Dün akşam saatlerinde sosyal medyaya kısa bir video düştü. Bir sahnede konuşan Muharrem İnce, bütün avazıyla bağırıp muhatablarına işkence ederken, uçurumdan düşer gibi, "Said-i Nursî haindir, Atatürk tartışılmazımızdır!" diyor.
Eski veya montaj olabileceğini düşündüm, daha çok da montaj. Montaj, çünkü hiçbir siyâsînin bu topraklarda ve bütün dünyada milyonlarca şâkirdi bulunan mümtaz bir âlime, bu kadar eblehçe hakaret etmeyeceğini, edemeyeceğini düşündüm. Montaj değilmiş, dün (24 Mart 2024) Tarsus'ta konuşurken halt etmiş.
Yine de kaydın gerçek olabileceğinden hareketle, Muharrem İnce'ye kendi kelimelerinin birkaç fazlasıyla hakkettiklerini X'te söyledim. Gerisini şimdi tamamlamak isterim.
Bak Muharrem! Birinci ihtimal: Sen o sığ bilgilerinle, merhum Şeyh Said ile Said-i Nursî'yi karıştırıyorsun. Hatta belki de tek kişi sanıyorsun, hele de arpa suyunu fazla kaçırmışsan halt etmen kaçınılmaz akıbet oluyor.
Şeyh Said ile Said Nursî aynı kişiler olmadıkları gibi, yürüyüşleri de farklıdır. Ama bu sana cür'etkârca Şeyh Said'e de hakaret etme serbestiyeti kazandırmaz. İsimleriyle mahkeme, varlıkları ile tetikçi olan İstiklâl Mahkemesince idam ettirilmesi, Şeyh Said'i hain değil, sadece kahraman yapar. Tıpkı bu mahkemelerin derme çatma sehpalarında can veren on binlerce masum ve mazlum gibi.
İkinci İhtimal Muharrem: Sen, Kamal Atatürk'ün bütün satvetiyle hükmettiği yıllarda bile Bediüzzaman Said-i Nursî'nin yargılandığı mahkemelerden ceza almadığını; sonraları ise yüzlerce mahkemeden berat aldığını ya bilmiyorsun ya da bildiğin halde çanağa eğilmekte bir beis görmüyorsun. Masumiyeti yüzlerce mahkeme ile kaziye-i muhkeme şeklini almış olan bir âlime "hain" diyebilmek için, kelimenin hafifiyle, cidden "hain" olmak gerekir. Başını kaldır aynaya bak, haini göreceksin.
Uzatmayacağım Muharrem! Kafatasında beyin yerine balçık taşımasaydın, eserlerinden tek satır okumadığın, okusan bile anlamadığın bu asrın en büyük düşünürüne "hain" deme gafletine düşmezdin. Eserleri bütün dünyada akademik çevrelerin ilgisine mazhar olmuş, her meslekten profesör, yazar ve araştırmacının rahle-i tedrisine oturduğu Bediüzzaman'a hain demenin arkasındaki âmil hainliğin daniskası değilse, büyük bir aptallıktır Muharrem.
Hülasa Muharrem. Sert ifadelerimin sebebi sensin. Durduk yerde sana hakaret ediyor değilim. Sen milyonların kanına dokunmasaydın, bu satırlar vücud bulmayacaktı. Bir yazar, bir Nur Talebesi olarak sana hakaret etmekten nefsimi yüksek tutarım ama mecbur ettin. Bir kitlenin hukukuna girdin, o hukuku bu satırlarla geri aldım, tahsil ettim.
Ya özür diler ve susarsın ya da devam edersin. Tercih senin. Ben buradayım.