Hoşgörü medeniyetinin kadim temsili, Darülaceze

Hoşgörü medeniyetinin kadim temsili, Darülaceze

Şiir Derneği Başkanı Gazeteci Yazar Kültür Adamı Nevzat Bayhan, bu ayki Zaman gazetesindeki yazısında dünyaya birlikte yaşamanın en güzel örneği olan Darülaceze’yi konu ediyor.

Bayhan, savaşın en kızgın zamanlarında bile olsa “insanlık kazandı” diyebileceğimiz tesislerin oluşabileceğine en güzel örneğin Darülaceze olduğunu ve yüzyıllar ötesine “birlikte yaşanabileceği” mesajını ulaştıran bu tür müesseselerin varlığından haberi olmayanlar için hatırlatma yapıyor.

 “19. yüzyıl, devlet-i ebedmüddet için çok sıkıntılı ve sancılı bir yıldır.”diyor Bayhan ve o sancılı yıllarda “medeni” olarak kabul görülenlerin(!) hayal bile edemeyeceği insanlık adına yükselen çığlıkları gündemimize taşıyor.
Bayhan, yüksek sesle, “çünkü unutmayalım ki dünyanın bu mesaja çok ihtiyacı var.”diyor ve hoşgörü medeniyetinin kadim temsili olan Darülaceze örnekliliğine baktığımızda “Darülaceze fikrinin zorlu, puslu, amansız bir atmosferde geliştiğini, gerek yetimlerin gerekse de kimsesizlerin sokaklarda kalmasına yüreği dayanamayan Ulu Hakan, cennet mekân Abdülhamit Han’ın, kalıcı bir çözüm için yetkilileri adeta seferber ettiğini, bütçe sıkıntısını, malî çıkmazı hatırlatan görevlilere, yakınlarından temin ettiği parayı teslim ederek ve bu da yetmeyince gözü gibi sakındığı şahsî eşyalarını müzayedelerde satarak vakit fevt etmeden inşaatı başlattığını, ülke ekonomisinin neredeyse çöktüğü, herkesin üç kıtada kendisinden medet beklediği böylesi bir zamanda Dersaadet'in en asude yerlerinden biri olan Okmeydanı'nda muhteşem bir yerleşkeyi bina ederek kimsesizlerin kimsesi olduğunu bir kez daha ariz ve amik olarak ortaya koyduğunu söylüyor.
İnsanlık adına yaptığı muhteşem eserlerle Cömert, adil ve şefkatli kelimelerinin en çok Cennet Mekân Ulu Hakan Abdülhamit Han’a yakıştığını söylüyor.

Bayhan,  O büyük şahsiyetin zirve insanlardan biri olduğunu, ülkenin saadetinin tebaanın mutluluğundan geçtiğini bilen bir sultan, seçkin hasletler ve vasıflarla donanmış bir Ulu Hakan olduğunu, bir tarafta üç kıtada asayiş ve huzurunu ikame ve idame adına üzerine titrediği "denge"yi koruma mücadelesini bütün platformlarda verirken, diğer taraftan iç hesaplaşmaları akılları hayran bırakan siyasetiyle yönetiğini, bu arada da Kâbe'yi ve Hazreti Peygamber'in Ravza-ı Mutahhara'sını restore edip, tezyinatını yaptırdığını, Mekke'de sağlık tesisleri kurduğunu, “Ayn-i Zebeyde” gibi Harem için hayat suyu yerine geçen isale hatlarını hayata geçirdiğini, Osmanlı coğrafyasını cami, mescit, türbe, dergâh, namazgâh, çeşme, hastane ve okullarla donattığını söylüyor.

Bayhan, ecdadımızdan bize miras kalan dünyaya övünç kaynaklarımızdan Darülaceze Müessesesi’ni, tıpkı yetimlere kucak açmış Darüşşafaka’yı; her dinden tüccar ve esnafın bir arada olduğu Kapalıçarşı’yı; sadece çocuklara şifa dağıtan Şişli Etfal’i, on binlerin sağlık vesilesi olan Hayrünnisa’yı, Vakıf Gureba, Balıklı Rum Hastanesi, Bulgar ve Ermeni hastaneleri gibi çok renkliliğin, çok sesliliğin, çok dinli ve kültürlü bir uygarlığın himayesinde kalplerde makes bularak asırlardır duraksamadan insanî hizmetlerini sunmaya devam eden engin hoşgörü mesajını insanlık adına bir reçete olarak sunmanın önemini vurguluyor.

Asırlardır medeniyetimiz bu hoşgörü anlayışını uygulama alanında sergilerken, birlikte yaşamanın ve sahiplenmenin mesajlarını tam 117 senedir sunan, yüz bine yakın mahzun yüzü güldüren Darülaceze’yi bize miras bırakan Ulu Hakan Abdülhamit Han'ı rahmetle anmanın da bir ödev olduğunu unutmamalıyız.

Toplum Haberleri