil planları, safalı yerlerde televizyon seyretmeyi keyif sürmeyi değil, bir faaliyet seferberliği “ben iman hizmetini dava edinen bir adamım diyen” dava adamının plan yapmasının zamanıdır.

Kur’an ve iman hakikatlerini insanımıza ulaştırmak için rahat olmayı ve rahat edinmeyi lügatimizden mutlaka silmemiz lazım.

Cennette Allah’ın izniyle çok istirahat edeceğimiz zaman var. Vallahi hizmet için rahatımızı bozmazsak çoook zahmetler çekeceğimizi söylemek keramet olmasa gerek.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.