Bir vaiz vaazında bir kişinin buluğ çağından beri hiç namazını geçirmemiş olsa bile Fatiha’nın manasını bilmemesini kullandığı bir kelime ile ironi olarak büyük eksiklik olduğunu ifadelendirdi. Doğru mu? Bir bakıma doğru, bir bakıma eksik bir söylem. Bir şeyi yüceltmek için illa başka bir yüce şeyi küçültmek gerekmez, her şeyin kendi makamı, kendince üstünlüğü vardır, yerinde güzeldir.
Buluğa girdikten sonra bütün namazları vaktinde kılmak, hiç kazası olmamak büyük bir lütuf. Bu lütfa mazhar olan umulur ki Fatiha’nın manasını bilmekle kalmaz onu hayatında yaşar! Hem bilmek nedir, bilmenin dereceleri nedir, mana derinliği, hikmet ufku nasıldır?
Ulu Cami’de vaaz veren vaiz efendi bu caminin açılışında Somuncu Baba’nın (Hamidüddin-i Aksarayi) Fatiha’yı 7 mana ile açıkladığını biliyor olmalı, bu pencereden bakınca yerimiz nedir? Bu sadece Fatiha için değil bütün ayetlerin 7 mana içerdiği ehlince dile getirilir.
Bilmediğini bilmek, had bilmek, usul bilmek, edep ve hürmet içinde olmak. Edep, hürmet ve muhabbet olmadan Kur’an nasıl anlaşılır ve yaşanır, bunlar olacak ki lütuf beklemeye yüzümüz olsun.
Devamlı abdestli olmak, namaz vakitlerini gözetlemek, tadil-i erkân ile kılmak; ahir zamanda yaşayanlar için büyük ehemmiyet arz ediyor. Kritik anda “Kâinatta en büyük hakikat imandır, imandan sonra namazdır namaz kılmayan haindir” diyebilmek ve hayatı boyunca namazı önceleyebilmek; ne büyük incelik ve ders… Takipçileri onun izinden gitmeli değil mi, onun Kur’an ve sünnet yaşayışındaki ciddiyet ve vakarını göz önüne alarak hareket etmeli!
Üstad, “namazda manayı tafsilli değil, icmali düşünmeli yoksa dikkat dağılır” der. Geniş zamanda Kur’an ve tefsirini okuyarak manaya dalınabilinir, her yönden meşguliyet ve dürtülerin dürttüğü bu zamanda böyle olanlara ne mutlu!
Hiç yapmamaktansa bir şeyler yapmak da bir şey ancak devrin dehşeti uyanık ve gayret içinde olmayı gerektiriyor yoksa nasıl ayakta durulur da iman muhafaza edilir, istikamet üzere yaşanır, hüsnü hatime umudu taşınır?
Bir bakıma vaiz doğru söylüyor bilgiye ulaşmak parmak uçları kadar yakın, uçarı şeylerle meşgul olmaktansa Kur’an’ın manasını, tefsirini okumalı değil mi? Herkes âlim olacak değil ama kendi dünyasının âlimi olabilir.
Kâinattaki en büyük hakikati bilen ve ondan sonra gelen eylemi hürmet, tazim, muhabbet ve haşyetle yapanlardan olmak duasıyla…