ASR SURESİ’NİN ÖĞRETTİĞİ HAKİKATLER
Aziz Müminler!
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kısa ama anlamı oldukça derin bir sure vardır. Bu sure, insanı ebedî hüsrandan kurtarıp bitmez tükenmez nimetlere ulaştıracak yolları özlü bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bu sure, Asr Suresi’dir.[1] Asr Suresi, bizlere hayat veren beş hakikati öğretmektedir. Geliniz bugünkü hutbemizde bu beş hakikate hep birlikte kulak verelim.
Aziz Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği birinci hakikat, zaman bilincidir. İnsan, zamanla sınırlı bir varlıktır. Yüce Rabbimiz, surenin hemen başında
اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ . وَالْعَصْرِۙ “Asra yemin olsun ki, insan gerçekten ziyandadır.” buyurmuştur. Zamanı insana şahit tutmuştur. Zira insana verilmiş en büyük nimetlerden biridir zaman. Dünyamızı güzelliklerle tezyin ederek ahiretimizi kazanmamız için bizlere emanet edilen en kıymetli hazinedir zaman. Bu emaneti hoyratça tüketmek, şuursuz ve sorumsuzca beyhude bir ömür geçirmek mümine asla yakışmaz. Bu, insan için en büyük hüsrandır.
Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği ikinci hakikat, iman nimetinin önemidir. Yüce Rabbimiz, اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا buyurarak ziyanda olmaktan, hüsrana uğramaktan kurtulmanın ilk şartının iman etmek olduğunu haber vermiştir. Zira imansız geçen bir hayat, zararın en büyüğüdür. İman ise kalbin hayır ve güzelliklere, hak ve hakikate yelken açmasıdır. Kelime-i şehadeti, kelime-i tevhidi gönülden söyleyen bir mümin, küfre karşı imanın; batıla karşı hakkın; zillete karşı izzetin; zulme karşı adaletin yolunda yürüyeceğine dair kendisine ve Rabbine söz vermiştir. Kötülüklerin değil, iyiliklerin yanında olacağını kabul etmiştir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği üçüncü hakikat, salih amel bilincidir. Rabbimiz, وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ buyurarak bizi ebedi hüsrandan, imanımızla birlikte salih amellerimizin kurtaracağını bildirmiştir. Salih amel, imanın davranışlara yansımasıdır, eyleme dönüşmesidir. İmanın hayat bulmasıdır.
Bizi Rabbimizin rızasına ulaştıracak her bir söz ve eylem, salih ameldir. Nasıl ki ihlasla yoğrulmuş olan namazımız, orucumuz, zekâtımız, haccımız birer salih amelse her türlü imkânımızı insanlığın hizmetine sunmak da salih ameldir. Mazlumlara, mağdurlara, kimsesizlere, yetimlere el uzatmak salih ameldir. Göremeyenin gözü, işitemeyenin kulağı, tutamayanın eli, yürüyemeyenin ayağı olmak salih ameldir. Huzurumuza, kardeşliğimize, değerlerimize sahip çıkmak salih ameldir. Kötülüğe engel olma ve iyiliği hâkim kılma gayreti salih ameldir. Hadis-i şerifte geçtiği üzere insanlara eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmak salih ameldir. [2] Kısaca salih amel, uygun amel demektir. Bu uygunluk, amelin Allah’ın rızasına, insanın fıtratına ve toplumun maslahatına uygun olmasıdır.
Aziz Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin öğrettiği ve bizi ebedi hüsrandan kurtaracak dördüncü hakikat, وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ yani her daim hakkın yanında yer almaktır. Birbirimizi hak ve hakikate yönlendirmektir. Hem kendimizi hem de kardeşlerimizi batıl, yalan, hile, fitne ve fesadın karanlıklarından korumaktır. Rabbimizle, çevremizle, kâinatla ilişkilerimizde ne pahasına olursa olsun doğruluk ve istikametten ayrılmamaktır.
Kardeşlerim!
Asr Suresi’nin öğrettiği beşinci hakikat ise,
وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ yani hak yolda sabrı kuşanmaktır. Birbirimize sabrı tavsiye etmektir. Ancak unutulmamalıdır ki sabır, batıla katlanmak değildir. Bilakis sabır, hak ve hakikat yolunda sebat etmektir.
Kardeşlerim!
Hutbemizi İstiklal Şairimiz Merhum Akif’in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum:
Hani ashâb-ı kirâm, ayrılalım derlerken;
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrârı felâh,
Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh.
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık.
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.