Efendimiz, 23 sene gibi kısa zamanda öyle inkılaplar ve icraatlar yaptı ki 15 asrın insanları, feylesofları, otoriteleri Arap yarımadasına gitseler, 100 sene çalışsalar, Onun 23 senede yaptıklarını yapamazlar. Yapamadılar.
Hz. Muhammed (sav) Efendimiz, şu geniş Arap yarımadasında vahşî, âdetlerine körükörüne bağlı ve inadçı farklı toplumları 23 sene gibi kısa zamanda bir potada eritti, vahşi ve kötü ahlaklarını kökünden kopardı, silip attı. Onları güzel ahlakla donattı, bütün âleme muallim ve medenî milletlere üstad eyledi. Akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri fethedip teslim aldı. Gönüllerin sevgilisi, bütün insanlığın öğretmeni ve eğitmeni, bütün ruhların sultanı oldu.[1] Dünyada iken cennetle müjdelenmiş öğrenciler yetiştirdi.
Geçen bunca asır, Onun gönüllerdeki sevdasını, tazeliğini, canlılığını eskitemedi. Öyle bir kemal ve istinat noktası yakalamış veya Allah Ona öyle bir orta nokta ihsan ve ikram eylemiş ki her asrın insanı Onu kendine uygun bulmuştur.
O dünyaya gelirken, İran Kisra’sının sarayındaki şerefelerin yıkılması, Mecusilerin bin yıldan beri yaktıkları ve taptıkları ateşin sönüvermesi, Kâbe’deki putların yüzüstü yere düşmesi, Onun büyük inkılaplar yapacağının işaretini veriyordu. Nitekim öyle oldu. Kışı bahara, geceyi gündüze, cehennemi cennete çevirdi. Onun nuru ve marifetiyle cehalet ve anarşi asrı bilim ve saadet asrı oldu. Onun nuru ve marifetiyle yolsuz bir toplum yolunu, dinsiz bir toplum dinini, ahlaksız bir toplum ahlakını, ölçüsüz ve dengesiz bir toplum ölçüsünü ve dengesini buldu. Onun inkılapları olumluydu. Nefsin ve şeytanın yararına değil, insanlığın, aklın ve ruhun yararına idi. Onun (s.a.v) inkılaplarından bir kısmını biz, şu başlıklar altında topladık:
1- Dinde inkılap yaptı,
2- Allah inancında inkılap yaptı,
3- Kölelik kurumu ve kavramında inkılap yaptı,
4- Ahiret inancında inkılap yaptı,
5- Kadın hakkındainkılap yaptı,
6- Alkol ve uyuşturucu konusunda inkılap yaptı,
7- Hukukta inkılap yaptı,
8- İnsan ilişkilerinde inkılap yaptı,
9- Başkalarına bakışta inkılabı
10-Âlemin, özellikle insanın yaratılış gayesinde inkılap yaptı,
11- Eğitimde ve ahlakta inkılap yaptı.
Şimdi bunları kısa kısa açıklayalım:
1- Dinde İnkılabı: Hz. Peygamber (sav), atalarının yanlış yolu ve dini üzere yaşayan ve yanlış yaşama biçimlerini din haline getiren cahiliye toplumunu, Allah’ın yolu ve dini üzere yaşayan bir toplum haline getirdi. “Allah katında din, İslamdır.”[2] “İslam’dan başka din olarak kim neyi arar, neyin peşine düşerse ondan asla bir şey kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğramışlardan olacaktır.”[3] dedi. Allah’ın gönderdiği din olan İslamiyet toplumun yaşama biçimi oldu. Normal ve sıradan adetler, ibadete dönüştü. Toplum cehaletten, birbirini yemekten ve fakr u zaruretten kurtuldu.
2- Allah inancında inkılabı: İslamiyetten önce cahiliye devri toplumunun tanrıları putlardı. Kâbe’nin içinde bile irili-ufaklı 360 put vardı. Bunlar gönül Kâbe’sindeki putların dıştaki yansımalarıydı. Peygamberimiz, önce gönüllerdeki putları, put sevdasını kırdı. Gönülleri, Gönüllerin Sanatkârı’na tahsis eyledi. Kalbi kim yapmış, kâinatı kapsayacak sevgiyi o kalbe kim yerleştirmişse, o sevgi, işte ona harcanmalıydı. Hz. Muhammed Efendimiz işte bunu yaptı. Lüzümsuz yerlere harcanan sevgiyi, hakiki sahibine ve yaratıcısına yönlendirdi.Puta tapmanın şirk, şirkin ise Kur’an’ın ifadesiyle büyük bir zulüm ve cinayet olduğunu,[4] Allah’tan başka tapınılan her şey ve tapanların hepsinin cehennemin yakıtı olduğunu[5] söyledi.
3-Kölelik kurumu ve kavramında inkılabı: İslamiyet’ten önce kölelik kurumu bütün acımasızlığı ile sürüyordu. İnsan insanın kölesi olmuştu. Köleler insan muamelesi görmüyordu. Doğrusunu söyleyecek olursak İslamiyet’ten önce köle olmayan yoktu. Fakirler ve güçsüzler, zenginlerin kölesi idi.Zenginler ve güçlüler de nefislerinin yani arzularının ve heveslerinin kölesi olmuştu. Sevgili Peygamberimiz, Allah’ın emri ve izniyle bu köle düzenine son verdi. İnsanların, tarağın dişleri gibi eşit olduğunu, kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığını, üstünlüğün ancak takva ile olacağını söyledi. Hiçbir insanın hiçbir zaman kul ve köle olamayacağını, fakir de olsa bir insan onurunun çiğnenemeyeceğini, mümin bir insanın onurunun fakir de olsa, Kâbe’den daha üstün olduğunu,[6]her insanın her zaman sadece Allah’ın kulu olması gerektiğini söyledi. Böylece herkesi bütün esaretlerden, şehvetin,[7] şöhretin,[8] servetin,[9] kumarın, içkinin, putun ve putçuların esaretinden kurtardı, gerçek hürriyete kavuşturdu.
4-Ahiret inancında inkılabı: Ahirete imanı imanın esasları arasına aldı. Ahirete imanı olmayan veya yanlış inanan, “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?”[10] deyip meydan okuyanlara: “De ki: onları ilk defa yaratmış olan diriltecek, ki O her türlü yaratmayı gayet iyi bilendir.”[11] şeklindeki Muciz Kitab’ın ayetleriyle cevap verdi. Ahirette cismanî ve ebedî bir hayatın olduğunu kesinkes ortaya kodu. Yanlış düşünceleri tashih eyledi.[12]
5- Kadın haklarında inkılabı: Kadınlar hakkında en büyük inkılabı Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz gerçekleştirdi. Kadının insan olmadığını söyleyen zihniyetlere inat, elindeki kitabın ayetleriyle kadının da bir insan olduğunu söyledi.
a- Onları, utanç vesilesi bir varlık olmaktan, daha çocukken diri diri öldürülmekten,
b- Eğlence mezesi, fuhuş makinesi ve reklam malzemesi olmaktan,
c- Bir ticaret eşyası gibi alınıp satılmaktan kurtardı.
ç- Bir elmanın yarısı gibi, erkeğin yarısı olduğunu,
d- Kızlarına ve kız kardeşlerine iyi muamele edenlere cennetin vacip olduğunu, söyledi.
e- Cennetin anaların ayakları altında bulunduğu müjdesini verdi. Günümüzde olduğu gibi elbisesi, çocuğu ve kocası elinden alınan; sokağa, sahneye, sahile atılan, ortalık malı gibi alınıp-satılan, bara, pavyona, gazino ve genelevine mahkûm edilen, sırtından para kazanılan kadını bu cehennemî hayattan kurtardı. Elbisesini sırtına koydu, sen imanlı ve ahlaklı bir beyefendinin saygıdeğer bir eşi olmaya layıksın, sen annesin, dedi. Çocuğunu kucağına, cenneti ayaklarının altına koydu, kocasına teslim etti, evine gönderdi, evinin sultanı yaptı. Evlatlara da, ana-babalara hürmet ve muhabbette kusur etmemeyi, hatta onlara “öf bile dememeyi”[13] öğretti.
f- “Yemin ediyorum ki biz insanı en güzel şekilde ve mahiyette yarattık.”[14] ayetinde ifade buyurulan tarifin içinde kadının da olduğunu açıkladı. “Erkek veya kadın mü’min olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”[15] ayetinde de görüldüğü gibi erkek ve kadın Allah katında eşit muameleye tabidir. Her ikisi de eşit bir şekilde salih amellerinin sonucu olarak “hayat-ı tayyibe”ye ve cennete adaydır.
g- Kızı Fatma’nın başını öper, “kızım senin saçlarının arasından cennetin kokularını alıyorum.” derdi. Bu misalleri çoğaltmak mümkün.[16]
6- Alkol ve uyuşturucu konusunda inkılabı: Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) alkolik bir toplumu alkolün damlasını dahi ağzına koymaz bir toplum haline getirdi.[17]
7- Hukukta inkılabı: Üstünlerin hukukunu kaldırdı, hukukun üstünlüğü ilkesini hakim kıldı. Emaneti ehline verdi ve adaleti vazgeçilmez esaslar arasına koydu. Çünkü elindeki kitap bunu emrediyordu.[18]
8- Ahlakta inkılabı: Yüce Allah’ın ahlakıyla ahlaklandığı ve Onun icraatını örnek alndığı için Hz. Peygamber (s.a.v) ibtida ile intihayı birleştirmiş, yani bir prensip ilk koyduğu zaman ne kadar mükemmelse o prensip bu gün de o mükemmelliktedir. Asırların geçmesi onu eksiltememiş ve eskitememiştir.
9- Başkalarına bakışta inkılabı: Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle Hz. Peygamber’in (s.a.v) nuru sayesinde birbirine yabancı ve düşman varlıklar, birbirine dost ve kardeş oldu.[19] Kâinat ve içindeki eşya arasında birlik, beraberlik ve yardımlaşma ile, Muhacir ve Ensar arasındaki, birlik, beraberlik ve yardımlaşma buna en güzel delildir.
10- Alemin ve insanın yaratılış gayesinde inkılabı: Hiçbir şeyin boşuna[20] ve oyun olsun diye yaratılmadığını,[21] insanların ve cinlerin sadece Allah’ı tanıyıp ibadet etmek için yaratıldığını[22] söyledi. Zaman israfını, çok kıymetli olan ömür sermayesinin boşa akıp gitmesini önledi. “Necisin, nerden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” gibi en önemli ve zor soruların cevabını verdi. Allah’tan geldiğimizi, Allah için yaşamamız gerektiğini ve Allah’a döndüğümüzü, ruhlar âleminden dünyaya getirildiğimizi, dünyada imtihana tabi tutulduğumuzu, ebedî karargahımız olan ahirete doğru seyahat ettirildiğimizi, dünyadaki sözlerimize ve işlerimize göre ahirette muamele göreceğimizi, hesap sonucu ya cennette veya cehennemde yerimizi bulacağımızı açıkladı.
11- Eğitimde ve ahlakta inkılabı: Her yerde ve her zaman yediden-yetmişe herkesi eğitti. Bedevî ve vahşî bir milletten güzel ahlakın her türlüsü ile donanmış medenî bir millet çıkardı. Bedevîleri, medenî milletlere üstad eyledi. Kin, nefret ve hiddetle dolu, kan davası güden insanları; şefkat, merhamet ve muhabbet fedaisi yaptı.
Muhammed İkbal diyor ki: “Anam-babam feda olsun Ona. Hiçbir ana Onun gibisini doğurmamış ve insanlık Onun bir benzerini yetiştirememiştir. Köle ile aynı sofrada yemek yerdi. Lutfü da kahrı da rahmetti. Biri dostları, diğeri düşmanları için.”
Kısa zamanda harika bir başarı gösteren, başlayıp da hedefine vardığını gören tek insan, sadece beldeleri değil, aynı zamanda gönülleri de fetheden tek insan Hz. Muhammed (s.a.v) oldu. Çok toprak işgal edenler vardır. Ama bunların çoğu işgal ettikleri topraklar üzerindeki insanları fethedememiş, onların gönlerini alamamış veya onların gönüllerine girememişlerdir. Bunun en çarpıcı misalini Irak’ta, Afganistan’da ve Filistin’de görmek mümkün. Amerika ve sair işgal kuvvetleri bu bölgelere girdiler ama bu bölgelerdeki insanların gönlüne giremediler.
Fakat Hz. Muhammed (s.a.v) hem toprakları ve hem de o topraklarda yaşayanları fethetmiş ve sevindirmiştir.
Eli güzeldi, dili güzeldi, hali güzeldi, yolu güzeldi. Okadar ki eliyle, diliyle, haliyle, yoluyla, zannıyla kimseyi incitmedi. Öfkesini yutar, insanları affederdi. Allah’ın rahmeti sayesinde yumuşak davranırdı. Güler yüzlü, yumuşak sözlüydü. Şahsına yapılan hakaretleri affeder, ama Allah’ın kurallarının çiğnenmesine izin vermezdi. Cezayı hak etmiş birisinin yüzünden, onun yakınlarını da cezalandırmazdı. Kesin bilgi ve belge olmadan, sadece zanna dayanarak kimseyi suçlamazdı.
İnkılap, ahlaklı bir toplumu ahlaksız bir toplum haline getirmek değildir. Asıl inkılap, ahlaksız bir toplumu ahlaklı bir toplum haline getirmektir. İşte Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz bunu yapmıştır. İçki müptelası bir toplumu, içmez bir toplum, fayız yiyen bir toplumu, faiz yemez bir toplum, kanlı-kavgalı bir toplumu, kansız-kavgasız bir toplum, kadınını ve kızını hor gören bir toplumu, hoş gören bir toplum haline getirmiş ve 23 sene gibi kısa zamanda bu en zor işi başarmıştır.[23]
Hz. Peygamber’in inkılaplarını Mehmet Âkif “Bir Gece” şiirinde ne kadar güzel özetlemiş:
Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î: Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin; Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada kurtardı insanlığı o ma'sum, Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zevâl akılına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet... Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
[1] Bkz. Nursi, Said, Sözler, 19. Söz, 7. Reşha, 232
[2] Al-i İmran, 3/19
[3]Al-i İmran, 3/85
[4]bkz. Lokman, 31/ 13
[5]bkz. Enbiya, 21 / 98
[6]İbn Mace, Fiten, 2; Mutasar İbn-i Kesîr, III, 363.
[7]Cüleybib’i hatırlayalım.
[8] Onun müminleri mahbuptu, çünkü ashaptı. Onların hepsi meşhurdu. Hakiki ve halis kullukla şöhret bulmuşlardı.
[9] Hz. Osmanları ve Abdurrahman b. Avflar ve Ebüdehdah’ları hatırlayalım.
[10] Yasin,36 / 78
[11]Yasin, 36 / 78
[12] Bu mesele için“Ölüm ve Diriliş Gerçeği” ve “Cennet Nerede” adlı kitaplarımıza bakılabilir. VK
[13] Bkz. İsra, 17/23
[14] Tin, 95/ 5
[15] Nahl, 97/ 97
[16] bkz.Karakaş, Vehbi, Hicazlı Sevgili, 216, Timaş Yay. İst.2005; Karakaş, Kıyamet Yaklaşıyor, s.75-90, Cihan Yay. İst. 1995
[17] bkz. Karakaş, Hicazlı Sevgili, s. 188-197
[18] bkz. Nisa, 4 / 58
[19] Nursî, Said, Sözler, 19.söz, 4. Reşha.
[20] Bkz. Kıyame, 75/36
[21] Bkz. Müminun, 23/115; Duhan, 44/38
[22] Bkz. Zariyat, 51/56
[23] Geniş bilgi için bkz. Karakaş, Vehbi, Sana Öyle Hasretim ki.. Cihan Yay. İst. 2013