Gezmek, seyahat etmek, dostları ziyaret etmek, yeni mekânlar keşfetmek; dünyanın güzel şeylerinden, hayatın tatlarından, nefsin sevdiklerinden. Bunları yapmamak olur mu? Bunları yapmayan var mı? Çoğunluk olarak yok. Dar dairede yapan olduğu gibi genişleten, abartan da var; kıvamını bulduktan, ölçüsünü bildikten sonra niye olmasın?
İbret ve hikmet penceresi ile baktıktan sonra yaşanılan her halin kendi içinde güzelliği var. Nefsini beslediği gibi kalbini ve ruhunu beslemek, her hayra besmele ile başlamak hamd ile bitirmek; hayatın her karesini kulluk şuuru ile doldurmak değil midir?
Güzel insanlarla güzel sohbet etmek hayatın değme güzelliklerinden. Teselli etmek teselli almak, teşvik etmek teşvik edilmek, nasihat etmek nasihat edilmek; kulun ubudiyet yürüyüşünü hızlandıran fillerden! Fenafil ihvan uygulayan için ne güzel bir meslek…
Bedenlerin değil ruhların, gönüllerin birlikteliği, o birliktelikle ulvi hissiyatlara bürünmek; zamanın fitnelerinden korunmak için adeta birbirine kalkan olmak gibi bir şey.
Böylesi ihvanlarla seyahat etmenin, yemek yemenin, sohbetin güzelliğini düşünün; adeta dünya görüntülü cennet süsü!
Bir de Bediüzzaman’ın ihvanlarıyla hapishanede yaşadıklarını hatırlayalım; zahirde zindan batında cennet bahçesi!
Barla bugün adeta tenezzüh ve seyahat merkezi; hoş ortamlar, rahat mekanlar, serin sular... İhvan mesleğinin çekirdeği meyveli ağaç görümünde.
“Bismillah her hayrın başıdır”la başlayan yürüyüş nice Hamd meyveleri verdi, veriyor... Elhamdülillah.
“Cennet asa bir bahar” bir bakıma hep var. Dün başka idi bugün başka. Bahar varsa kış da vardır; o da dün başka idi bugün başka!
Ledün ilmi ile yazılan Nur Risaleleri zihni seyahate çıkarıyor, alemlerde gezdiriyor, tevhid delilleriyle “esma” talimi yaptırıyor; bulunduğu yeri ihvanlarıyla beraber bir nevi cennete dönüştürüyor.
Hayalen de olsa ihvanlarla Barla seyahatine çıkmak, baharı hissetmek, cenneti soluklamak güzel... Aslı yıldızlar ötesinde olduğunu unutmadan.