بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
قُلْ سٖيرُوا فِي الْاَرْضِ ثُم
انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبٖينَ ﴿١١
"De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (hakikati) yalan sayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!" (Enam 11.ayeti kerime)
"(Resulüm!) De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın ve Allah’ın ilk yaratılışı nasıl başlatıp devam ettirdiğini görün.
Allah, daha sonra ikinci hayatı da işte böyle gerçekleştirecektir; Allah her şeye kādirdir.” (Ankebut Suresi 20.ayeti kerime)
"… bütün yolculuklar O’nda nihayet bulur.” (Maide 18)
" Güneşi ışıklı, ayı da nurlu kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) birtakım menziller takdir eden O’dur. Allah bunları, ancak bir gerçeğe (ve hikmete) binaen yaratmıştır. O, bilen bir kavme âyetlerini açıklamaktadır." (Yunus Suresi 5.ayeti kerime)
***
Hayat yollar ve menzillerle (durak) birbirine ulanır, birbirinden ayrılır.
Yollar ve konaklamalar sonunda Yuhyi ve Yumiyte çıkar ve dönüşler O'nadır.
Sanki cennet cehennem karışımı bir şehirden arabayla çıkarsın. Bu bir kaçıştır geri dönmek üzere.
Tilkinin geleceği yer kürkçü dükkanı sözünde olduğu gibi.
Önce Kepez'e davranınca sevinirsin, etrafın çamlıktır.
Sonra Kepezbaşı'nda sola döner, elektirik ışıklarıyla donanmış 41 yıllık kentine yeniden bakarsın...
***
Bu yollardan asrın güzeli, sevgili üstad da geçmişti; 97 sene önce.
Zor geçitli bu boğazdan üstad Nursi'nin, iman yolu sürgününün nasıl geçtiğini tahayyül ve tasavvur etmeyi çalışıp hüzünlenirsin.
Çubukboğazı acayip iki dağ arası ve Torosların meşhur boğazı.
Antalya Çubuk Boğazı
30 metreden 925'lik yüksekliğe kısa zamanda ulaşılır, kulaklar cızırdar ve ara sıra sağır olunur.
Çubuk Boğazı'nın bittiği yere Çubukbeli denir.
Az ilerde boğazın sağındaki dağın ardında Dağbeli (Hafızbey) kasabası görülür.
Bu noktada ağustos ortası da olsa; hava, nem değişir ve ferahlık hissedilir.
Sahiller halkının yayla dediği bir özlem; insanları serin esintiyle karşılar.
Burdur'un en gelişmiş ve Antalya'ya yakın ilçesi Bucak'ta İHL'den öğretmen arkadaşlar ve üstad sağken mektup gönderen nur talebeleri akla gelir.
"Râbian:
Hem tebriklerini hem şiddetli alâkalarını gösteren Ahmed Nazif ve Ahmed Feyzi ve Halil İbrahim ve Hasan Âtıf ve BUCAK’ta ve Eflani ve İstanbul’daki Nurcuların mektuplarına benim bedelime sizler cevap verirsiniz, sizleri tevkil ediyorum." (Emirdağ Lahikası 2)
Burdur'a yukardan aşağı inerken; dağın sol yüzüne merhum Mehmet Akif Üniversitesi ümit ve şevk pınarı gibi bir görüntü verir.
Nihayet Burdur' da yine üstad Bediüzzaman akla gelir.
Antalya/Burdur arası dosdoğru yol olarak.
Ardından Burdur'da subaylık yaparken üstadla tanışan doğruluk/istikamet şehidi binbaşı Asım Bey ve tüm arkadaşlarına hayır dualar gönderilir.
(Vefatı ve şehid oluşu: 6 Mayıs 1935/ Isparta Mahkeme Salonu)
Üstad Burdur'a Mayıs ortasında dut mevsiminde getirilir ve önce karakola sonra Hacı Abdullah Camisi'nin bir menziline (odasına) yerleştirilir.
Öbür menfilere uygulanan ispat-ı vücud/ hergün imza vermek; kendi ifadesiyle üstada uygulanmaz.
Burdur'a gelen Fevzi Çakmak; vali ve yanındakilere hocaefendiye hürmet etmelerini söyler.
"Allah rahmet etsin Burdurlu yaşlı komşumuz bir aile vardı ziyaret ederdik.
Birgün komşu teyze, teyzesinin şahitliğine dayanarak üstadın o yazın şehrin yukarısında bulunan Kayıpınarı'na sıkça çıktığını anlatırmış 'hucafendinin.'
Muhtemel ki; Nur'un İlk Kapısı Kayıpınar'da yazıp yazdırılmış olabilir.
Yıllarca merak ettiğim üstadın 'Burdur'da çıktığı zirve nere acaba' sorusu da böylece karşılık bulmuş oluyordu."
Nihayet Burdur/Isparta yolkavuşumu ruhları lerzeye getirir ve hüzün çoğalır.
Az ilerde Gönen/Güneykent Köyü'nün tren istasyonu Baladız/Gümüşgün vardır.
Isparta'dan 28 kmlik uzaklıktadır.
1935 yılı Mayıs başında Isparta, Denizli, Burdur, Aydın, Denizli vb. yerlerden celbedilen nur talebelerinden; Isparta'dan celbedilen ve askeri kamyon kasalarında taşınan nur talebeleri ilk defa Baladız İstasyonu'nda namazlarını kılabiliyorlar.
Baladız filiz çalılık şıvgın ve 'olgun güzel incir' manasındaki Baladız'dır.
Burdan Keçiborlu'ya kadar ağustos boyunca yolkenarında köylüler sarı-yeşil renkli yetkin incirler satar.
Almak için vardığımda en güzellerinden birini tattırmak için uzatan güleç- hoşsohbet satıcı sanki Anadolu gibi geldi o an.
Normalde sabah erkenden tutuklanıp; kamyonlara bindirilip bozuk toprak yollardan götürüldüklerini düşünürsek bu namaz kuvvetle muhtemel öğlen namazı idi.
Burada kahraman yüzbaşı Ruhi Bey, elleri çaputla bağlanmışken çözülen Antalyalı Çil Müftü, kelepçesiz şoförün yanına oturan Üstad Nursi ve bir haftada Eskişehir'e ulaşan Deccal mağduru aziz yiğitlerin ruhuna fatihalar ve rahmet duaları gönderdik.
[Çok geniş bir coğrafyadan bir araya getirilen bu çilekeş fedakarları; çeşitli menzillerden toplayıp bekleterek yol aldıkları için; Isparta'dan Eskişehir'e tam 7- 8 günde ancak varabilmişlerdi. Bugünkü yollarla bu iki iman gazisi şehir arası 393 km dir.]
Sonra sağa tarafa yol levhaları; Uluborlu, Senirkent, Barla, Isparta yönü.
Keçibolludan dönüşen Keçiborlu; lavanta-güllüye dönüşmüş gibi.
Afyon'dan önce Sandıklı gelir.
Sandıklı'ya 13 km kala sol yolda; Alacamescit Köyü 3 km. yazıyordu.
Hemen jeton düştü ve bu civar nurcularına Fatiha ve hayır dualar gönderdim.
“Alamescid Köyü Hocası İbrahim Edhem’in hâlisane mektubuyla, ehemmiyetli ve Nur’un masum şakirdlerinin o mübarek hocanın dersinden tam hisse alan ve Nur dairesine giren altı küçücük masumların kendi kendilerine düşünüp hocalarına söyleyerek,
altı pusla kendi kalemleriyle yazarak,
bu ihtiyar hasta Said’e,
o masum mübarekler, ömürlerinden herbiri bir kısmını vermesi, hakikaten gayet medar-ı hayret ve takdir bir hâdise-i Nuriyedir.” (Emirdağ Lahikası)
"Âtıf’ın da Sandıklı tarafına gitmesi, muvaffakıyet kazanması,
değil bizleri, melaikeleri de sevindirdi. Karye-i İrfan namı inşâallah bir medrese-i nuriye olur. Zaten Âtıf’taki ihlas, öyle netice vereceğini hissediyordum." (Kastamonu Lahikası)
Alacamescit'ten sonra sol yönde Kızılören Köyü gözüküyordu.
Etimesgut'ta 248. tertip asker arkadaşım Osman ile koğuş yatakanesinde Osmanlıca Tabiat Risalesi'ni okumuştuk.
İlk Osmanlı Türkçesi Risaleyi askerde okumuştum.
Yollarda 7-8 kg'lık çuvalarda patatesler satılıyordu.
Yolboyu meskun yerlerde çokça köylü pazarları var artık.
Nihayet Afyon'a destur ve ürpertiyle giriyoruz. Sağda Afyon Kalesi görülüyor kartal yuvası gibi.
Kış soğuğunda Nurcuların doluşturulduğu Afyon zindanlarını, toprağın buharlaştığı aylarda hatırlamak ve gözlerin buğulanması apayrı bir duyguydu.
Afyon kahramanları; Sungur, Zübeyr, Ceylan, Selahaddin vd. kahramanlara rahmet mağfiret duası ettim. Tüm dünyadan ahirete göç eden yerleşimlere fatiha göndermek üstadın da adetiydi.
Afyon topraklarında sık sık; "vatanın kurtarıldığı topraklar, milli mücadele toprakları" şeklinde yazılar görülür.
Bu yazılara artık; 'imanın kurtarıldığı, iman mücadelesi verilen topraklar' sözünü de eklemek gerek...
Hayat biter yollar bitmez; menziller yıkılır ve yapılır.
Sivrihisar'a yaklaşık 15 km. yakınlıktaki tam tekmil camili konaklama menzilinde 2. kez namaz kıldık.
Sivrihisar konaklama menzili camisi
Hocası ezan okuyup çıktığı için cemaatle kılamasam da; bu yolboyu camisiyle iftihar ettim ve benzerini hiç bir yerde görmedim.
Sebep olan, katkı yapan herkesten Allah razı olsun ve afiyetler versin.
Barla'da Bediüzzamanevi uluçınar- çeşmebaşı sohbetinden bir kesit.