Hulusi ağabey, Bediüzzaman Hazretlerinin saff-ı evvel ilk talebelerindendir. Mesleği olan askerlikten dolayı disiplini ve ciddiyeti, tasavvufa olan mensubiyetinden irfanı ve ailesinden de maneviyat yüklü bir mirası alan müstesna bir zattır.
Hulusi ağabeyi tavsif etmek elbette bizi aşar. Risale Akademi’nin Anadolu Ağabeyleri Panelleri kapsamında, Elazığ’da Hulusi Ağabey adına düzenlediği etkinlik vesilesiyle de O’nu hatırlamak, zihnimizde canlı tutmak ve O’nunla alakalı müzakerelere katılmak önem arz etmektedir.
Himmet Uç Hocanın Hulusi ağabeyle ilgili Risale Haber’de yayınlanan analizleri, diğer ehl-i kaleminde mütalaa zeminine ve istifadelerine bir kapı açtığı gibi akademik derinleşmeye de bir davetiye hükmündedir.
Böylece her ağabeyimizi belli aralıklarla, kesintisiz ve yeni hafızalarla birlikte yeniden öğrenerek yeni manalar eşliğinde Risale-i Nur ve Üstadla paralel zikretmekle daha çok araştıracak ve yazacağız.
Hulusi ağabey deyince, zihnimizde anlam bulan ve bu satırları yazmak için bile ruhaniyetinden destur isteyip Barla Lahikası’na tekraren bakıp, uzun bir okumadan sonra arz edebileceğim noktalar şunlardır;
1-Hulusi Ağabey, Üstadın saff-ı evvel ilk talebelerindendir. Zihnen, ruhen, edeben ve hissen Risale-i Nur’a hazırlanmıştır. Çünkü Üstadın tabiriyle o dönemde, onlar “intihap edilmişlerdir.”
2-Arayışı ve duası vardır. Bunun menziline yerleşmiştir. Risale-i Nur’un ilk teliflerini en taze şekliyle kendisine ve çevresine okuyup mülahazalarını da alarak çok aktif bir şekilde kendi kanaat ve fikirlerini Üstadla paylaşmıştır. Bu süreçte interaktif bir öğrenme diyaloğu söz konusudur Üstad ve talebeleri arasında.
3-Hulusi ağabey, Üstadın ifadesiyle “Biraderzadem Abdurrahman, varis ve vekil” hükmündedir… Nur’un hadimi bir vekil, varis ve Abdurrahman ağabeyin devamıdır. İkinci Abdurrahman olma, mukarenetin/yakınlığın manevi olduğu kadar cibilliyet derecesinde bir kabulün ve aile olmanın da has ve hususi beyanıdır.
4-Hulusi ağabey, “Nüket-i Kur’aniye”nin zeki bir muhatabıdır. Sual soran canlı bir mektuptur. Sualleri cevap buldukça, dönemin şartları ve ihtiyaçları içinde model bir talebe olduğu gibi zamanın öğrenme temsilidir.
5-Hulusi ağabey, askerdir. Subay olmanın disiplin ve sorumluluğu ile beraber takibat altında olduğu dönemin bütün tarassutlarına rağmen işini layıkıyla yapmanın dışında bütün zaman/ sohbet/mütalaa ve mesaisini Risale-i Nur’a teksif etmiştir. Bunun için Üstadla zihnen, hayalen ve manen her an sohbet içinde olduğunu söyler. Böylece sureten ayrılığa üzülmediğini söyleyecek kadar beraberliğin cennet kokulu kalp gözü ve zihin buluşması olarak Üstadla ruhani bir lezzetin içindedir.
6-Hulusi Ağabey, ömrünün askerlikte geçen önemli bir döneminde vazifesi gereği maruz kaldığı sıkıntılar, bilhassa Dersim gibi katliamlara varan döneminde beklenmeyen görevlere ve sorumluluklara rağmen vakalara bulaşmamış, nezihane tarzını korumuş, davası ve mesleği içinde kalabilmiş, korunmuş ve hıfz-ı ilahi altında mukavemetini ve hizmetini yapmıştır.
7-Hulusi ağabey, çevresinde, memleketinde ve ülke sathında her ortam ve iklimde saygı görmüştür. Kabullenilmiş bir dehadır. Vazifesi icabı fiziken uzak olsa da kalbi inkişafın zirvelerinde dağ bayır gezerken bile her an Üstadıyla fikren ve manen beraber olmuştur. Derin bir hissediş ve teslimiyetin sadakat ve tevekkülle taçlanan manevi hukuku içinde hiçbir zaman yalnızlık ve ümitsizlik yaşamamıştır.
8-Hulusi ağabey, ordunun gelecekte ve günümüzde emareleri oluşan/oluşacak müstakbele dair, “ordu içinde kendine yakın hissettiği bir ruh”un temsilcisidir, banisidir ve temelidir. Tıpkı Binbaşı Asım bey, Refet ağabey gibi. Bu kurumun, milletin asli şuuruna döneceği ve geçen dönemlerin etkisinin azalacağı ve dağılacağı müjdesinin öncü kuvvetidir Hulusi ağabey.
9-Hulusi ağabey, müştak bir talebedir. Meclubtur. Risale O’nu celb etmiştir. Celpnamesi her an yanındadır. Her an Üstadla celbe katılmıştır. Hayalimde, o günün binekleri üzerinde sefere/göreve giden sessiz, derin, köklü, asil ve beyefendi vaziyetinde münevver bir subayın resmi var. Kainatı mütalaa eden, kuşatıcı, Üstadla muhaveresinin telsiz telgraflarını tesis etmiş, kendi sıkıntılı ve maddi görevlerini ifa ederken zihnen asla tefekküründen kopmayan ve çevresine ait olmayan bir şahsiyetin yürüyüşü var önümüzde. Ve Üstadla hemhal bir simanın mütebessim çehresi canlanır dünyamda.
10-1982 mayısında, Hulusi ağabeyi manevi atmosferi içinde, ders halkasında ve sohbetin nurani tadında görmüş, elini öpmüş ve dinlemiştim. Takdim eden arkadaşımız/abimiz ile farklı bir havayı teneffüs etmiştim. Bütün tazeliği ile gözümün önünde bir fotoğrafla duruyor. Şimdi, her ağabeyin kendi makamındaki riyasetini daha iyi anlamaya çalışıyorum. Çünkü Üstadın şemsiyesi altında birer temsilleri var.
11-Hulusi ağabey, mamuretül aziz bir şehrin mamur insanı ve aziz bir evladıdır. Elazığ’da Hulusi ağabeye duyulan sevgi ve saygı çok fıtridir. Ön bir şartı yoktur ve herkesi sarmaktadır. Manevi tesiri, Üstadı ifade ve temsil makamındaki sancaklarından biri mesabesindedir.
Bu vesileyle, Anadolu Ağabeyleri Panellerinin beşincisini Elazığ’da Hulusi Yahyagil ağabey için yapan Risale Akademi’yi, Elazığ Belediyesi’ni ve AKAV’ı tebrik ederiz.
Manevi hizmetlerini deruhte eden Muhammed Orakçıoğlu abimizi, akademisyen dostlarımızı, nur camiaları ile Elazığ halkını hassaten tebrik ederiz.