Hizmet müessesesi yerine evlilik müessesesi inşa etmek
Sözde İslam… Bir ferdi bir ferdine kaynamaz,
Bir de utanmadan, camide saf saf namaz!
Necip Fazıl
İslam toplumsal dinamiklerin sağlam bir temele oturmasını salık veren bir dindir. Söylemde topluma dönük, eylemde ferdi takılanlar her şeyden önce İslam’ın “Birliktelik” ruhuna uygun hareket etmemek gibi bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Birçok ehli iman kardeşimizin yorumuna vesile olan önceki yazıda vurgulamak istediğim temel düşünce buydu; yani sorunların üstesinden ancak kitlesel bir şuurlaşmayla ve yekdiğerine olan destekle gelinebileceği…
İslam’ın cemaate olan özel vurgusunun ardında böylesine hayatî bir gerçeklik yatar zira. Cemaat, menfaatlerin elde edilmesinde, bireysel çabaların sonuç vermediği durumlarda üretilen bir kitlesel menfaat ortaklığı değil; hastalıkta sağlıkta, acıda mutlulukta bir olmanın, yekdiğerinin yükünü hafifletmenin, eliyle, diliyle, canıyla, malıyla mazarratı def, menfaati celp etmenin kitlesel şuurudur.
Ama şimdilerde bunları söylemek, laf salatasından ibaret kalıyor. Çünkü, gemisini kurtaran kaptan artık. Yeis içerisinde söylenmiş ve “artık çare ne mümkün!” karamsarlığına hapsolmuş şekilde de ifade ediyor değilim tüm bunları… Lakin vakıa bu…
Kendimizi kandırmanın kime yararı var? Bakın başka bir mesele daha söyleyeyim:
Evlenemediği için olmadık günahlara giren gençlerin durumundan kaçımız haberdarız? Vicdanındaki “zina” yükünü hafifletmek için gizli nikâhlar kıydırıp “işlerini yoluna koyana kadar flört eden Müslüman gençlerin” varlığının farkında mıyız? Ahir zaman gibi, imanın elde ‘kor’a dönüştüğü bir helaket ve felaket asrında, zinanın en masum perdelerde meşruiyet kazandığı ve yer gök o meş’um günaha davet ettiği bir hengamede, gençlerin ne dehşetli hatalara maruz kaldığını görmekte nasıl zorlanabiliyoruz bu kadar?!
Neden mi bu duruma düçar olunuyor?
Çünkü evlenemiyorlar! Kapısını çaldığında, çulsuz bir dindara kız vermek yahut evlenmek akıl kârı değil dindar birçok anne-baba ve burnu bir karış havada kızları için! Yalan mı?!!
Mehir olarak ezberindeki İhlas suresini öğretmeyi vaat etmesini kabul eden ve bununla sahabesini evlendiren Hz. Peygamberin (s.a.v) aşkıyla tutuşup da, sıra kendi kızını vermeye gelince “zengin damat” arayan, cemaatlerdeki kanaatsiz kanaat sahipleri konumundaki kimselerin kulakları çınlasın!
Çözüm mü ne?
Bakın söyleyeyim, milyonlarca TL harcayıp mülk medreselere yahut kurumlara harcadığınız paraları etrafınızdaki fakir insanları kalkındırıp gençleri evlendirmeye adamak!
Kaçınız ders yaptığı ortama yıllarca gelen fakir ehli iman kardeşlerinizin durumu hakkında kocaman meşveretler yapıp “onu bu sıkıntıdan nasıl kurtarabiliriz” diye gecenizi gündüzünüze kattınız? “Bu sene medrese açmak yerine 5-6 tane fakir aileyi kalkındıralım; varsın 50 mülk dershanemiz olacağına 5 tane olsun, ama mümin kardeşlerimiz faiz günahına fakirlik batağına düşmesin!” dediniz?
Birkaç milyon doları bir gecede hibe edebilecek eliaçıklar!
Kaç gencin zinaya düşme tehlikesini göz önünde bulundurup aynı cömertliği onlar için sergilediniz? Tabi siz bataklığı kurutmaya çalışıyorsunuz; bu tip kurumlara yatırıp gençlerin şuurlanmasına vesile olmak istiyorsunuz yani! Fakat kusura bakmayın, bu yaptığınız daha çok denizde boğulan adamı görüp hemen kurtarmak yerine, “Bir yüzme kursu açayım da insanlar yüzmeyi öğrensin!” diyerek adamın boğulmasına göz yummaya benziyor! Kimseye medrese yahut başka bir kurum açmayın diyen yok! Fakat eş zamanlı götürseniz canınız mı çıkar!
Daha söylenecek çok şey var; lakin ben de yapmadığını söyleyen taifeden olduğum için aksülamel yapıyor. Ve söylediklerimle birçok ehli iman kardeşim inciniyor…
Hâsılı, Nurcular medrese açmak yerine gençlerin evlenmesine vesile olup her evi bir medrese-i nuriyeye dönüştürmeye vesile olacak birliktelik iplerini sağlamlaştırmalı…
Bana kızmayın ama ay aydınlık hesap ortada arkadaşlar! (Osman)