Özellikle yanlış yapıp da muhtemel bir günahtan kurtarma adına şu hadisleri nazara veriyoruz.
“Kim bir Arrafa (bir nevi falcı, kâhin, gaybı bildiğini iddia eden kimseye) gidip (gerçekten ona inanarak / sözlerinin doğru olabileceklerine ihtimal vererek) bir şey sorsa kırk gece namazı kabul olmaz.” (Müslim, Selam, 125)
“Kim bir kâhine gidip söylediklerini (tamamen) tasdik etse, Muhammed (asm)’e indirilen (vahiy)den beri / uzak olmuş olur.” (Ebu Davud, Tıb, 21)
Bu ve benzeri hadislerden anlaşılıyor ki, bir kimse bir kâhin ve benzerlerinin söylediklerine tamamen inanırsa, dini açıdan büyük bir risk altına girmiş olur. Çünkü bu düşüncesi Kur'an ve sünnetin açık ifadelerine terstir. Şayet, söz gelişi yüzde 99 inanmayıp, yalnız bir ihtimalle doğru olduğunu düşünmek, küfür değil ama günahtır.
PEYGAMBERİMİZİN (ASM) GİTTİĞİ KİŞİ KAHİN DEĞİLDİ
Soruda geçen konu, Varaka b. Nevfel ile ilgiliyse, bu durum bir kâhine gitmek değildir. Zira Varaka, iman ve marifet sahibi bir kimsedir.
Hz. Hatice'nin (ra) Peygamber Efendimizi (asm) Varaka b. Nevfel'e götürmesi, onun peygamberliğini tasdik ettirmek için değil, ilk vahyin şok etkisini hafifletmek, bu beşerî telaşını izale etmek ve endişelerini gidermeye yöneliktir.
Bu zatın seçilmesi, Hz. Hatice’nin yakını olması yanında, yaşlı, ağırbaşlı, o ümmî toplumda okuma yazması olan bilge bir kimse olması, Tevrat ve İncil’i okuyan kültürlü bir şahsiyet olmasındandır. Onun bu kimliği gizemli olan hadiseleri yorumlamasına imkân veriyordu.
Nitekim Varaka b. Nevfel’in yanına girmenin çok isabetli olduğu hemen anlaşılmıştır. O bu hadisenin “bir nübüvvet olduğu, görülen o gaybi şahsın da Namus-u ekber Cebrail olduğunu” tereddütsüz olarak söylemiştir.
Sorularla İslamiyet