بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَ إِنْ مِنْ شَيْئٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
Azîz ve sıddık kardeşlerim!
Bayramınızı tebrik ve hizmetinizi takdir ve muvaffakiyetinize dua ederek Hâlık-ı Rahîme hadsiz şükür ederim ki; sizler gibi sebatkâr ve fedakâr kardeşleri Risaleti’n-Nur’a sahip ve nâşir yapmış. Ben, sizleri düşündükçe, ruhum inşirah ve kalbim ferahlarla dolar. Daha dünyadan gitmek benim için medar-ı teessüf olamaz. Sizler kaldıkça ben yaşıyorum diye, mevte, dostane bakıyorum; ecelimi telâşsız bekliyorum. Allah sizden ebeden râzı olsun. Âmin, âmin, âmin. (Kastamonu / 21)
Said Nursi
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvela: Umum Nurcuların mübarek bayramlarını ve Hacc-ül ekberde bulunan Nur şakirdleriyle ve Hacdaki Nur tarafdarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esaret altında kalmış ve istiklaliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâmın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hind’de yüz milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava’da elli milyondan ziyade bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan’da dört-beş hükûmet bir cemahir-i müttefika gibi Arab birliği ile İslâm birliğini birleştirmesindeki âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddemesini tebrik ile, bu bayram bize müjde veriyor. (Emirdağ 1 / 268)
Said Nursi
Üstadımız vazifemizi ve mesleğimizi şu mektuplarda ne güzel ifade buyurmuşlar;
“Kur’ân-ı Hakîm’in sırr-ı hakikatıyla ve i’cazının tılsımıyla, benim ve Risale-i Nur’un programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedîsinden iman-ı tahkîkî ile bîçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir.” (Emirdağ 1 / 28)
Said Nursi
“Risale-i Nur’un dersleri, dünyaya baktığı vakit bütün kuvvetleriyle âsâyişin temellerini muhafaza etmek, korumak ve fesat ve ihtilâllerin önünü kesmek olmasından, kudsî ve mânevî inzibat komiserleri hükmünde olduğuna delil, üç vilâyet zâbıtalarını işhad edebilirim. Risale-i Nur’un dersini işitenler, polisten ziyade asayişe hizmet ettiklerini ehl-i insaf zâbıtalar anlamışlar.” (Emirdağ 1 / 77)
Said Nursi
“Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir.
وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى düsturu ile ki: “Bir câni yüzünden; onun kardeşi, hanedanı, çoluk-çocuğu mes’ul olamaz.” İşte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dâhile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istîmal edilebilir. Mezkûr âyetin düsturu ile vazifemiz, dâhildeki âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.” (Emirdağ 2 / 241)
Said Nursi
Üstadımız Hazretleri mezkur mektupta geçen Nur’un kuvvetini ve tesirini ve istimalini şu veciz beyanlarıyla ifade ve izah ediyor ve diyor; “Ey bu millet ve vatanı seven kardeşler! Evet, o münâfıkların dedikleri gibi, nüfuz var. Fakat benim değil, belki Risale-i Nur’undur. Ve o kırılmaz; ona iliştikçe kuvvetleşir. Ve millet ve vatan aleyhinde hiç bir vakit istîmal edilmemiş ve edilmez ve edilemez. İki adliye, on sene fâsıla ile şiddetli ve hiddetli yirmi senelik evrakımı tedkikat neticesinde, bir hakiki sebep cezamıza bulmaması, bu dâvaya cerhedilmez bir şahittir.
Evet, eserler tesirlidir. Fakat, millet ve vatanın tam menfaatine ve hiçbir zarar dokundurmadan yüzbin adama kuvvetli iman-ı tahkîkî dersi vermekle, saadet ve hayat-ı ebediyelerine tam hizmette tesirlidir.”
Yine Üstadımız Hazretleri “Yirmialtıncı Lem’a’da “İhtiyar dünyada.. benim hakiki vazifem, neşr-i esrâr-ı Kur’âniyedir.” buyurarak Nur talebelerinin hakiki vazifesine nazarı dikkati celbediyor.
Yirmibirinci Lem’a’da kardeşlerine verdiği öğütlerden birinci düstur: “Amelinizde rıza-i İlâhî olacak, maddî menfaat fikri olmayacak.” buyurması ve “Hubb-u câh ve nazarı kendine celbetmek, ruhî bir marazdır. Buna gizli bir şirk denir.” ifadeler ile; “Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz…”gibi ifadatın tamamı bizlere ve zamanımıza şüphesiz mühim derslerdir.
Hasan Feyzi (r.aleyh)’in serapa hakikatin ifadesi olan şu mektubunda ifade buyurdukları; “O (Bediüzzaman), Nurun hâdimidir. Eğer dünyayı istese ve dileseydi, kendisine sunulan hediye ve behiyeleri, zekât ve sadakaları ve bu teberru ve terekeleri alsaydı, bugün bir milyoner olurdu. Fakat o, tıpkı Cenâb-ı Ömer’in (R.A.) dediği gibi: “Sırtıma fazla yük alırsam, nefs-i nâtıka-i kâinatın kalbi ve Allah’ın habibi Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma ve yârânı olan kâmil ve vâsıllara yetişemem ve yarı yolda kalırım” diyor.
“Bütün eşya ve eflâki senin için yarattım habibim” fermanına, “Ben de senin için onların hepsini terk ve feda ettim” diye verilen cevab-ı Hazret-i Risalet-penahîye ittiba ve imtisâlen, o da dünya ve mâfîhayı ve muhabbet ve sevdasını terk ve hattâ terki de terk ederek bütün hizmet ve himmetini ve şu ömr-ü nazenînini envâr-ı Kur’âniyenin intişarına sarf ve hasretmiştir. İşte bunun için, şimdi çektiği bütün zahmetler, rahmet; yaptığı hizmetler, hikmet olmuş. Celâli yüzünden cemâlini de gösterip, âlem, bir gülzar-ı kemal bulmuştur.
“Lütf u kahrı şey-i vâhid bilmeyen çekti azâb,
Ol azâbdan kurtulup sultan olan anlar bizi.”
Niyazi-i Mısrî gibi diyen bu tercüman, her şeyi hoş görerek, katreyi, umman; âdemi, insan; ve nurunu âleme sultan eylemiştir.” ne kadar manidar, ne derece hakikatdardır.
Aziz Kardeşlerimiz!
Alem-i İslamı daidar eden ve bizi her daim mahzun eden hadisatın verasında Cenab-ı Hak’tan ferec niyaz ediyor, akan müslüman kanının durmasını Rabbimizden yalvarıyor ve mehmetciğimizin de dahilde ve hariçte ittihad-ı islam’a vesile olacak surette istihdam olmasını ve muzafferiyetini niyaz ediyoruz. Üstadımızın bu gelen dersi bu ve emsali hadisata karşı Nur talebelerinin etvarını hülasa ediyor ve ders veriyor; “Ben tahmin ediyorum ki, bütün Küre-i Arz’ın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i îman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dâiresine sadakatla girenlerdir.
Çünkü bunlar, Risale-i Nur’dan aldıkları îman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp her şeyde kemâl-i hikmetini; cemal-i adâletini müşahede ettiklerinden; kemal-i teslimiyet ve rıza ile, rububiyet-i İlâhiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.
İşte buna binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, -hadsiz tecrübelerle- Risale-i Nur’un îmânî ve Kur’ânî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.”
Bütün bu mahzunane ahval ile beraber başta Memleketimizin ve bilhassa Anadolunun her tarafında bütün yaz mevsimi boyunca icra edilen okumalar, dualar ve cihanın dört bir tarafında inkişaf eden Nur hizmetleri, açılan medrese-i nuriyeler, Nurların yeni yapılan tercümeleri, ve neşriyatı, bilhassa bilad-ı Arap’ta ve Uzak Doğuda ve Güney Amerika’da ve Afrika kıt’asında ki hizmet-i nuriyeleri tebrik ediyoruz. Gün geçmiyor ki bir memleketten ihtida haberleri gelmemiş olsun. “Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife; imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır. ” Emirdağ 62 buyurması mucibince bizler de hayatımızın maksadı yazılan Sözlerle hizmet-i imaniyede bulunmak bilmeliyiz. Bu Nur ve Nurani hizmetler elbette birer sadakay-ı cariye hükmündedirler. Ve belaların def’ine vesiledir inşaallah. Alem-i islamda ki bu nurani hizmetlerle memleketimize ve hükümetimize ve Anadolu halkına da dualara vesile olduğunu müşahede ediyoruz, ve Üstadımızın şu ifadelerini derhatır ediyoruz;
“Size kat’iyyen ve çok emarelerle ve kat’î kanaatımla beyan ediyorum ki; gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükûmet, âlem-i İslâma ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefahir-i tarihiyesini onun ibraziyle gösterecektir.” (Emirdağ 1 / 78)
Bu cümleden olarak Tarihçe-i Hayat’ın ingilizce tercümesinin hariç alemde ve medrese-i nuriyelerde fevkalade tesiri müşahade edilmiş, hem Rusça hem Arabi olarak da neşri mezkur beldelerde nurani hizmetlere vesile olmuştur.
Bu vesile ile tekrar Cenab-ı Hak’tan bu Kurbanın kurbiyete, uhuvvete ve muhabbete ve inşallah ittihad-ı islama vesile olmasını niyaz ediyor, nur hizmetlerinizde muvaffakiyetler diliyorum.
Bu vesile ile Sayın Reis-i Cumhurumuza, hükümetimize ve güvenlik kuvvetlerimize bu nazik zamanda vazifelerinde muvaffakiyetler diler, her daim dua ederiz
Bediüzzaman Hazretlerinin Hizmetkârı ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu
Kaynak: Hizmet Vakfı