Çok kimsenin gönlünde iz bırakmış olmalı ki İzmir’den İstanbul’dan Ankara’dan Adana’dan Urfa’dan Ordu’dan Antalya’dan Manisa’dan ve daha başka yerlerden cenazesi ve hatim duası için geldiler. Hayırla yâd edildi, hayır dualar edildi, elan ediliyor…
Ne mutlu.
40 yıl önce hizmetin içinde buldum son gördüğümde yine hizmetin içinde idi. Kadir gecesinde sohbete gelmiş ve son görüşmemiz olmuştu. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölmüşseniz öyle dirilirsiniz” hadis-i şerifi içinde ihtar olduğu gibi müjde de barındırır.
Hizmet ehilleri vefatlarında da hizmet ederler. Uzaktan gelenler yakından katılanlarla bir kaynaşma oldu, uzun zamandan beri görüşemeyen nice kimselerle hasbihal edildi, kaynaşma yaşandı, muhabbet sergilendi; hüzün içre vuslat yaşandı.
Denge insanı idi, hizmete koşardı, tebessüm ederdi, hal hatır sorardı, kızdığı, öfkelendiği görülmezdi, menfaate eğilmez, çizgisini bozmazdı ve daha nice güzel hasletler…
40 yıl boyunca yakın çizgilerde beraber yürüdük, dâhildeki kırılmalar çizgimizi bozmadı. Tebessümle “Hüseyin kardeşim nasılsın” deyişi mazide kalmadı istikbale kanatlandı, ebediyet levhası oldu.
Net gerçeklik ölüm istisnai bir durum değil, her nefsin tadacağı bir lezzet. Hayatı ölüm hakikatiyle birlikte bilen ve o yolda hizmetle yürüyene, bu uğurda son nefsine verenlere…
Ne mutlu.
“Sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameleniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zat-ı Zülcelâl, sizi celb edip, yer altında muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata rahmete gidiyorsunuz… Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.” (20. Mektup)
Bildiğim 40 yıl boyunca talebelere ağabeylik yaptı, hizmetin Bursa tarihi yazılırsa onun isimi önlerde olacak.
Yeri zor doldurulacak bir Yiğit insan Abdulvahap ağabey. Bu bir bayrak yarışı, hayat ve yarış devam ediyor, emaneti temiz bir şekilde sahibine teslim etmek meselesi en büyük mesele olmayı koruyor.
Geçici dünya zevklerine aldanmayan, bu diyarı oyun ve oyalanma diyarı olduğunu bilen, ahireti karar diyarı olduğunu idrak eden ve öyle yaşayana öyle ölene…
Evet, ne mutlu.