Hizmet zemininde sıkıntı varsa

Muhammed Numan ÖZEL

Sosyolojik olarak insan, toplumsal bir varlıktır. İnsanı toplumdan ayrı düşünmek imkansızdır. Çünkü insan maddi ve manevi hayatını idame ettirmesi elzemdir.

İnsanın olduğu yerde, insanlar sayısınca farklı karakter ve mizaç sahipleri yadsınamaz bir gerçektir. Tek tip dayatma usulü olan şeyler ise daima kırgınlıklara ve zımni adavete ve inşikaka sebebiyet vermiştir.

Merhum Bayram Yüksel ağabey (r.h.), bulunduğu son hizmet zemini olan Isparta'da hizmette herkesi fıtratına göre istihdam ederek manevi Medrese’t-üz Zehra olan Isparta ve havalisinde hizmet-i nuriyenin inkişafına mühim bir  sebep olmuştur. Bayram ağabeyin bu metodu tüm hizmet zeminlerinde tatbik edilmesiyle inkişafa sebep olacaktır.

Bazı hizmet zeminlerinde sanki bir fabrikadan çıkan malzemeler gibi herkesin tek tip olmasını isteyip, farklı olanları hazmedememek gibi sıkıntıları görüyoruz. Bu insan fıtratına ters olan bir şeydir. Çünkü insanlar tek tip karakterde yaratılmamıştır. Tek tip yapmaya kalkışmak insanın fıtratına müdahale etmek demektir ki, helakete sebeptir. Tek tip yapmaya çalışmanın nice misalinden birkaç misal, "hamsi de balıktır, balina da balıktır" deyip ikisini de Karadeniz'e koyacak olursak Karadeniz'de balık kalmayacaktır. Saksıda büyüyen küçük ev ağaçlarına yapılan muamele çınar ağacına yapılamaz. Eğer yapılırsa çınar saksıyı parçalar.

“Medar-ı niza' bir mes'ele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız, herkes bir meşrebde olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak, şimdi elzemdir.” [1] 

Hizmet zeminlerinde çeşitli sebepler tahtında var olan sıkıntıların konuşulmaması, bastırılması veya içe atılması sebebiyle konuşulmakla hallolacak olan meseleler dal budak sarıp, zamanında küçük meclislerde konuşulmadığından sonraları açıktan açığa çok geniş ortamlarda konuşulur ve gıybet, iftira yağmuruna dönüşebilir.

Bu hal hemen her hizmet zemininde olmaktadır. Çünkü insanın olduğu yerde fikri ve pratikte farklılıklar olacaktır.

Gruplaşmalar da zaten bu sebeple olmuyor mu? Bir şekilde olmuş olan nizalar, kavgalar, hır-gürler kendisi gibi düşünenlerin gruplaşmasıyla devam ettiriliyor. Tabir-i caizse manevi kan davaları oluyor. Sonra da buna bir kılıf giydirilip, metod farkı vs şeyler deniyor. Aslında metod farkı diye bir şey yok mazideki hır-gürün farklı namlarla devam ettirilmesi. Yeni nesle ihtilaf aşılamak nur talebesinin işi değildir. Onu zaten ehl-i dalalet de yapmakta.

Bizler ittifaki ve ittihadi noktaları nazara vererek nur talebelesi olmaya gayret etmeliyiz. Grubumuzun, meşrebimizin adamı olmaya değil.

Sıkıntılı olan noktaları, meseleleri de uygun zaman ve zeminde konuşmalıyız. Zamanında yapılacak küçük bir mükaleme ilerde olacak çok büyük zararlara mani olabilir. Zamanı geçtikten sonra yapılacak müzakerelerin ise münakaşalara dönemesi kaçınılmazdır.

Risale-i Nur hizmetinin selameti için,
-zamanında meselelerin hallolması için konuşmak,
-çok sıkı tutmamak,
-tek tip anlayış ve dayatmalardan uzak durmak,
-fıtrata göre istihdam,
-insanların hürriyetini tahdid etmemek,
-istibdaddan uzak durmak,
-ittihad ve ittifaki noktaları nazara vermek,
-grupçuluk, meşrepçilik aşılamamak,
-hizmetin düsturlarıyla hareket etmek,
-şahsi mülahazaları hizmet düsturlarının üzerine çıkartmamak,
-Risale-i Nur Hizmetinde kitabi ve ayniyetçi olmak,
-Meşveretlere ehemmiyet vermek,
-Meşveret namında komite istibdadı yapmamak,
-Kudsi kelamları alet ederek kavramların işini boşaltmamak,
-Herkesi olduğu makamda göstermek,
-Riyakarane işlerden uzak durmak,
-Ehl-i bida ve dalaletin zırvalarına zaman ayırmamak,
-Günlük okumaları ihmal etmeyip, arttırmaya çalışmak,
-Yeni insanlara ulaşmak için gayret etmek,
-Müzakere ve mütalaalarda bulunmak,
-Diğer meşreplerle sıkı irtibatta olup, tenkis etmemek,
-Üstadımızın derslerinden alınan hakikatları ketmetmemek ve halimizle yaşamak,
-hizmette bizden eski olanlara hürmet etmek gibi kaidelere dikkat edilmesiyle hizmette muvaffakiyet olacaktır.

Çünkü bu “dünya dâr-ül hikmet” [2] olması sebebiyle “Tevfik isterseniz, kavanin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz. Yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız.” [3]

Allah'ın davasında ittihat etmek, rahmet-i ilahiyenin celbine sebep olacaktır.

“Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin!. Şûra kuvvet bulsun!. Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet Hüda'ya tâbi olanların üstüne olsun. Âmîn...” [4]

[1] Kastamonu Lahikası (234)
[2] Sözler (113)
[3] Tarihçe-i Hayat (58)
[4] Tarihçe-i Hayat (101)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.