بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًاۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌ
"...kendi aralarında uzlaşıp barışmaları hususunda; her ikisine de vebal yok ve barış daha hayırlıdır." Nisa Suresi 128. Ayeti Kerime'den.
Dün akşam namazı sonrası Osman Sağnak Camisi çayhanesinde çay içerken eski zaman sohbetlerine benzer, bir ortalık konuşmasına şahit olup hayret ettim ve içim cızz etti.
TRT haberleri okunurken Bitlis Çayı üzerine 900 metrelik dereköprü/viyadük haberi çayhane cemaati gibi beni de sevindirdi.
Ardından biri yüksek bir coşkuyla:
"Türkiye 100 senedir savaşa girmedi, artık girmeli! Yüzyıldır savaşmadıysa bu Türkiye'nin beceriksizliği!" demez mi?
Önümde Kur'an okuyan biri, "Gerçekten doğru, Türkiye savaşa hazır iha, siha..." demez mi?
Bir tanesi ise; "biz savaşalım onlar zinaya devam etsin" dedi.
Esas cevap bu değildi amma kendim 2016 yılına kadar bu söze hemen girer fikrimi söylerdim, neye mal olursa olsun.
Artık çekingenleştim, ürktüm. Daha önemlisi insanlar gerilmiş yay gibi geliyor bana.
Diyeceğim ki 12 Eylül öncesinde bile bu kadar birikmiş gerilim yoktu.
Gezi olaylarındaki galeyan ve taşkınlığı hatırlayan var mı?
Normal sohbet kalktığı için ya fısırfısır veya lav püskürtür gibi konuşuluyor artık.
Baktım çevrem iktidar fanatiği dolu üstelik karadenizin taşkın öfkeli insanları.
Fakat 'savaşalım artık' sözü bana lanetli/bela arayan, şeytani bir söz olarak göründü.
Bir iki ıkındım sıkındım ya sabır deyip lafa girmedim.
Bir de laf anlayacak ve dinleyecek gibi görünmüyorlardı. Kesin inançlı ve mutassıp tarafgirler.
***
Türkiye çok ezberleri bozdu ve birçok öğretilmiş çaresizliği ortadan kaldırdı.
Fakaat çokta yoruldu, yıprandı. Devleti yönetenler öfkeli, özgüven patlamalı ve sabırsız hale geldi.
Ortalık psikososyal bir kargaşa içinde.
İktidar medyası kör, sağır ve dilsiz.
Onları ciddiye alan yöneticinin vay haline!..
"Mübalağa ve yalan, küçültme ve tahriptir" diyor üstad Nursi.
Enflasyon ve iha, siha aklımızı başımızdan aldı ve kaygan gelgitli bir zemine itekledi.
Yavuz Donat; başkan Erdoğan'ın freni söküp hep gaza yüklendiğini söylüyor, TRT'deki uzun coşkulu konuşmasında.
Keşke daha uyarıcı ve ikaz edici konuşsaydı!
Erdoğan'ın siyasi selefi için de en yakın adamı bir zaman, "Hocam araba sürerken 200 km'den aşağı düşmez" diyordu sevinçle.
"Freni sökmüş gaza basıyor" demek freni patlamış yokuş aşağı gidiyoruz demek gibi bir şey.
Gaza bas bas nereye kadar?
Ya önüne tuzak bir tır veya kurtkapanı çıkarsa n'olur?
Bu frensiz gaza basılan araç devlet aracı yani.
Üstelik kutuplaşan, fanatikleşen bir dünya ve toplumda.
Meclis zayıf, bazı danışmanlar da gururlu ve en zayıf bir konumdayken.
Sayın Cumhurbaşkanı soğukkanlı olduğu kadar tezcanlı ve gözükara bir insan.
Bitirilmesi gereken projeler ve varılmaya ramak kalan ülküler var.
Pekçoğumuz da bunu görüyor ve alkışlıyor.
Amma kaderde ne varsa o olur. Hırs hasaret sebebidir.
Basamakları atlamak düşme riskini artırır.
Amok koşucusu gibi olmayalım.
"Ya nasip, tevekkeltüalAllah" demeliyiz.
Seçimle bu kadar uzun ve tek başına iktidar tarihte kimseye ram olmadı.
Amma Hz. Muhammed (sav), "işler sonuçlarına göredir" (innemel avalimi bilhavatım) buyurdu.
Devşirdiği buğdayı döküp saçan dilenci olmaktan titremek ve korkmak lazım.
Fatih, Ayasofya kapısına gelince ordusu ve İstanbul halkının önünde başına eliyle toprak saçtı.
"Gururlanma, kibirlenme, senden büyük Allah var, zafer Allah'tandır" demekti bu.
Hz. Peygamber (asm) Mekke Fethi'nde şehre ikibüklüm olarak girdi.
***
Aklıma Yıldırım'ın hazin sonu, Kanuni'nin şeriata mugayir kanunları için Zenbilli Ali Efendinin yüzüne söylediği geldi: "Öyle bir b..k sı.tın ki; 40 çeşme suları temizleyemez" dedi amma ne azarlandı ne de cezalandı. (Sözler'de böyle kayıtlı böyle yazılı!)
Var mı bugün bu gibi bir sözü yöneticiye söyleyecek babayiğit alim.
Rahmetli Abdulhamid'in acı sonu, rahmetli Enver Paşa'nın ciğerdelen Ortaasya çarpışması geliyor akıllara.
Hatta merhum Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Tatarlara gereksiz öfkesi ve tarihteki hezimet başlangıcımız.
Yine rahmetli Menderes, anmadıkları Demirel ve Özal.
Merkez sağ liderlerin huzursuz olduğumuz sonları.
Rahmetli babam bir arif sözü söylerdi.
"Bu iş döne döne döndünün başına gelir!"
Yani bir döğüş bir kavga oluyorsa sonunda bizi bulur demek.
Tarihi kaderimizin kesişip benzeştiği Rusya, İran ateş içinde.
Biz ise 360°lik ateş ve münafıklar çemberindeyiz.
Döne döne bu ateşler başımıza çatılmasın.
1.Dünya Savaşı'na nasıl girdik, sokulduk?
Enver Paşa meclise ve padişaha haber vermeden Alman gemilerini Karadeniz'e geçirdi denir.
Şimdi ise İngiliz'le sorunsuz ve kanka görünüyoruz.
İstanbul'un 5 yıllık işgali de sorunsuz bitmişti.
Bahçe ziyafetleri ve top atışlarıyla İstanbul'dan ayrıldılar.
Planlarını serip öyle gittiler ve hala o plan üzere yönetiliyoruz!
Kısaca tarih ibret için var. Görülüyor ki çok deha siyasiler neticeyi iyi bitirememiş. Ama hatice iyi bir zaman.
Marifet bu kadar birikimden sonra aynı çukura bir daha düşmemek, aynı delikten tekrar ısırılmamak.
Düşenin dostu olmaz imparator da olsa.
Abdulhamid düşünce en yakınları en çok kötüledi. İTP ve Enver Paşa da öyle.
Üstad Bediüzzaman bu halde, "ben tokadımı Enver'le beraber Antranik'e, Said Halim'le beraber Venizolas'a vurmam, vuran da sefildir" (acınacak adam) dedi.
Rahmetli Abdulhamid'in iktidar ve düşüşünde keskin dönüş yapan dost ve düşmanlarını Üstad Nursi Haydo'cu ve Haydar Ağa'cı deyimleriyle teşhis etti; dengeli ve insaflı tutumunu ise Haydar'cı olarak vecizeleştirdi.
"Hayır bildiğinizde belki şer, şer bildiğinizde hayır vardır" sırrınca seçimi kazanmak da, kaybetmek de hayır olabilir.
Yeter ki meşruiyetimizi, vicdanlardaki değerimizi kaybetmeyelim.
Bu dünya kimseye kalmaz.
"Ameller niyetlere göredir", ahrette niyetimizin meyvesini yiyeceğiz ey ehli hal ve akt.
Sürç-ü lisan ettiysek affola.
Dost acı söyler, biz Menderes'i idamdan kurtarmak için Ankara'yı arşınlayan Said Nursi'nin talebesiyiz.
Aldanırız fakat aldatmayız, sözlerimizi mihenge vururuz.
Beğenmezseniz, bin bedduayı arkasına bağlayıp bize iade ediniz, gücenmeyeceğiz.
Bizim de sırtımızda yumurta küfesi, engin bir şefkat, merhamet ve mertlik var!
Sulh hayırlıdır!
Sulh için yakarış ve niyazımızı artıralım eyy cemaat-ı müslimin.
"Kırışmak; (refah, sağlık ve malınla sevinmek) savaşmaktan iyidir."
(Kurtuluş Doğruluktadır.)
Allah Resulü (asv) böyle buyurdu.