14-Peygamberimiz, emsali olmayan güzel bir ahlaka sahipti. Günahkârın değil, günahın düşmanı idi. Diğer bir ifade ile Onun düşmanı, içen değil, içkiydi, zina eden değil, zina idi, kumar oynayan değil, kumardı. Onun şeriatında topluma faydalı olan her şey, mubahtı, helaldi; zararlı olan her şey de yasaktı, haramdı. Haram ve günah, Onun şeriatında ve ahlakında yer bulamadı, barınamadı. İmanı ve İslamiyet’i öylesine kalplere ve kafalara yerleştirdi ki, biri bir günah işlediği ve haksızlık yaptığı zaman gidip kendisini ihbar ediyordu, yanlış yaptım, beni cezalandırın diyordu, sonunda ölüm olsa bile.
15-Şehvetle gözü dönmüşleri dize getirdi, ikna ve irşad etti. Cüleybib buna en güzel misaldir. Cüleybip zina etmek için Efendimizden izin istedi. Peygamberimiz: Biri aynı şeyi senin ananla yapmak istese razı olur musun? deyince, Cüleybib hatasını anladı, özür diledi. Peygamberimiz de Ona: “Allahım! Sen bu delikanlının kalbini temizle, günahını bağışla, ırzını haramdan koru!” diye dua etti. Cüleybib iffetli bir delikanlı oldu. Peygamberimiz de onun evlenmesine yardım etti.
Peygamberimiz, on dört asır önce bu ahlakı nerden aldı ve Peygamberimiz hangi üniversiteden mezun olmuştu?
16-Peygamberimiz, bir insanın, bir müminin hakkı ve onurunun Kâbe’nin hakkından ve onurundan daha üstün olduğunu söyledi. Bu hadisten ilhamla Yunus şöyle demiştir:
“Yunus derki ey hâce / İstersen var bin hacca,
Hepisinden iyice / Bir gönüle girmektir.
Keza Sümmanî de aynı hakikati şöyle dile getirmiştir:
Gurbete gidenler azığın alır / Kimisi alır da kimisi kalır
Kimi sevap için Kâbe’ye varır / Kâbe kapınızda görmez misiniz?
Bu ifadelerden, Kâbe’yi küçük görme anlamı çıkarmak yerine; bir insanın onurunun ve hakkının ne kadar büyük olduğu hakikatini çıkarmak gerekir.
17-Peygamberimiz, Çocuklara, kız ve erkek torunlarına çok sıcak ilgi gösterdi. Kadınlara, özellikle kız çocuklarına reva görülen haksızlıkları, cinayetleri önledi. Efendimizden önce kadın ayaklar altına düşmüştü. Elbisesi, çocuğu elinden alınmıştı. Sırtından para kazanılan, köle gibi alınıp satılan bir meta haline getirilmişti. Efendimiz geldi, bu ahlaksızlıkların hepsine son verdi. Onu, düştüğü rezalet ortamından tutup kaldırdı, elbisesini sırtına verdi, kaybettiği onurunu, iffet ve edebini kendisine iade etti. Onu sarayına, yuvasına gönderdi, çocuğuna ve kocasına kavuşturdu. Sen annesin. “Cennet senin ayakların altındadır.” diyerek saygıdeğer bir varlık olduğunu hem kendisine, hem kocasına, hem evlatlarına ve hem de bütün dünyaya ilan etti.
Kızlarına veya kız kardeşlerine iyi muamele yapanlara, vakti geldiğinde de namuslu bir beye eş olarak gönderenlere cennetin vacip olduğunu söyledi. Kendisi de kızı Fatma’ya alabildiğine sevgi ve şefkat gösterdi. Kızı her geldiğinde kalkıp minderini onun altına verdi. Anlından öptü, saçlarını kokladı, seni her kokladıkça cennetin kokularını alıyorum, dedi.
Rasulullah Efendimiz bunları ne zaman yapıyordu? Kızların diri diri kuyulara atılıp öldürüldüğü, kadının hor ve hakir görüldüğü devirlerde yapıyordu.
Hz. Peygamber bu olgunluğu ve güzelliği, bu erdem ve medeniyeti nerden almıştı? Ve Peygamberimiz, hangi üniversiteden mezun olmuştu?
18-Kadın hakkında en büyük inkılabı Peygamberimiz yaptı. Kadın, hakkını ve hürmetini Peygamberimizle kazandı. Bir elmanın yarısı erkekse, yarısı da kadındır, dedi. Alınıp satılmaktan, itilip kakılmaktan, diri diri gömülmekten onu kurtardı. Kadın, Kur’an’da övülen insan tanımları içinde yerini aldı.
Dünyada İslamiyet’i savunacak hiçbir insan kalmazsa, onu savunacak tek zümre kadınlar olmalıdır. Çünkü kadınları ayaklar altından alıp onları başlara taç eden tek din ve hak din İslamiyet oldu.
Ne yazık ki kadınların çoğu, bu gün bu misyonunu ifa etmemektedirler veya edememektedirler. Allah ve Rasulü’nün ölçülerine uygun yaşamamaktadırlar veya yaşayamamaktadırlar. Bir günah makinesi veya günah üreten bir fabrika haline gelmişler veya getirilmişlerdir. Onun şahsında cahiliye döneminin adetleri hortlatılmak istenmektedir. Onu bu hale getiren erkeklerin vebali ve günahı ondan daha fazladır.
Kadın aklını başına almalı, İslamiyet’in kendisine verdiği iki dünya cennetine kanaat etmelidir. Kulvarından, bulvarından, yörüngesinden çıkmamalıdır. Kendi elleriyle kendisini iki cihanın cehennemine atmamalıdır. Şöhret olma, üç kuruş daha fazla kazanma uğruna açılıp saçılmamalı, hayasızlığa ve müstehcenliğe tenezzül etmemelidir, yuvasına, çocuğuna, dindar ve namuslu kocasına, cennetine dönmelidir.
19-Her ırk, Peygamberimizin ümmetiydi. Peygamberimiz, her ırkı kendi milleti gördü. Her ırkı dünya ve ahiret azabından kurtarmak, hepsini İslamiyet’le şereflendirmek, dünya ve ahiret cennetine kavuşturmak için var gücüyle ve bütün hırsıyla çalıştı. Irkçılık onun amansız düşmanıydı. Çünkü ırkçılık kendisini büyük, başkasını küçük görmekti. Böyle bir haksızlığın ve ahlaksızlığın Onun güzel ahlakında yeri olamazdı ve olmadı. “İslamiyet, cahiliye döneminin ırkçılık zihniyetini parçalamıştır.” “Müslüman olduktan sonra Habeşli bir köle ile, Kureyşli bir efendi arasında fark yoktur.” “Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.” “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmedemez, onu zalime teslim edemez.”
Peygamberimiz, ırkçılık zehrinin panzehiri olan bu yüce ahlakı ve bu eskimez kuralları nerden aldı? Peygamberimiz hangi üniversiteden mezun olmuştu?
20-Peygamberimiz, bedeviye medenice muamele etti. Mescitle tuvaleti tefrik edemeyecek kadar görgüsüz ve bilgisiz bir adam mescide gelmişti. İdrarını boşaltma ihtiyacını hissedince hiç sıkılmadan mescitte idrarını boşaltmaya başladı. Bu çöl adamını herkes kınayıp azarlamak isterken Peygamberimiz: “Hayır, yapamazsınız; o adamı, kırmak, incitmek ve hırpalamak yerine, size yakışan, bir kova su getirip onun gözleri önünde onun kirlettiği yeri yıkayıp temizlemek ve ona temizliği halinizle öğretmektir.” dedi. Peygamberimiz, bu haliyle bedevilerin de peygamberi olduğunu, onları da şefkatiyle eğitmeye geldiğini gösteriyordu.
Peygamberimiz bu üstün ahlakı nerden aldı ve Peygamberimiz hangi üniversiteden mezun olmuştu?
(Kutlu doğum konferanslarımdan notlar devam edecek)