بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Rusya/ Sibirya esirliğinden dönüşünde Sofya Ateşliğimizde çekilen Bediüzzaman Said Nursi fotoğrafı.
***
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فٖي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍؕ
Nisa Suresi ﴾78﴿
"Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile..."
***
Ebu Said elHudri Resulü Sakaleyn' den bildiriyor:
"Kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.
Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle o kötülüğe kızsın ki; bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
Sevban (r.a) Beşir Nezir Münir Peygamberden (asm) bildiriyor:
"Yakında çeşitli milletler, yemek yiyenlerin;
sofralarına başkaları davet ettikleri gibi, size karşı savaşmak için birbirlerini davet edecekler."
Biri; "O gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ya Resulullah?” dedi.
Rasûlullah (asm):
"Hayır, aksine siz o gün çok kalabalık, fakat selin önündeki çörçöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizdeki heybeti alacak, gönlünüze de vehin atacak." buyurdu.
Yine bir adam: "Vehin nedir ya Rasûlullah?" deyince:
"Vehin, dünyayı fazla sevip bağlanmak ve ölümden çok korkmaktır" buyurdu. (Ebu Davud, Melahim, 5- Ahmed b.Hanbel, Müsned, 2/ 359)
Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
“Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin.
Mecbur kaldığınız zaman da sabır ve sebat ediniz.
Allah’tan daima barış ve esenlik dileyiniz.
Ancak bütün çabalarınıza rağmen savaşa mecbur kalırsanız şunu bilin ki, Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” (Buhari-Cihad, 112/ Müslim- Cihad, 19)
***
'ÖLÜM KORKUSU YAŞAMADIM,
TEK HAYATLI OLANLAR MEYDANIMA ÇIKMASIN!'
"Umumun malûmu olsun ki: İki elimde iki hayatımı tutmuşum, iki hasım için, iki meydan-ı mübarezede iki harple meşgulüm. Tek hayatlı olan adam meydanıma çıkmasın." (Münazarat)
“...bütün sergüzeşt-i hayatım şahittir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı, korku elimi tutup men edememiş ve edemiyor” (Mektubat, 13. Mektup)
"...benim vârislerim genç Saidlerin bir kısmını, Nur'un zararına iftiralarla çürütebilirler diye, o telâştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum.
Hattâ yanımda bir rovelver varken, ikinci bir kuvvetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm.
Düşmanların zehirleri kardeşlerimin duasıyla kırıldıkları gibi, sâir suikastları dahi inşaallah akîm kalacaktır." (Emirdağ Lahikası 2, 9.Mektup)
* Emirdağ ziyaretinde:
"Üstad’ın belinde tabanca vardı.
İçimden geçti:
'Hoca silahlı olur muymuş hiç!' dedim.
Derhal cevabını verdi:
'Eski partinin çok münafıkları var, nefs-i müdafaa meşrudur, onun için ben silahsız durmam.' dedi." (Tanıyanların Dilinden Mustafa Ramazanoğlu rh).
***
* Ülke İçindeki İnsanlara Karşı Cihat:
”Dahildeki cihad-ı manevî, manevî tahribata karşı çalışmaktır ki, maddî değil manevî hizmetler lâzımdır.” (Emirdağ Lâhikası, 458).
* Ülkeye Dıştan Saldırıya Karşı Cihat:
"Haricî tecavüze (dıştan ülkemize saldırılara) karşı kuvvetle (silahla) mukabele edilir.
Çünkü düşmanın malı, çoluk çocuğu ganimet hükmüne geçer.
Dahilde (vatanımızda) ise öyle değildir.
Dâhildeki hareket, müsbet bir şekilde mânevî tahribata karşı mânevî, ihlâs sırrıyla hareket etmektir.
HARİÇTEKİ CİHAT BAŞKA, DAHİLDEKİ CİHAD BAŞKADIR!
Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab-ı Hak bana vermiş.
Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak âsâyişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz.
Bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı mâneviyedeki fark pek azîmdir.” (Emirdağ Lahikası; 870/ 872)
***
"Van Gölü kenarındaki Artemit’te (Edremit) o darülfünunun (medzehra) temeli atılır. (1913 sonbaharı.)
Fakat ne çare ki Harb-i Umumînin zuhuruyla, teşebbüs geri kalır.
Zaten o kış (1913 kışı) Molla Said, talebelerine “Hazır olunuz, büyük bir musibet ve felâket bize yaklaşıyor” diye haber vermişti."
Üstad Nursi 1913'te 1. Büyük Savaşı hissi kablelvuku olarak hissedip, 1914 yaz mevsiminde talebelerine, Van Kalesi'ndeki medresesinde ilmi eğitimle birlikte silahlı eğitim verdi.
Hatta Van bölgesi tuğgenerali (ferik) şüphelenip bir kısım mavzerlerine elkoydu. Sonra kuşkuları kaybolunca geri Üstada teslim etti. (Tarihçe- i Hayat)
Hâşiye: Evet, Van’da, Horhor Medresemizin damında esnâ-i derste büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi.
Hakikaten söylediği gibi, az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.
(Hamza, Mehmed, Şefik, Mehmed, Mihri.) (Tarihçe-i Hayat, s. 97 )
***
Milis Albayhoca Ülke Savunmasında
'Gavurun Top Güllesi Bizi Öldüremez!'
Erzurum- Pasinler: 39 km, Pasinler- Köprüköy: 18 km.
"Eski Harb-i umûmîde Pasinler/ Hasankale Cephesi'nde şehid merhum Molla Habib’le beraber Rusya’ya hücum niyetiyle gidiyorduk.
Onların topçuları bir iki dakika fasılayla bize üç top güllesi atıyordu.
Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip gitti ve askerimiz kaçtı
Tecrübe için dedim:
“Molla Habib, ne dersin, ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceğim.”
O da dedi:
'Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim.'
"İkinci top güllesi pek yakınımızda düştü.
Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habib’e dedim:
'Haydi ileri!
Gâvurun top güllesi bizi öldüremez.
Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz' dedim.” (Emirdağ Lahikası, 2013, s.509 )
“Birinci harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde…” (Said Nursî, Şuâlar, s. 496)
***
Var Mı ki Dünyada; Böyle Mücahid Bir Alim!
"Fakat, Birinci Harb-i Umûmi’nin patlamasıyla, Erzurum’un, Pasinler’in dağ ve derelerine düştük.
O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum.
O zamanlarda o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin kitapların bulunması mümkün olmadığından, yazdıklarım yalnız sünûhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı.
Şu sünûhatım, eğer tefsirlere muvafık ise, nûrun alâ nur; şayet muhalif cihetleri varsa benim kusurlarıma atfedilebilir.
Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır fakat hatt-ı harbde, büyük bir ihlâs ile şehitler arasında,
yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline—şehitlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi—cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı; şimdi de razı değildir.
Çünkü, hakîkat-i ihlâs ile baktım tashih yerini bulamadım. Demek sünûhat-i Kur’âniye olduğundan, i’caz-ı Kur’âniye onu yanlışlardan himaye etmiş."
"İşârâtü'l-İ’câz tefsiri, eski Harb-i Umuminin birinci senesinde, cephe-i harpte, me’hazsiz ve kitap mevcut olmadığı halde telif edilmiştir.
Harp zamanının zaruretinden başka, dört sebebe binaen gayet muhtasar ve icazlı bir tarzda yazılmış…"(Tarihçe- i Hayat s, 97)
"O muharebede yirmi kadar talebe ve İşârâtü'l-İ’câz tefsirinin kâtibi olan yeğeni merhum Molla Habib, Vestan (Gevaş) savunması da şehit düşer.”
(İşaratül İ'caz Ezher Üniversitesi Tefsir Kürsüsü' nde bugün; yardımcı kaynak eser olarak okutuluyor.) (Emirdağ Lâhikası s. 261)
***
"ALLAH İÇİN CİHAD EDİNİZ"
Pasinler/ Köprüköy Savunması' nda çarpışan Ahlatlı merhum İsmail Hakkı Arslan:
“Molla Said-i Meşhur, siperleri dolaşıyordu.
Bir ara atının üzerinde dere boyunu geziyordu. Bu esnada siperlerden çıkanlar oluyordu ve bunlar vurularak şehit oluyorlardı.
Ben hem Molla Said’i görmek, hem de ellerini öpmek istiyordum. Fakat içimde vurulmak endişesi vardı.
Bir ara baktım, bu büyük kumandan benim hizama gelmişti. Kalkıp görmek istiyordum, ama vurulmak endişesiyle korkuyordum.
Kendime dedim:
“Vallahi vurulsam da ben bu zâtı ziyaret edeceğim. Aniden ayağa kalktım, ama mermiler vızır vızır yanımdan geçiyordu.
Bu sırada Molla Said Meşhur’un şöyle haykırdığını işittim:
“Allah için cihad ediniz, Allah bizim muinimizdir.” (N. Şahiner, Son Şahitler, Cilt-I, s.78-79)
***
Pasinler Cephesi’nde bulunan merhum Mustafa Yalçın ise:
“Molla Said Efendi kahraman bir insandı.
O, cephede at üstünde, önde hücum ederdi. Çok iyi at sürer çok İyi silah kullanır, sipere girmezdi.
Bir ara bazı gönüllü süvari birliklerinin dağılmak üzere olduğu haberi Molla Said’e söylendi.
Molla Said etrafındakilerin dağılmalarını önledi.
O cehennemî savaş içinde at üzerinde kitap yazıyordu.
Bize:
“Hiç korkmayın. Müslüman’ın imanı her güçten daha kuvvetlidir” diyordu. Bize geceleri yazdığı kitaplardan okurdu.
Ben cahil olduğum için pek bir şey anlamıyordum.
Amma Molla Said’i görünce cesaretim had safhaya çıkıyordu.
Heybetli bir insandı. Bize karşı da çok müşfik davranıyordu.” (N. Şahiner, Son Şahitler, Cilt-I, s.82-86).
(bknz: Köprüköy Muharebeleri;
https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&opi=89978449&url=https://dergipark.org.tr/tr/pub/etusbed/issue/40179/477960&v).
***
Albayhoca Adamlarıyla Bitlis'i Kurtarmak için 12 veya 8 savaş top'unu Muş'tan Kaçırıyor!
Bitlis Vali vekili Memduh Bey tarafından 9 Ağustos 1322’de (22 Ağustos 1916) Bab-ı Âli Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi'ne telgrafla gönderilen ve 10 Ağustos 1332’de (23 Ağustos 1916) Kaleme ulaşan yazı aynen şöyledir:
“Bab-ı Âlı Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi"
Mahreci: Bitlis; Tarih Keşidesi: 10 Ağustos 1332
"Esiren Tiflis’te bulunan memurin, bu kerede maaşlarının irsaliye yazıyorlar.
Bitlis’te, sukut sırasında Muş'tan sekiz topu kurtarmak ve gönüllü cem’ etmek suretiyle hidayeti sebk edip memurlarla beraber Tiflis’te bulunan Bediüzzaman Said-i Kûrdi de muhtaç-ı atıfet (yardıma muhtaç) olmakla, mumaileyhe de bir miktar mablağın irsaliyle tesrîr-i menût-i re’i sâmileridir.
9 Ağustos 1332
"Vali Vekili Memdûh"
Bediüzzaman Said Nursi Rusya’dan esaretten kurtulup İstanbul’a döndükten sonra Harbiye Nezareti Bediüzzaman’ın durumunu sorgulamak üzere eski Bitlis Vali vekili yeni Musul Valisi Memduh beye 21 Temmuz 1918 aşağıdaki telgrafı çeker.
"Bitlisli Bediüzzaman Said-i Kürdî’nin, Bitlis Gönüllü Kumandanlığını deruhte ettiği ve Muş’ta on iki (12) savaş top'unu kurtarıp, Bitlis muharebesine iştirak ettiği ve burada yaralanıp esir düştüğü, daha sonra esaretten kurtularak İstanbul’a geldiği ifade edilmektedir.
Konu hakkında bildikleriniz nelerdir?"
Musul valisi Memduh Bey, Harbiye Nezareti’nin sorusuna aşağıdaki cevabı verdi:
“Bitlis’te Ruslara esir düşen Bediüzzaman Said-i Kürdî Efendi’nin İstanbul’a avdet ettiğinden, hizmetinin makamata arzı suretinde telgrafı aldım."
"Erzurum’un sukutu üzerine II. Ordu kıtaatından bir cüzün o havaliye yetişmesinden evvel, Bitlis boğazından düşmanın müruru, Dicle nehrine kadar şimalden tevsiini istilzam ettiren bir ric’at olduğundan XIII. Alayın Bitlis’e dört saatlik mesafeye vusulüne kadar, kasaba muharebesi olan 20 günlük müdafaada Hazret denilen Şeyh Ziyaüddin ile mumaileyhin (Bediüzzaman’ın) Kürdleri sevk hususundaki mesaileri ve bilhassa askerce müsaraeten terk edilen Muş cihetinden mumaileyhin (Bediüzzaman’ın) "GÖNÜLLÜ KUMANDAN" sıfatıyla kasaba ahali ve talebesini alarak sekiz (8)savaş topunu kurtarmak suretindeki fevkalade gayreti vukua gelmiş idi.
İlim ve hitabeti Kürtleri irşada muktedir olan mumaileyhin (Bediüzzaman’ın) her mevkideki ikametgâhına müracaat edenlerin kesreti, kendisinin sehavetiyle beraber faaliyeti, bulunduğu mevkiin adına her zaman terfih ve ikdarı, vücudunu ihsas ettirmiştir."
"Binaenaleyh ırken Kürd olup, bulunan Yezidilerin irşadı ve tahsile teşviki (için) vaizlikle ve ( 5 bin kuruş) beş bin kuruş maaşla gözetilerek,
hidemat-ı sabıkasına mükâfaten İlmiye rütbesiyle nişan ita kılınarak taltifi ve bu suretle hükümete temadi-i merbutiyet ve sadakatinin temini, siyaset-i idareye muvafık olacağı mütalaasıyla arza mücaseret eylerim Efendim..."
"Vali Memduh, Musul, 28 Temmuz 1918"
(bknz:Osmanlıca Belgeler. Doçent Merhum Ramazan Balcı).
***
Asker, yazar, alim müfessir
(Said Nursi; hoca olduğu için savaşa katılma mecburiyeti yoktu, gönüllü (milis) olarak 1.Dünya Savaşı'na katıldı.)
İstiklal madalyasına sahip, gazi ve gazilik maaşı almadı. (Madalyası İstanbul Rüstempaşa Arşivi' nde.)
[1926'dan itibaren ülkesinde 35 yıl sürgün hapis yedi ve 19 kere zehirlendi!]
*Askerî Hizmet Yılları: 1914 Pasinler/ Köprüköy Muharebesi.
Bitlis Müdafaası'nda Rus ve Ermeni askerlerine Bitlis sukanalı altında esir düştü: (3 Mart Cuma 1916)
Yaklaşık 2 sene savaştan sonra, tam 24 ay esir edildi.
Kostroma esaretinden kaçıp İstanbul' a gelişi yaklaşık 4 ay sürdü.
Kostroma; Moskova' nın 325 km kuzeydoğusunda bulunan bir kasaba/ şehir.
Albayhoca Said Nursi ra. 3 Mart cuma günü 1916'da, Bitlis'te esir alındı ve bu güzergahtan Kosturma esir kampına ulaştı.
Merhum Bediüzzaman SaidNursi ra. 1918 Mart ayında Kosturma'dan tek başına kaçarak 18 Haziran Salı günü 1918'de İstanbul'a kavuştu.
* 1918 Mart başında batı Sibirya/ Kostroma esir kampından tekbaşına firar edip, Petersburg Varşova Berlin Sofya üzerinden; 18 Haziran Salı 1918 de İstanbul'a ulaştı.
Rütbesi: Milis albay (miralay), kadrosu alay müftüsü.
Çarpışma ve savaşları: I. Dünya Savaşı Kafkas Cephesi; Pasinler/ Köprüköy, Muş müdafaası, Van ve Gevaş (Vestan) müdafaasında çarpıştı ve Bitlis Savunması' nda esir edildi).
Bediüzzaman Said Nursi Tiflis'teki esir teftişinde; Rus kumandana ayağa kalkmıyor!
(Merhum Refet Kavukçu tasarımı)
"KADER BİZİ ESİR ETTİ!"
Son Şahitler'den, Bitlis'in içinde Üstadla beraber çarpışan Çoravanisli gazi Ali Çavuş Aras rh. esir düşme anını şöyle anlatır:
"Ruslar gece yarısından sonra Bitlis' e saldırdı. (Cuma günü 3 Mart 1916)
Şiddetli çarpışmalar oluyordu.
Üstadın çok sevdiği yeğeni ve birçok talebesi şehid oldu.
Rahmetli Ubeyd tam yanımda şehid oldu, ölmeden:
'Ali koş kemerimdeki altınları ve elbisemi al gavurun eline geçmesin' dedi.
Biz 4 arkadaş Üstadla beraberdik. Ruslar bizi çembere almıştı.
Biz sırayla; tüfeklere mermi sürüp Üstada veriyor o da ateş ediyordu.
Üstad bu şekilde tam otomatik tüfek gibi seri ateş edebiliyordu.
Bir seferinde silah ateş almayınca; bizi azarlayıp kötü söz söyledi ve o öfkeyle tüfeği kayaya çarpıp parçaladı."
Gece yarısı çarpışırlarken yeğeni merhum Ubeyd Bitlis' in ortasında şehit düştü.
Ali Çavuş (Aras) merhum Ubeyd' in şehid oluşunu haber verdiyse de, albayhoca durmadı, çarpışarak çemberi yarıp bir kayaya ulaştı ve kılıcını yere saplayıp:
"Elhamdülillah, Ubeyd yerini buldu" dedi.
2/3 Mart Cuma gecesi 1916'da yılında, buzlu ayazlı gecenin tek çarpışanları albay hoca ve talebeleriydi.
Asker ve yerli savaşçılar çoktan firar etmişti.
Kendileri de düşman eline geçen Bitlis'ten sağ çıkmak için çırpınıyorlardı.
Bu maksatla albayhoca ve mücahit fedaileri Bitlis çayının üstündeki köprüyü tutan Rus/Ermeni askerlerine görünmeden; karşıya geçmek zorundalardı.
Bu amaçla çay kenarındaki sulama kanalından Bitlis Çayı'na atlarken ayağı kırıldı üstadın.
Hemen su kanalı içine girip saklandılar amma Rus-Ermeniler köprü ve çevresini çok sıkı kuşatmışlardı...
Ayağı kırık halde 33 saat beklediler. Üstad beni bırakın siz kurtulmaya bakın teklifini çok kesin bir dille reddettiler.
Rusları sukanalına çekip tek tek öldürme düşüncesi de gerçekleşmedi.
Rusları atlatıp kurtulmak ümidiyle sukanalında kırık ayakla beklemek kangren olmak demekti.
Nihayet mücahid talebelerinin de ricasıyla Rus askerine haber verip esir düştüler...yatık
(Bitlis: 3 MartCuma 1916)
15 gün Bitlis'te Üstad 15 gün kadar tutuklandı ve kırılan ayağı kısmen iyileşince; Van'a doğru yola çıkarıldılar.
Van çıkışında Ruslarla işbirliği yapan bazı aşiret reisleri Üstada:
"biz seni Kürtçülük davasına reislik yapman şartıyla kurtarırız" der.
Üstad o işbirlikçi hainlere:
"Ben müslüman Türk milleti aleyhinde çalışmaktansa esareti tercih ederim" dedi ve onları kovdu.
1-(Abdulmecid Nursi'nin Hatıra Defteri,s 119).
2-(B.Said Nursi'nin Seyahatnamesi, M.Askeri Küçükkaya s, 148- Mevsimler Kitap 2019 Mart).
Pasinler/ Köprüköy Savunma Savaşı'nda; B.Said Nursi'nin at sırtında şehid Molla Habib'e yazdırdığı Kur'an tefsiri İşarat'ül İ'caz.( 1914/ 1915 yılları).
(Mavzer: Alman Mavzer firması'nın Osmanlı için ürettiği 1903 model Türk mavzeri; yaklaşık 1.23 m uzunluğunda, 4 kg ağırlığında bir tüfektir. Namlusunun uzunluğu 75 cm’dir. 5 mermi kapasiteye sahip olup, 1893 model kurmalı/ yarı otomatiktir. Sağ elle kullanım için geliştirilmiş ve tasarımı bu kullanıma göre dizayn edilmiştir. Tüfeğin azami menzili 2.000 metre olup, 7,65 mm’lik mermi atıyordu)
Tarih boyunca tüm müslüman şehid ve gazilerimize Allah' tan af mağfiret ve merhamet diliyoruz.
Makamları Firdevs olsun.