Bediüzzaman, devlet cebriyle topraklarından zulmen koparılıp Barla'ya sürüldüğünde, Kamal Atatürk Ankara'sının muradı, bu küçük ve ıssız köyde verimsizleşip, ölüp gitmesidir. Ne var ki, Kader-i İlâhînin muradı başkadır. Ankara'nın zulmanî maksadı, karanlık yerine aydınlık bir dünyanın inkişafını netice verir.
Büyük Üstad'ın sekiz yıl ikamet ettiği evi, bugün dünyanın dört bir yerinden gelen Nur Talebelerinin ziyaretine açık bir mekândır. Gelenler, ziyaretçi yoğunluğu sebebiyle beş on dakika ile sınırlı ziyaretlerde bulunurlar. Zaman ve mekânın müsaadesi nisbetinde namaz kılınır, teberrüken bir parça Risale okunur, hatıraları yâd olunur ve edeble gelindiği gibi edeble dönülür.
Evin herhangi bir bekçisi yoktur, bekçiye ihtiyaç da yoktur. Zirâ, Nur Talebeleri asil ve müeddeb insanlardır; her türlü nümayiş ve taşkınlıktan uzak dururlar. Kırmazlar, dağıtmazlar, kirletmezler, anırmazlar, ulumazlar.
Ne var ki, Nurculardan da, Nurculuktan da, insanlıktan da çok uzak üç beş kişilik bir güruh, bu nuranî tablo ve atmosferi bozacak bir terbiyesizliğe, bir ahlâksızlığa imza atmış. Yakışıksız tavır ve gürültülerle insan olmadıklarını ortaya koymakla kalmamış, Nur Talebelerinin hiçbir şekilde alakâ duymadıkları it başı işareti yaparak büyük bir kitleyi tahrik etmeye çalışmışlar.
Ya ahmaklık eseri bir terbiyesizlik ya da su-i niyet eseri bir tertib olan bu vakanın gülüp geçilecek tarafı yok. Bu ahlâksız heriflerin Nur Talebesi olma ihtimalleri de yoktur. Kuvvetli ihtimal, hâdisenin bir tertib arayışı olduğudur.
AK Partinin iktidarda kalma mecburiyetiyle MHP ile ittifak kurmuş olmasının bazı Nur Talebelerini böylesi bir şuursuzluğa sürüklemiş olmasına ihtimal vermiyorum. Zirâ, hiçbir kafa Risâle okuyarak bu kadar çürüme kabiliyeti gösteremez. Hiçbir akıl, ömrünü İttihad-ı İslâmın tesisi için feda eden Bediüzzaman'dan ders alarak küfrî, akıldan uzak bir efsane figürü idealizmine düşecek kadar tefessüh etmez, edemez.
Mevcut siyasî tabloya bakarak yapılmış bir şirinlikse bu, şirinlik değil, eblehliğin ta kendisidir. Nu Talebeleri, müsbet mânâda siyasete tesir etmek ve yol göstermek hakkına sahibtirler ama siyasileşmek yol göstermek değil, yok olmaktır.
Temenni ederim ki, bu küçük ama tehlikeli ve çirkin hadisenin benzer ve tekrarları yaşanmaz. Nur Talebeleri, Ankara ile birlikte çıkmadıkları bir yola Ankara ile devam etme mecburiyetinde değiller. Ankara'nın Kamal Atatürk'le başlayan millete rağmen istikamet ve yürüyüşü aynıyla devam ederken birlikte yürümeye çalışmak istikameti de, yürüyüşü de kaybetmektir. Bunu hiç yapmaması gereken bir kitle varsa, Nur Talebeleridir. Zira Nurculuğun varlık sebebi Kamal Atatürk Ankara'sıdır. Siyasilere uzattığımız el, onları kurtarmayacaksa ölen biz oluruz.
İktidarda kalma zaruretinin doğurduğu siyasî ittifakın bir kanadını destekleme arzusu diğer kanadını sempatikleştirme gayretine kadar giderse bu, düpedüz büyük bir kitlenin intiharı olur. Nurcular, en az CHP kadar menfî milliyet arayışlarını da tehlikeli addederler. Müslümanların bir araya gelişini imkânsızlaştıran bir budalalığa hiçbir Nur Talebesi duçar olmaz, olamaz.
Bediüzzaman'ın mübarek hanesinde menfî milliyetin alamet-i farikası bir işareti yapanların maksadlarının ne olduğundan emin olmak, ancak kim olduklarını bilmekle mümkün. Şimdilik bilmiyorum. Ama kim olurlarsa olsunlar, iyi niyet taşımadıkları açıktır. Nur Talebeleri olmadıkları açıktır. Şuurlu ve samimi Müslüman olmadıkları açıktır.
Her büyüğün, yanında küçük; her değerin, yanında değersiz kaldığı İslâm dâvâsını kimse beşerî figürlerle kirletemez. Bu mukaddes dâvânın beşerî hiçbir takviyeye de ihtiyacı yoktur, hiçbir düşünce Kelam-ı İlâhi ve hakikatlerinden daha büyük ve daha parlak değildir.
Hâsıl-ı kelâm: Ulumak istiyorsanız, ağzınızı kapatan yok, ama yeri Bediüzzaman'ın evi değildir!