Risale Haber-Haber Merkezi
Hz. Peygamber Medîne’ye hicret ettikten sonra ilk önce yapmayı düşündüğü faaliyetlerin başında siyasi birliğin temini gelmektedir. Eskiden olduğu gibi küçük sebeplerden dolayı devam edecek olan kavgalar, İslâm’ın tebliği ve burada yerleşmesinin önünde büyük bir engel olabilirdi. Bu sebeple hiç beklemeden siyasi ve sosyal birliğin temini için bazı faaliyetlere girişti.
Belâzurî’nin bir kaydına göre Mekke’de okuma-yazma bilenlerin sayası sadece 17 kişiydi. Medîne’de Araplar arasında okuma-yazma bilenlerin sayısı çok azdı. Yüksek bir medeniyet yazısız ve bilgisiz olmaz. Eğer İslâm yüksek ahla umdelerini topluma taşımak istiyorsa, o toplumda mutlaka okuma-yazma oranının yükseltilmesi gerekirdi. Hz. Peygamber de bu ihtiyacı gördü ve okuma-yazma oranının artması için tarihte eşine rastlanmayan bazı imkânları zorladı. Netice itibariyle İslâm dünyasının her tarafında kısa zamanda okuma-yazma bilen insanlar dolaşmaya başladı.
Sosyal kalkınmanın gerçekleşmesinin önemli şartlarından birisi de ekonomik kalkınmadır. Bu durumu çok iyi bilen Hz. Peygamber, Medîne’ye gelir gelmez önce fakir Müslümanların ekonomik durumlarını düzeltmek, daha sonra diğer Müslümanların ekonomik durumlarını yükseltmek için bazı tedbirler aldı. Zaman içinde vahiy ile de bazı düzletmeler yapıldı.
İslâm, hayatın her alanıyla ilgili bazı kurallar getirmiştir. Tabiî olarak bu kuralların şehircilik alanında da bir yansıması olacaktır. Şehirlerin bir maddî yapısı bir de kültürel yapısı vardır. Şehrin her iki alanına şekil veren ise orada yaşayanların inanç ve değer yargılarıdır.
Prof. Dr. Ali Bakkal'ın "Medine Modeli"