Bugün 19 Mayıs... Yüz yıllık bir hikâyenin sene-i devriyesi. 19 Mayıs hakkındaki kanaatimi defalarca yazdım, makalelerden birini tekrar paylaştım. Okuyabilirsiniz.
Maruf Bey, Meşrutiyet'in ilanından iki gün önce cünûn illetine yakalanır ve yirmi bir yıl deli hayatı yaşar. Ne Meşrutiyeti idrâk eder, ne Birinci Dünya Savaşının dehşetini farkeder, ne de İstiklâl Savaşı hakkında bir fikri vardır. Devlet-i Aliyye'nin yıkılıp, padişah ve âilesinin mücrimler gibi diyar-ı küffara sürüldüklerinden de haberi yoktur. Dahası, Kamal Atatürk'ün Anadolu'da İnkılab adı altında yaptığı cebrî yıkımın, inanç, tarih ve medeniyet inkârının da farkında değildir. Yirmi bir yıl aradan sonra delilikten kurtulup aklın hayatına geri döndüğünde, dün akşam uyuyup bu sabah uyandığını düşünmekte, her şeyi yerli yerinde görmek ve bilmek istemektedir.
Âile ferdleri ve sevenleri, bütün bu alt üst oluşu kendisine nasıl anlatabileceklerine kafa yorarlar ama bir çözüm bulamazlar. Zavallı Maruf Bey, her adımda gerçeğin haşin duvarına toslayıp sendeler. Anadolu'da her şey o kadar çok, o kadar yüz seksen derece değişmiştir ki, şahid olduklarının gerçek olduğuna inanmak istemez, yorgun aklı bunun bir cinnet olduğunu düşünür. Nihayet etrafındaki bütün insanların, bütün bir Anadolu'nun, bütün bir milletin delirdiğine hükmeder. Aksi takdirde bütün bu olup bitenleri akılla, iz'anla, şuurla izah etmek mümkün değildir. Türk milleti delirmiş, Anadolu büyük bir tımarhaneye dönmüştür, Maruf Beye göre.
Kim bu Maruf Bey, diyecekseniz söyleyeyim. Refik Halid Karay'ın "Deli" oyunun bir kahramanı. Karay, çok ustaca bir sahneleme kabiliyeti ile 1909 ile 1930 arasını yaşamamış, deli olarak geçirmiş bir insanın 1930'da gördüklerini sadece delilikle izah edebileceğine hükmeder. Yani Kamal Atatürk'ün yaptıklarını akılla izah etmenin imkânı yoktur, Karay'a göre.
Kitab coşkun bir su kadar sürükleyicidir ama uyutmaz. Aksine her satırda Maruf Beyle birlikte kafanızı kahredici bir gerçeğe çarpıp uyandırır, dehşete düşürür. Bugün çoktan alışıp, tabiî hayat gibi gördüklerinizin gerçekte nasıl bir tertibin neticesi olduğunu, nasıl dehşetli bir tahribden doğduğunu şaşkınlık ve üzüntü ile farkedersiniz. Bir zamanlar cihana nizam veren bir milletin toptan bir deliliğe nasıl ikna edildiğini har satırda biraz daha anlarsınız. Kitabı bitirdiğinizde ise varacağınız nokta, ya delirmiş bir milletle mücadele edemeyeceğinizi düşünüp deliliğe devam etmek; ya da "deli" yaftası taşımaya razı olup, delirtilmiş bir millete aklın yolunu göstermeye çalışmak olacak.
"Deli"yi bu 19 Mayıs gününde okumanızı ve başınızı avuçlayıp düşünmenizi çok isterdim. Hararetle tavsiye edeceğim bir kitab, temin edip okuyunuz.
Ha! Hakkını teslim etmek isterim: Refik Halid, üslûb sahibi, lisanı iyi kullanan büyük bir yazardır.