Bismillahirrahmanirrahim
Muhabbete en lâyık şey muhabbettir; ve husumete en lâyık sıfat husumettir. Yani, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı, en ziyade sevilmeye ve muhabbete lâyıktır.
Ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi zîr ü zeber eden düşmanlık ve adavet, herşeyden ziyade nefrete ve adavete ve ondan çekilmeye müstahak ve çirkin ve muzır bir sıfattır. Bu hakikat Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Mektubunda izahıyla beyan edildiğinden burada kısa bir işaret ediyoruz. Şöyle ki:
Husumet ve adavetin vakti bitti. İki harb-i umumî adavetin ne kadar fena ve tahrip edici ve dehşetli zulüm olduğunu gösterdi. İçinde hiçbir fayda olmadığı tezahür etti.
Öyleyse, düşmanlarımızın seyyiatı—tecavüz olmamak şartıyla—adavetinizi celb etmesin. Cehennem ve azab-ı İlâhî kâfidir onlara... (Hutbe-i Şâmiye)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
adavet : düşmanlık
azab-ı İlâhî : İlâhî azap
harb-i umumî : dünya savaşı (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları)
hayat-ı içtimaiye-i beşeriye : insanlığın sosyal hayatı
husumet : hasımlık, düşmanlık
muhabbet : sevgi
muzır : zararlı
müstahak : hak eden
seyyiat : kötülükler
tezahür etme : belirme, ortaya çıkma
zîr ü zeber olma : alt üst olma, yıkılma