Ülkede bu kadar gürültü kopuyor, CHP sözcüsü 'Dersim' sözcüğünü uluorta kullanıyor, onun çıkışına parti içi ve yakınından ağır eleştiriler geliyor, buna karşılık yargı susuyor.
Olacak iş değil. Savcılar uyuyor mu?
Türkiye 'demokratik' olma iddialı başka ülkelerden farklı olarak Atatürk'ün etrafına yasal bir koruma duvarı çekmiş bulunuyor. 31 Temmuz 1951 tarihinde çıkan '5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun' halen yürürlükte ve amacı tam bu. Beş maddelik kanun ilk maddesiyle “Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven” kimseleri üç yıl hapisle cezalandırırken, bu girişim ve eylemlerin birden fazla kişi tarafından yapılması veya basın yoluyla işlenmesi durumunda cezayı iki katına çıkarıyor.
Avrupa Birliği Komisyonu'nun son ilerleme raporunda 'kaldırılmasını' tavsiye etmesi üzerine bir-iki eleştiri yazısı okuduğumu hatırlıyorum. Böyle bir kanunun varlığını değil, AB'nin tavsiyesini eleştiren yazılardı bunlar...
'Demokratik açılım' hükümet tarafından Meclis'e taşındığında yapılan öngörüşme sırasında Onur Öymen'in sarf ettiği 'Dersim' sözcüğüyle başgösteren tartışma ortamında CHP'nin aldığı 'sessiz kalma' kararı Atatürk'ü koruma amaçlı kanunun varlığı yüzünden olabilir.
Onur Öymen sessizliğe bürünmeden hemen önce kendisini savunma sadedinde, “Dersim'de yaşananlar faşizm ise, Atatürk de mi faşistti?” cümlesini sarf etmişti ya, bu soru cümlesi bile, savcılar isterse, Atatürk'ü ve hatırasını korumayı amaçlayan kanuna aykırılık sebebiyle açılacak bir davaya konu yapılabilir.
Yalnız o soru cümlesi yüzünden değil, 'Dersim' konusunda son bir hafta boyunca çıkan binlerce yazının kaleme alınmasına sebebiyet verdiği için de mahkemelik olabilir CHP genel başkan yardımcısı...
Deniz Baykal'ın konu üzerinde tek söz bile etmemesi, CHP Grup toplantısında kalabalık arasından bir partilinin sormaya çalıştığı sorunun ağzı tıkanarak engellenmesi başka türlü yorumlanıp duruyor; oysa 'hukukçu' genel başkan 'suçlu' duruma düşmemek, partilisini o duruma düşmekten kurtarmak için böyle davranmış olabilir pekâlâ...
Yazdıklarım size şaka gibi gelebilir, ama kesinlikle şaka yapmıyorum. Böyle bir kanun gerçekten var, AB Komisyonu tarafından kaldırılması da istendi; şu sırada yürütülen tartışmalar istenirse o kanun kapsamında görülebilir ve yargıya götürülebilir.
Şimdiye kadar Onur Öymen ile ilgili yasal prosedür başlatılmadıysa, ya CHP'li olduğu, ya da kanunu bu tartışmayla ilgili olarak çalıştırmayı savcılar Atatürk'ün hatırasına daha büyük hakaret saydıkları içindir. Yoksa, kanun, yürülükte bulunduğu 60 yıla yakın süre içerisinde, çok daha masum ifadeleri cezalandırmak amacıyla kullanılmıştr.
Herhalde buraya kadar yazdıklarımdan Onur Öymen'le ilgili ceza davası açılmasını, ya da partisi adına yaptığı bir konuşma yüzünden sebep olduğu tartışmayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın CHP'yi kapatma sebebi saymasını istiyor değilim. Yakın geçmişte çok daha hafif eleştiriler, aynı makam tarafından, parti kapatma davalarında gerekçe olarak kullanılmıştı. Benim amacım, CHP'yi ve sözcüsünü tam da bu garip durumdan kurtarmak: Atatürk'ü Koruma Kanununun kaldırılması çabasını CHP göstermeli...
İnanılmayacak biliyorum, ama ben yine de gerçeği yazayım: DP sözcülerinin 1951 Temmuz ayında Meclis'te yaptıkları konuşmalara bakılırsa, bu kanunla Atatürk'ün hatırası CHP'den korunmak isteniyordu. İsmet İnönü'nün paralardan Atatürk'ün resimlerini kaldırmasına benzer gelişmeleri önlemek için kanunun çıkarılması gerektiğini söyleyen bizzat Adnan Menderes'ti.
Hukuk devleti isek, böyle bir kanuna artık ihtiyacımız yok.
Yeni Şafak