Ruh, işkembe ile beslenmez; kafa da! İnsanı uçkur ve mideye irca etmek, hayvanların en bedbahtı yapmaktır. En bedbahtı ve en sefili...
Küfrî ve ahlâksız Batı Medeniyetinin yaptığı tam da bu. Ve Kamal Atatürk'ten beri, onun rehberliğinde Batı gibi olmak için çırpınıyoruz. Devlet bütün müesseseleri ile hâlâ bu habis maksadın bendesi.
Milleti uyandırmak! Evet ama nasıl, hangi imkânlarla? MEB'in meş'um istihsaline, nesilleri mankurtlaştırmasına nasıl karşı duracaksınız? Nefisleri hayvanlığa yuvarlayan interneti ne yapacaksınız? Dizi adı altında her gece zehir kusan bütün televizyonları kırabilir misiniz?
Eskiden devlet, hayata bu kadar hâkim değildi. Hayata ve insana... Artık devletsiz tek nefes almak muhal. Devlet ilah gibi, hâkim-i mutlak âdeta! Üstelik tek devlet de değil hayatımızı mahveden, hemen bütün devletler. Milleti sadece Ankara sevk ve idare etmiyor: ABD, Rusya, İngiltere, İsrail ve diğerleri de hayatımızdaki maskeli oyuncular. Maddî ve mânevî bütün emtiaları ile taarruzdalar.
Hibrit tohum dediğiniz nükleerden daha mı az tehlikeli, aşılar ateş kusan bombalardan daha mı masum? Fark mahiyetlerinde, maksadlarında değil. Maksadları aynı: Öldürmek... Müslümanları tabiî, en azından önce Müslümanları.
Fırtınanın ortasında kalan kedi yavrusu kadar acz içindeyiz. Fırtınayı aşacak bünyeye sahib değiliz, sığınabileceğimiz bir kulübe de yok.
Sokaktaki adam gibi, devleti de uyandırmaya mecburuz. Önce devlet demiyorum ama göz ardı etmek de doğru değil. Unutmayınız ki, Batı, asırlık emellerini devlet üzerinden tatbik sahasına koydu. Milletin intibahı da, hayatı da hâlâ Ankara'ya çok fazla bağlı, hem de her zamankinden çok daha fazla.
Susmak, hayvanlık; susmak, sefillik! İnsan olan konuşur, itiraz eder, her baltaya uzatmaz boynunu, her zorbalığa ırzını teslim etmez. Yapmanız gereken tek şey konuşmak, hakikatleri haykırmak. Şeytanlaşmak sadece iğfalle olmaz, haksızlık karşısında susan da Şeytan değil mi?
Aman bana ne? Öyle mi!.. İşte sefalet dediğim, hayvanlık dediğim tam da bu, ta kendisi. İnsan olanın bana ne, deme hakkı yoktur.
Bediüzzaman ve Süleyman Hilmi Efendi gibi üç-beş insanın fedâkârlıkları olmasaydı, çoktan Filistin ve Gazze olurduk. İnsanlık fedakârlıktır, insanlık hemcinsi için yaşayabilmektir...