Hz. Hacer: Siyahî bir cariye aynı zamanda karakteri güçlü ve iffetli bir kadın.
Firavunun sarayında yaşıyordu. İbrahim (as) peygambere bir gün eş olacağından habersiz hayatına devam ediyordu. Bir gün Allah (c.c.), Hz. İbrahim ve Sâre annemizin yollarını Mısır’a düşürdü. Oradan da bir vesileyle Saray’a ulaştı yolları.
Allah (c.c.), Hz. İbrahim (as), Hz. Sâre annemiz ve Hz. Hacer annemizin hayatlarını burada kesiştirdi. Firavun; Hz. Hacer annemi, Hz. Sâre anneme cariye olarak hediye etti.
Allah’ın hikmetinden kim sorgu sual edebilirdi ki. Allah (c.c.), hediyelerin en güzelini hangi yolla sahiplerine ulaştıracağını kim bilebilirdi ki. Hacer annemde, İbrahim (as) için çok güzel bir hediyeydi.
Ama her nimet şükür isterdi. Şükrün ardından gelecek musibetlere de sabır gerekirdi. Hayata bunun için gelmiştik. Teslimiyeti öğrenmemiz gerekiyordu. Teslimiyeti öğrenmekte, güllük gülistanlık içinde değil; ayrılıkların baş gösterdiği anlarda, kovulmaların başladığı zamanlarda, yalnızlığımızı hissederek için için ağlayarak secdelere kapandığımız zamanlarda olabilirdi.
Sâre annemin evladı olmuyordu. Rabbim onun kalbine İbrahim (as) ile Hacer’in evlenmesi duygusunu yerleştirdi. Bu bir sınavdı. Hacer annem, hem çok güzel nimetlere ulaşacak, hem de sabır ve teslimiyeti yaşayacak ve ardından gelecek olan nesillere bu hâliyle örnek olacaktı.
Allah (c.c.), Hacer anneme nezdinden tertemiz bir çocuk ihsan etti. Çok sevdiği İbrahim’in bir parçası aynı zamanda bir peygambere(İsmail a.s.) de anneydi. Sâre anneme de yardımcı.
Sınav her an vardı hayatımızda. Hacer annem bunun farkında olduğu için karşılaştığı zorluklarda pes etmek yerine sabır ve teslimiyeti seçti. Ama o da bir insandı. Onunda çıkmazlara girdiği anlar olmadı değil.
Ağlayışları, yakarışları oldu. Rabbinden, bir çıkış yolu istedi. Çıkış yolunu gözledi; sabırla ve duayla.
Sâre annem, kadınlığın vermiş olduğu duygularla, Hacer annemi kıskanmaya başladı. Çocuk özlemi onu yiyip bitirirken onları karşısında görmeye dayanamadı.
Çok sevdiği İbrahim’inden, onları çok uzaklara götürmesini istedi. Gözlerin görmediği, seslerin işitilmediği yerlere götürülmelerini istedi. Ama Allah (c.c.); her yer de, her an sesleri işiten ve duyandır. Hiçbir şey Onun duymasına engel değildir.
Hacer annem de biliyordu, Rabbi her şeyi işitir ve bilir. Ama insanız işte. Bir peygamber de olsa, bir peygamber eşi de olsa; insan “kalp” denen haneye sahipti. Ve kalp ayrılıklar yaşadığında hüzünle dolardı. Hüznü teselli edense sadece ama sadece Allah’tı.
Kader de uzaklara gitmekte vardı, Hacer annem gibi; sevdiğinin yanında kalmakta, Sâre annem gibi. Her ne olursa olsun insan; gitmekle, kalmak arasında yaşıyordu.
Bizim hayatımızda o muhteşem üçlü gibi değil midir? Aynı duygulara sahip değil miyiz? Onlarda insan, bizler de. Aramızdaki fark; onlar imanı kâmilde, bizler imanı kâmile ulaşma yolundayız. Onlar gibi olabiliriz. Yüreklerimiz her yandığında; onlar gibi sabır göstererek Allah’a niyaza durabilir kalplerimiz. Hallerimiz sükûna bürünerek rıza gösterebiliriz. Şükürle kaplayabiliriz hayatımızı. Kışın ardından, ilkbaharda güneşe gülümsemeye başlayan çiçekler gibi, musibetlerin ardından hayata gülümsemeye başlayabiliriz.
Hayata yeniden başlayabiliriz; sabrı kuşanarak, sevgiye bürünerek ve duaya sarılarak.
Hayatlarımıza; Allah’ın Halil’ini, Halil’in güzel eşi Sâre’yi, eşinin seçtiği cariye olan ve İbrahim’i hasretle bekleyen Hacer’i davet edebiliriz.
Çünkü onlar bizlere en güzel şekilde örnek oldular. Onların hayatlarında; imanı, tevhidi, teslimi ve tevekkülü en güzel şekilde görebilir ve bizlerde Rabbe kul olmak için onları hayatlarımızın en güzel köşesine yerleştirebiliriz.
Hacer annemize bakarken kendimizi görebiliriz. Kovulduğumuz anları, kıskançlıklara maruz kalarak haksızlığa uğradığımız zamanları, ötelere gittiğimizdeki hasreti, hasretin içindeki niyazlarımızı görebiliriz. Bu aslında herkesin hayatında var. Fakat bizler bu duyguları görmeden yaşıyor veya bu duygularla karşılaştığımızda teselliyi yanlış yerlerde de arayabiliyoruz.
Oysaki tek teselli yeri; Allah’ın şefkat kucağıdır.
Ya Rabbi! Bizleri de terbiye eyle. Ayrılık anlarımızda sana koşmayı lütfeyle. Kalbimizdeki hüzün ve korkularımızı sen gider. Razı olduğun kullar arasına bizleri de dâhil et.
amin. amin. amin.