Bugün 1 Mayıs! İşçi bayramı, kanlı bir bayram. Kapitalizmin emeği katleden, sömüren zorbalığına mukabil, işçiyi karşı bir şiddette birleştiren Sosyalizmin en büyük zaferi 1 Mayıs.
Şiddet, şiddeti doğurur! Hak sahibine, gönül rızasıyla vermediğinizi almanın kaçınılmaz yolu şiddettir. İşçiyi şiddete sevkeden, tabiatının kabalığı, nasırlaşmış pençelerinin kuvveti değil, çâresizlik.
Hayır! Şiddeti meşrulaştırmıyorum. Sebebine dikkat çekiyorum. Hiçbir şey yapmadan şiddetten yakınmak, abesle iştigal. Kapitalistin alın teri üzerinde sonsuz bir refah yaşadığı işçinin homurdanması da, zora baş vurması da aklın ölçülerine muvafıktır. İnsanlığın da...
İslâmiyet, alın teri ve hakkettiği ücret noktasında ideal olandır. Yani vasat... Vasat, gerçekleştirilebildiği, gerçekleştirilebileceği için idealdir. Alın teri, Sosyalizm ile İslâmiyet'in birbirlerine çok yakın durdukları içtimaî bir mesele: İçtimaî ve hayatî... "Yeşil Sosyalizm" terkibine menşe olmuş bir yakınlık.
İslâmiyet, yeryüzünde bütün olarak yaşamadığından bu yakınlık, hiçbir zaman yerini birlikte çözüm arayışlarına bırakmadı, bırakamadı. Marksizmin küfrî vechesinin bu birlikte arayışı büsbütün zorlaştırması da inzimam olunca, mevzu kendiliğinden kapandı.
Yeryüzünde en kıt olan şey adalettir! Adalet yok... İşçi zâviyesinden baktığınızda büsbütün acıklı bir hakikat bu. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, en ufak adalet duygusunu hiddete sevkedecek, intikam duygularını yeşertecek kadar mutlak. Tatbikatta, Sosyalizm de dahil, beşerî bütün ideolojilerin çâresi olamadığı bu yaranın tek devası var: İslâmiyet...
Ne hazîn ki, o da iki asır önce düştüğü sekerâttan bir daha çıkamadı. Büsbütün ölür mü, kalkar mı? Belli değil...
Yine de şiddet ve kaostan uzak olması dileğiyle 1 Mayıs'ın hayırlı olmasını diliyorum.