Bir günde yaşadığım iki halet-i ruhiyede biri ümit verici, şevk arttırıcı, gayret kamçılayıcı iken diğeri ümit kırıcı, şevk düşürücü, gayret söndürücü idi. Ne ki hayat böyle bir şey. Bazen öyle bazen böyle, bazen gece bazen gündüz, mevsimler gibi değişken.
Daha önceki yazılarda bahsettiğim bir gençle okuduğu Risaleler üzerinde konuşmuş, bir nevi mütalaa ve müzakere etmiş, şevklenmiş, bilenmiş dirilmiştik; küçük bir ilim meclisiydi yaşadığımız! Ruha gıda, kalbe şifa, nefsi tezkiye…
Elhamdülillah iştiyakla okuması devam ediyor, okudukça tefekkürü açılıyor hatta yeni başlamasına rağmen “lügate gerek duymuyorum” diyor çünkü edep ve muhabbeti var. O ona kısa sürede mesafe aldırıyor, ilk talebelerdeki safiyeti yaklaştırıyor.
Yeni Nur talebesinin filizlenişini görmekle yenileniyor, etraftaki onca olumsuzluğa karşın asıl vazifeye dönmemiz gerektiğini görüyor, hatırlıyorum.
Bazı okuyuşlarda aklım tam almıyor veya yoruluyor fakat ruhum lezzet alıyor okumayı bırakamıyorum. Risale-i Nurların akla, kalbe, ruha işlediğinin yeni test edilişi…
“Aklı çalışan ve muhabbetli bir insan, müdakkik bir çalışma ile Allah’ın izni ile Nurlar vesilesiyle; nefsi marazlardan arınabilir, Nurlara olan ihtiyaçlı hali diri tutarsa imanını kuvvet bakımından en üst düzeye taşıyabilir tabii ki Rabbimin lütfu ve yardımı ile. Elhamdülillah…” Lahikalık sözlerinden biri…
Birkaç saat sonra iki kişilik meclisin üçüncüsü oldum. Güzel seyreden görüşme tenkide evrildi oradan gıybete döndü; maneviyat azaldı, hisler ayaklandı, nefis devreye girdi, muhabbet zedelendi, edep gizlendi!
Bu meclisten ne olur, hakikat çıkar hikmet görünür mü?
Güya düşünmek lazım, aklı kullanmak lazım, kimse hatasız değil! Amenna. İlla edep illa edep, muhabbet ısmarlama olmaz fıtridir, seversin veya sevmezsin. Said Nursi veya emsali büyük insanların tenkitten önce onca iyiliğini, faziletini, ilmini, dirayetini, gayretini, hizmetini, küfre karşı cihadını görmemek, hakkını vermemek, takdir etmemek ne kadar hakperest olur ve adalete yaraşır? Birilerinin, bir kaçının, marjinal grupların yanlışını genele teşmil etmek ve hüküm vermek insafa uyar mı?
Ne güzel demişler “ilim en geridedir illa edep illa edep.”
Zübeyir Ağabey “Münakaşa etmeyin” dese de iş biraz münakaşaya gitti. Sonrasında toparladıysak da maneviyat ve güzel hisler dağıldı, gönlüm yoruldu, zihnim müşevveş oldu; bu da hayatın bir gerçekliği!
Kudsi Nebi (A.S.M.) ne güzel söylemiş: “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ve sussun.”
Hem hangi birimizin eksiği ve yanlışı yok ki? Bu hizmet dava eden gruplar için de geçerli. Tenkit nazarıyla baktıktan sonra çok şey buluruz, müspet bakışla da çok güzel şeyler ve haseneler görürüz.
Üstaddan güzel bir söz: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”