Günde iki yada bire inmişti öğün yemeği. O da öğün sayılırsa. Taneyle ve küçük kaşıkla sayılan "Mugaddi" türünden. Arada bir hafif gıdalarla yetinirdi. Zaten maddeten fakirdi. Bereketle yaşardı. Çok iktisatlı bir hayatı vardı.
Temiz giyinirdi. Sade ve mütevazı bir yaşayışa sahipti. Minnetsizdi, o yüzden karşılığında bir şey veremeyeceği hediye bile almazdı.
O'nu sevenler yardım etmek isterdi. O buna fırsat vermezdi. İlmin izzetini korurdu. Manevi sermayesini dünya ile asla değiştirmedi. Dünyalık hiç bir mesele kalbini ve aklını asla meşgul etmedi. O "İman cereyanında" idi.
Gece onun ferdasıydı. Alemle ve alemlerle iç içe, dua ve ibadetle hemhaldi. Yazın zirve mekanlar O'nun için birer menzil ve müstesna köşklerdi. Varlıkların diliyle dinlerdi kainatı. Sessiz ve huşu dolu bir sükunetle. Huzur-u daiminin en rikkatli ulvi hisleriyle.
Temaşa ettiği ufuklarda seyrine doyulmayan gözlem ve fikri seyahatler yapardı. Eşya ve cisimlerin meramı vardı. Onu anlama çabasındaydı.
Sevgi dili, O'nu şefkat kanatları altında uçuşa hazır bir kuş gibi hafifletmişti. O yüzden "Muhabbet fedaleri"ne marifet d/okumuştu.
Zamanın ruhuna dair düşünürdü. İnsanın yolculuğuna tanıklık eden huzurun kaynaklarına inerdi. Enfusi yolculuğun şahikalarında gezinirdi. "Kainattan Hâlikını soran bir seyyah"tı.
Kaynağından şu içtiği hakikat Kur'an'dı. Bütün hak yolların bu büyük kavşağında ve merkezinden bakardı olaylara. "Mekke bir mihrab, Medine bir Minber"di.
Dosttu, müşfikti, müdrikti.
İman cihetinde "Aziz ve sıddık kardeşlerim" derdi mümince hitabında.
Hizmet ettiği dava arkadaşlarına ise "Hizmet-i Kur'aniyede arkadaşlarım" iltifatını ve eşitliğini şevk olarak verirdi.
Ahiret yurduna hazırlanan berzah yolcuları olarakta "Yoldaşlarım" ile ebedi beraberliğin yol arkadaşlığı ile tavsif ederdi talebelerini.
Her daim kuldu. Muhlis, müstağni ve muhkem bir abideydi.
Hep yazdı. Çağın hastalıklarına önce teşhis koyuyor, sonra tedavi için reçeteler yazıyordu. Telif anında katip talebelerine "Yaz kardaşım. " derdi.
Gelen ilhamların nöbetini tutardı, zamanı durduran bir yoğunluk ve zaman üstü bir kavrayışla.
Eserlerini matbaalar basamazken, ilgi duyan her talebesi bir matbaa gibi nüshasını yazıp çoğaltırdı.
Tuşlar, kalemin ucuydu. Hikmet kelamın başıydı. Vakar ise talebelerine bir aşıydı.
Her çoğaltılan nüshayı tashih ederdi.
Tefekkür fakiri olan yüzyılın mütefekkiriydi.
Tassubun, cehaletin ve statükonun karşısında çağın müceddidi olarak tecdit hareketiydi. Yeniliğin derman olduğu reçeteler yazarak geleneği tecdit hareketi ile tazeliyordu.
O tazeliğini koruyan fikirler bu gün hala insanlığa hakikati, sadece hakikatı muhtaç terennüm ediyor.
Huzura huzur katan bir incelikle "Müspet iman hizmeti"ni inşa ediyordu.
Geçen yüzyıldan hala devam eden savaş, kıtlık, sefalet ve zulüm ile istibdat sarmalına karşı iman ve hürriyet müdafiiydi. Çağın ızdırap ve yaralarına "İman-ı Tahkiki" ile tedavi yapıyordu.
Anlaşılmayı bekleyecek kadar zamanı ve muhatapları yoktu yeterince. "Acele ettim kışta geldim. " tespiti ile "zamanın ve zemini merhametsizliği" karşısında sebatla ve metanetle "iman kalesi"ni tutuyordu.
O huzur havzası, bu ülkenin müspet hareket zeminini tahkim etmeye devam ediyor. Huzura varmak, hemen yanı başımızda. Eserleri elimizin altında. Rehber fikirlerine her an ulaşabiliyoruz. O, kendisine değil eserlerine yönlendirmisti. Bir fanininin baki hakikatlere bağlılığıydı bu.
Şahsını değil sistemini önemsemişti. Sahs-i manevi sisteminde bir cemaat teşekkül etmişti. Bu toprakların irfanı bu şekilde yenilenmisti. Çağın bunalımına böylece çare olmuştu.
Çok acı çeken ümmet olarak, yaşadığımız felaketlerin ilacı ve duası niyetine Risale-i Nur'un bu toplumda tezahürüne katkı sağlayacak sorumlu ellere çok ihtiyacımız var.
Kışı bahara, geceyi gündüze tebdil edecek, ümitlerimizi diriltecek ve istikbalimizi taçlandıracak müjdeler yine Risale motivasyonu ve şevki ile mümkün.
Geçici, zahiri, tarafgir, müstebit ve zalim gündemlerin ve küresel satranç oyunlarının üstüne çıkarak tahkiki iman ve iz'anla bu badirelerden kurtuluruz inşaallah.
O, erdiği huzuru insana, insanlığa ve topluma verdi.
Bu vesileyle vefat yıldönümünde Üstad Bediüzzaman'ı rahmetle anıyoruz. Dualarının makbul tezahürünü Rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz.