İlk iki makaleyi peşrevlerle geride bırakan Soner Yalçın, son makalesinde çıtayı yükseltip hedefine ilim adamlarını koyuyor. Ona göre, suçun büyüğü Bediüzzaman ve eserlerini ilmî zeminlerde çürütmeyen, çürütemeyen ilim adamlarının. Onların daha kötüsü olarak gördükleri ise, çürütmek şöyle dursun, lehte yazanlar. Listenin başına da Şerif Mardin'i koyuyor Yalçın. Mardin'in büyük suçu "“Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişim” adlı eseri yazmış olması.
Soner, Mardin'in kitabının yazılma ve neşir tarihiyle ilgili suçlayıcı kısa bilgiler verdikten sonra nihayet büyük baklayı ağzından çıkarıyor:
"Kitabın, “Bediüzzaman”/“zamanın harikası” anlamındaki isimle yayınlanması niyeti baştan belli ediyor aslında: Kutsallaştırma!"
Soner'e göre, Mardin'in niyeti, kitabın ismiyle başlıyor. Henüz buluğa bile ermemişken Siirt ulemasından Şeyh Fethullah'ın küçük Said'e verdiği bu unvanın, onu tanıma bahtiyarlığına eren hemen herkesin, yüz milyonların kabulüne mazhar olduğunu yok sayıp Mardin'in "Kutsallaştırma" gayreti olarak okuyucusunun kafasına çakmaya çalışıyor.
Mardin, eserini yazma âmillerinin başına koyduğu Cemil Meriç'in teşviklerini şöyle ifâde etmiş:
“Cemil Meriç, bir din âlimi kimliği ile yaptığı katkılar konusunda dikkatimi çekmemiş olsaydı, Said Nursi’yi araştırma alanı seçmezdim.”
Soner, Mardin'in bu ifadesini çok tuhaf ve mahcub edici bir şekilde yanlış anlayıp, hükmünü o yanlışın üzerine bina ediyor. Yazar diyor ki:
"Kitapta daima yaptığı çarpıtmaya ilk sayfada başlıyor, örtülü amacına “ortak” arıyor ve Cemil Meriç’i “din alimi” yapıyor!"
Vah Soner vah! Hadi dikkatsizliğini anlarım, en basit bir metni bile yanlış anlamak bazen mümkündür. Fakat senin gibi mürekkeb yalamış şöhretli bir yazar, Şerif Mardin'in Cemil Meriç gibi ömrü düşünce buhranları ile geçmiş, dinsizlik ile İslâmiyet arasında bocalayıp durmuş birisine "din âlimi" demeyeceğini nasıl idrak etmez?
Kuzum, Mardin, Cemil Meriç'e "din âlimi" demiyor; dediği şu: Cemil Meriç, (Said Nursî'nin) bir din âlimi kimliği ile yaptığı katkılar (sosyal hayata) konusunda dikkatimi çekmemiş olsaydı, Said Nursi’yi araştırma alanı seçmezdim.” Yani din âlimi Meriç değil, Üstad Bediüzzaman; söyleyen Mardin değil, Meriç.
Aslında düştüğün bu utandırıcı vaziyetin sebebi dikkatsizliğin olsa, medar-ı bahs bile etmezdim. Ama ön yargı ve hırslarının kurbanı olduğun, iyi niyet taşımadığın için tavzih ettim. Makaleyi de burada bitirmem gerekir, yazdıklarının bir değeri olmadığı açık ama yine de devam edelim.
Mardin'i, Meriç'e "din âlimi" demiş olmak gibi büyük bir yanlışın içinde gördükten sonra, haklı olarak şahlanıyorsun:
"Hele… Modernleşme ile Said Nursi’yi yan yana koymasına ne demeli? Komik.
"Dahası var: Said Nursi’nin “İslam bilimi uzmanı” olduğunu yazıyor! Yetmiyor, Nursi’yi “siyasi düşünür” olarak ambalajlıyor."
Bunları tenkid etmek bile sana iltifat etmek olur Soner, geçiyorum. Her şey tamam da Mardin'e "câhil" diyecek kadar uçmamalıydın be, hiç olmamış, hiç yakışmamış. Cumhuriyet devri ilim adamlarımızın belki de en büyüğüne "câhil" demekle dâvâyı toptan kaybetmişsin. Görelim mi:
"Cehalet ürünü değerlendirmeleri var:
“Kur’an, dini cemaatin nasıl yaşayacağını ayrıntı düzeyinde tanımlamıştı” diyor! Nerde tanımlamış, hangi cemaati tanımlamış? Nurcular mı? FETÖ mü?"
Neresini düzelteyim Soner? Cidden muhakeme problemi mi yaşıyorsun, yoksa tenkid etmek uğruna gülünçleşmeyi bile göze mi alıyorsun? Mardin'in ifadesinde belli bir cemaat yok; söz konusu edilen, dinî, herhangi bir cemaattir; ısrarla FETÖ ile birlikte zikretmekte haince bir zevk aldığın Nurcular değil.
Ha, Kur'an'da bunun nasıl anlatıldığına gelince! O kadar hazır lokmacı olma mirim, araştır, kafanı çalıştır, delillerini ortaya koyarak Mardin'in iddiasını ya teslim veya reddet. Ama yine de yorulmak istemiyorsan vaz geç: Mardin bu ciddiyette bir mevzuda hatalı hüküm vermez. Esasen hemen her Müslümanın malumu olan bir bilgi bu. İslâmiyet'e de Müslümanlara da uzak düştüğün için bir sen bilmiyorsun.
Üç makaleni ayırdığın bir mevzuda sözü arkasında her cinayetin işlendiği Kamal Atatürk'e getirmesen şaşardım; şaşırtmadın:
"Atatürk’e anlamsız şekilde “materyalist” diyen Şerif Mardin, Nursi’yi gerici gören Cumhuriyet aydınlarını itibarsızlaştırma gayreti içinde.
"Nursi’ye ve ona göre, sorunların tek kaynağı Kemalizm ve “kurtuluş” Ilımlı İslam ile barışmakla mümkün!
"Cumhuriyet rejimi karşısına muhalif lider olarak Said Nursi’nin çıkarılması dönemin ruhuna uygundu.
"Niyet sır değil ve buna sosyolojik tahlil filan denemez, psikolojik savaş yapıyor.
"Yaptıkları komplo teorisiydi ki, ülke için yıkım getirdi: FETÖ.
İlk cümlen felâket. Hadi İslâmiyet'i bilmiyorsun, anlarım. Yahu Kamal Atatürk'ün hiçbir mâneviyata sahib olmadığını, hiçbir dine inanmadığını kaskatı bir "materyalist" olduğunu nasıl bilmezsin? Kamal Atatürk'ü hiç mi merak edip bir ilk mekteb çocuğunun bile sahib olduğu bilgilere ulaşamadın?
"Nursi’ye ve ona göre, sorunların tek kaynağı Kemalizm" tesbitine gönülden iştirak ederim. Evet, Üstad Bediüzzaman ve Şerif Mardin'in yanına beni de koy: Türkiye'nin bütün problemleri diye bir şey yok, bütün problemlerini doğuran Kamalizm gibi tek, büyük ve hayatî bir problemi var. Sadece bir problem...
Katil, cinâyet mahalline tuhaf bir psikoloji ile defalarca döndüğü gibi, yine mevzuu getirip FETÖ'ye bağladın. Bu ard niyetin, bu peşin yargıların seni ne hale düşürdüğünü bile göremiyorsun. Oysa sen hâlâ başucu kitaplarım arasında olan "Kara Kutu"yu yazmış adamsın, kendini bu kadar harcamamalıydın.
Bence yeter, ayırdığım zaman ve emeğe yazık. Şu kadarını da bilmeni isterim: Bu yazıları senin için değil, hak ve hakikati sahipsiz bırakmamış olmak için yazdım. Umarım bundan sonrası için daha dikkatli ve daha insaflı olmanın sana da yakışabileceğini anlarsın.
Yine de son satırlarını da nakletmeme gönül koyma lütfen. Bediüzzaman ve Mardin'e hain demekle kalmıyorsun, çeyrek asırdır bu vatan ve millete büyük hizmetler eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da onların yanına koyup, "hain" diyorsun. Suç olması bir kenara Soner, yaptığın her şeyden önce büyük ayıptır.
"Şerif Mardin’in uluslararası proje olan kitabının, Ilımlı İslam’a/FETÖ’ye güçlü ideolojik arka plan hazırlamak amacıyla yazıldığı inkar edilemez gerçek. Bu nasıl görülmez? 15 Temmuz darbesinden bir yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şerif Mardin’e ödül verdi! Kime ne anlatıyoruz ki..."
Takdir okuyucunun...