İnsanı Allah'dan koparmak, onu ebediyen huzursuz, ebediyen bedbaht eder. Kökleri koparılan ağaç yeniden kök salabilir, yeniden yaşayabilir ama Allah'dan koparılan insan yaşayamaz, ölür.
Batı Allah'dan kopmuştu, huzursuzdu, bedbahttı. Asırlarca kıskandı huzurumuzu. Bir türlü yakalayamadığı bu anka kuşunu nihayet zayıf bir vaktimizde topraklarımızdan kovmakla kendisine benzetti bizi.
Her geçen günle artan bir huzursuzluğun, kabaran bir buhranın pençelerinde kıvranıyoruz. Artık en az Batı kadar huzursuz, Batı kadar bedbahtız. Bu cinayetin azmettiricisi Batı olsa da tetiği çeken bizden. Batılılaşmak için başlatılan cebrî hareket, sonumuzu getirdi.
Kolay olmadı tabiî, yüz yıldır kafamız, kalbimiz, ruhumuz Batılılaşma örsünde dövülüyor. Çelik olsa yumuşar, elmas olsa kırılırdı. Belki iyi dayandık ama bitmek üzereyiz, bitiyoruz.
Bizi bitiren ne çekiç, ne örs! Sonumuzu, olup bitenleri unutmuş olmamız getirdi. Hafızımız yok edildi, hiçbir şeyi hatırlamıyoruz. Mecnunlardan daha acınacak haldeyiz, keşke mecnun olsaydık. Hiç değilse cünûn masumiyet zırhımız olurdu.
Ne yazık ki, mankurtlaştırdılar bizi. Ceddimize, tarihimize, inançlarımıza, değerlerimize düşman kesildik. Kahramanlarımızı hain, hainlerimizi kahraman biliyoruz. Bu dehşeti nasıl aşacağız, bu cehennemden nasıl çıkacağız, bilmiyorum.
Zamanın lehimize aktığından emin değilim. Mürur-u zaman, münebbih olanları da ülfet belâsıyla onlara benzetti. Burçlarda nöbet tutanlarda Okçular tepesindekilerin ruh hâli hâkim, her geçen gün yağmaya koşanların çokluğu ile eriyip azalıyorlar.
Bir intibah lâzım ama nasıl?