1.Hür Adam bir film. Her film gibi bir film. Said Nursi'ye artı değer katamaz elbette ama seyircisine Said Nursi üzerinden artı değer kazandıracak bir film. Alkışı hak ediyor. Çünkü, suskun kalmış gerçek bir destanı cesurca seslendirdi. Çünkü, şimdi omuzları üzerinde yükseldiğimiz yürekli bir çabayı kaygısız akıp giden gündemimizin ortasına düşürdü. Çünkü, küllerini savurmakla yetindiğimiz baba ocağından bize bir köz sıcaklığı taşıdı. Bir epik filmden bekleneni yerine getirme çabası takdir edilmeli. Bir kez seyrettim, sıkılmadan bir daha seyrederim. Seyretmek isteyenlere tereddütsüz tavsiye ederim. Mehmet Tanrısever destek konusunda en azından benden emin olabilir!
2.Hür Adam filminin içeriği, tekniği ve gişe başarısı bir yana varlığı bile bir başarı. Böyle bir filmin varlığı, Said Nursi'nin varlığının altını çiziyor. Said Nursi'nin insanlık tarihindeki varlığı herkes için önemli ve öncelikli bir kırılmadır. Sessiz ve vakur bir direnişin, iman ve teslimden kök alan ihtişamlı bir dik duruşun adıdır Said Nursi. Kimsenin tekelinde olmayacak kadar evrenseldir bu duruş. Hiçbir cemaatin taraftarlığına hapsedilmeyecek kadar biriciktir. Sözün gücü karşısında, gücün sözünün kâr etmediğini somut biçimde görmek isteyen tüm ezilmişlerin ve ümitsizlerin göz aydınlığıdır Said Nursi. Vahiyle inşa edilmiş bir aklın varlığa b/akışın ete kemiğe bürünmüş halidir Said Nursi. Hür Adam filmi, bu gerçeğin işaret fişeğidir.
3.Said Nursi'nin asıl aksiyonu düşüncelerindedir. Said Nursi'nin içinde deli atlar gibi koşan ümitlerin ayak seslerini duymaya muhtacız. Sadrından satırlara akan o eşsiz tasavvur nehrinin çağıltısı katılaşmış kalplerin acil ihtiyacıdır. Kur'ân'ı bir varlık muştusu olarak gündeme taşıran aktif bir öznedir. Senaryo konusu değil, nice senaryoların yazıcısıdır. Bir bakış malzemesi değil, bin bakışın üreticisidir. Said Nursi'nin yazdıklarında dağlar yeniden dikilir, denizler yeni derinlikler bulur, kelebekler taze heyecanlarla kanat çırpar... Bir tanık olarak söylüyorum bunu. Çünkü ömrümü bin bir çileyle ama pırıl pırıl bir ümitle yazdığı satırlara adadım. Risale-i Nur'un şeffaf sayfaları üzerinden Kur'ân'la tanıştım, Peygamberlik nurunu hiçbir siyerin hissettiremediği orijinallikte hissettim. İslam tarihinin tüm birikimlerini anlayacak/anlatacak muhteşem bir bakış kazandırır eserleri. Geylani'yi, Mevlana'yı, Arabi'yi, Gazzali'yi, Rabbani'yi, Eflatun'u, Aristo'yu, İbni Sina'yı vs. yeni/den okursunuz Risale-i Nur'la. Hür Adam'da-beklediğim gibi-Said Nursi'nin fikirleri ve ümitleri değil, kişisel ve daha çok siyasal çabası öne çıkıyor. Hapiste ne kadar üşüdüğünden daha önemlisi, her ağır mahpusluktan hala daha hakkıyla anlamadığımız üç muhteşem tefekkür şaheseriyle çıkışını anlamaktır. Yemeğini farelerle paylaşmak zorunda kalan mahzun bir adamın, esmâ-i hüsna'nın en incelikli tefekkürlerini okyanus kenarında gün doğumunu seyrediyormuş keyfinde ortaya çıkarması hayrete değer bir senaryo konusu değil midir?
4.Said Nursi'yi Hür Adam filminin senaristlerinden daha yakın tanıyanlar biliyorum. Hakkıyla tanımayanların yaptığı Said Nursi filmindeki eksiklikler, Said Nursi'yi derinden okumayanların yazdığı senaryodaki kusurlar, Said Nursi'yi daha iyi bilen ve daha derinden okuyanların ayıbıdır. Mehmet Tanrısever elini taşın altına koyup bu filmi eksiğiyle gediğiyle yaptıysa, bu işi Said Nursi'yi Tanrısever'den daha iyi bilenlere sadece alkışlamak düşer. Şimdi "kul adam" Said Nursi'nin "kardeşlerinin meziyetleriyle şâkirane iftihar etmek" dediği ihlas düsturunu yaşama vakti. Mehmet Ağabeyimizin yaptığı filmi kendim yapmış gibi sahipleniyorum, şükrediyorum.
5.Hatasız kul olmaz. Hatasız film hiç olmaz. Hür Adam bir film. Sadece film. Said Nursi Hür Adam filminden fazlasıdır. Hür Adam filmini Said Nursi'yi konu alıyor diye aşağılayanlar ne kadar yanlış yapıyorsa, Said Nursi'yi Hür Adam filmine eşitleyenler de o kadar yanlış yapar. Hür Adam filmine gelen eleştiri ve tepkiler de Said Nursi'ye yönelik değildir. Said Nursi'yi sahiplenmek için de Hür Adam filmine sahip çıkmak zorunda değil takipçileri. Kendisinin bile taraftarlığa ve aşırı yüceltmeye konu edilmesini istemeyen Üstad, kendisi hakkındaki bir filme de talebelerinin amigoluğa varan düzeyde taraftar olmalarını istemez. Onlar pekâlâ biliyor ki asıl Said Nursi filmi yüreklerde satır satır oynuyor.
6.Hür Adam'ın çok farklı devirlerden geçmiş bir ömrü ortaya resmederken flash-back karmaşasına düşmesi anlayışla karşılanmalı. Hür Adam'ın her anı deli dolu fırtınalarla geçmiş, her duyuşu her deyişi ihtişam tablosu olmaya değer bir adamın diyaloglarını, olağanüstü olmayan bir oyunculukla ve seyirci üzerindeki duygusal etkisi baştan planlanmamış sahnelerle yer yer klişelere dökmesi ve karikatürleştirmesi de beklenmedik bir kusur değil. Kimi sade sahneler duyguyu başarılı bir biçimde aktarırken, duygusal olması hedeflenmiş kimi karmaşık sahnelerin montaj, kadraj, dublaj gibi sorunlarından dolayı altı boş kalmış. Allah'tan fırın çok, ekmek çok, iştah çok da, bu yolda daha çok fırın ekmek yemek yenmesi gerektiğini hatırlatmam insafsız bulunmaz herhalde.
7.Hür Adam filmi, bu konuda yapılacak filmlerin kapısını kapatmıyor. "İyi bir fikir" olarak, "daha iyi fikirler"in yolunu açıyor. Tanrısever'in "benim elimden gelen budur; siz daha iyisini yapın!" demesine bile gerek yok. Elinden gelen dilinden geleni söylüyor zaten. Bu yüzden bir an önce, filmi gösterimdeyken kendisini gösterimden çekmesini kardeşçe hatırlatmak isterim muhterem ağabeyimden.
8.Filmin içeriğine gelince: Senaryonun siyasi komploların fonunda ilerlemesi, çok yakın tarihte (ve devamında şimdi de daha incelikli yollarla) inananlara yapılan zulmün asıl öznelerini temize çıkarıyor ister istemez. Başkalarının komplolarına gerek yok; yapılanlar bizim bize yaptığımızdır diyebilmeliyiz. Yüzleşmeliyiz kendi kendimize ettiklerimizle. (Hatta bu konuda Hür Adam sıfatını Said Nursi kadar hak eden diğer büyüklerimizi de-M. Akif, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi, Esad Erbilî, Gönenli, M. Sami Ramazanoğlu, Necip Fazıl vb.-çekmeliyiz ki, şimdi yaşadığımız kırık dökük hürriyetin bedelini yeni kuşaklar görsün) Senaryoda Said Nursi'nin ağzına Türklük lehine verilen sözler sahih değil. Sahih olsa bile, ana akım söylem içinde seslendirilmesi yerinde değil. Böylesi "oynamalar" biraz konjunktürel bir şartlanmanın ürünü, biraz da Said Nursi'nin Kürt oluşu gerçeğini savunma telaşıyla söylenmiş gibi.
9.Mehmet Tanrısever'in filmi için cemaatten destek, devletten takdir beklemesini yadırgadım. Sanatçı desteğini işinin kalitesine bağlar. Cemaatleri kaliteli üründen mahrum eden "cemaatin gazetesi/dergisi bu, abone olun!" anlayışı, bari sinemaya da bulaşmasın. Cemaatlerin onca içten çabalarına rağmen nitelikli eserler ortaya koymakta zorlanmaları, kabiliyeti değil mütekabiliyeti esas alan bu taraftarlık yapılanmasıdır. Sırf cemaat desteğine yaslanarak, kaliteli olmayan/olması beklenmeyen/olmak zorunda olmayan yayınlar nasıl çok sat(tırıl)ıyorsa, cemaat desteğine muhtaç gösterilen bir filmin de içi boş sanılabilir. Bir de hatırlatma: Tanrısever Hür Adam filminin yönetmeni diye Said Nursi uzmanı, Risale-i Nur sarrafı sayılamaz. Said Nursi hakkında fikir edinmek isteyenlerin önünde binlerce sayfalık kitap var. Ve herkese açık kitaplar. Ağabey onayı falan da gerekmiyor.
10.Buraya kadar yazdıklarımı unutsanız da bunu unutmayın. Ben hiç unutmayacağım, inşaallah. Filme 13 yaşındaki oğlum Mustafa Ahmed ve 8 yaşındaki kızım Sueda Zeynep'le gittim. Mustafa Ahmed'in film çıkışında gözlerinden okuduğum hayranlığı ne kadar söz cambazı olursam olayım 160 dakikada oluşturamazdım. Şimdi "Üstad" derken, gözlerinin içi dolu. Yüreğiyle söylüyor Said Nursi adını: "Artık ben de karşılıksız bir şey almayacağım baba!" diyor. Namazları konusunda daha da ciddileşti. Sueda Zeynep ise "kendinize örnek olarak seçtiğiniz insanı araştırın ve yazın" ödevinin hep belletilen ismini değiştirdi: Hür Adam Said Nursi. Bir yazardan önce bir babayım; baba olarak bana bu kâr yeter. Bir sinema seyircisinden çok insanım. En azından bir geceliğine rüyalarımı Üstad'la geçirmek bana kâr olarak yeter. Bir senaryo yazarından önce bir Risale okuyucusuyum. Filmden sonra kırmızı kitaplara daha sıkı sarılışım bana kâr olarak yeter. Ellerine sağlık Mehmet Abi...