Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) konferans salonunda düzenlenen Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu öncesinde resim sergisini gezdi.
Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından sempozyumun açılış konuşmasını yapan Erbaş, 14 asır önce yeryüzünü aydınlatan Hz. Muhammed'in doğumunun tüm insanlık için yeni bir dirilişe vesile olması temennisinde bulundu.
İnsanın en temel yükümlülüğünün, mülkün yegane sahibi Allah'a borçlu olduğunu bilmek olduğunu anımsatan Erbaş, insanın iradi bir şekilde ortaya koyacağı tercihler neticesinde dünya hayatında huzur veya huzursuzluk, ahirette ise ebedi mutluluk ya da sonsuz pişmanlıkla karşılaşacağını belirtti.
İnsanın yaratılış gayesinden uzaklaşma tehlikesiyle her an karşı karşıya olduğunu dile getiren Erbaş, şöyle devam etti:
"Bu durum, insanın hayat yolculuğunda sağlam bir kılavuza muhtaç olduğunu göstermektedir. Tercihlerini iyiden, doğrudan, haktan ve helalden yana kullanılması için ulvi bir rehberliğe daima ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Hayatın zorluk ve sıkıntıları, dünyanın mihnet ve sınamaları karşısında insanı savrulmaktan koruyacak, onun elinden tutacak, ona istikamet verecek, yolunu ve yönünü gösterecek bir irşada duyulan ihtiyaç, insanlıkla yaşıt bir hakikattir. Bu ihtiyaca binaen Cenabıhak, ilk insandan bu yana vahiy ve elçiler göndererek hakikatin ve hidayetin yolunu göstermiştir."
Vahyin ve risaletin en temel hedefinin insana sorumluluklarını bildirmek olduğunu hatırlatan Erbaş, "İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem'in dünyaya gönderildiği andan bugüne Allah'ın bütün elçileri, bu ideali gerçekleştirmek için mücadele etmişlerdir. Alemlere rahmet son peygamber Hz. Muhammed'in tebliğ ve davetinin özünde de aynı gaye, aynı kararlılık ve aynı mücadele vardır." diye konuştu.
Dünyanın bunalımlar, tehlikeler ve toplumların geleceğini tehdit eden sorunlarla boğuştuğunu ifade eden Erbaş, "Maalesef günümüz İslam dünyası, mezhep, meşrep, ırk ve benzeri alt aidiyetleri birer ayrışma sebebi olarak görme yanılgısından kurtulmuş değildir. Bu yüzdendir ki güveni ortadan kaldıran şiddet eylemleri, vicdanları yaralayan merhametsizlikler ve ümmet birliğimizi dinamitleyen fitne çukurları içerisinde bocalayıp durmaktadır." dedi.
"İslam'ın evrensel mesajlarını insanlığa ulaştırma vazifesi omuzlarımızdadır"
Yeniden öze dönmek ve Kur'an'ın övgüsüne mazhar olmuş Hz. Muhammed'in ahlakını kuşanmaktan başka yol olmadığını anlatan Erbaş, "Bizler, Kur'an'ın taltif ettiği mutedil ümmet olmanın idrakiyle hareket etmek durumundayız. İslam'ın evrensel mesajlarını hayata taşıma ve insanlığa ulaştırma vazifesi bizim omuzlarımızdadır." açıklamasını yaptı.
İrşadın her Müslümanın gücü ve imkanı nispetinde mükellef bulunduğu bir kulluk görevi olduğunu söyleyen Erbaş, "Müslümanlar olarak bizler, önce kendimizden başlamak üzere çevremizi ve bütün insanlığı Kur'an'ın ve sünnetin hayat veren ilkeleriyle, değerleriyle, mesajlarıyla buluşturmak zorundayız. Bu bağlamda Kur'an'ı Kerim'i ve sünnet-i seniyyeyi doğru anlamak büyük önem arz etmektedir. Peygamber Efendimizin davet ve irşat yöntemini iyi anlamamız gerekmektedir. Ruhumuzu, ufkumuzu ve yeryüzünü aydınlatmak için onun yöntemini bütün faaliyetlerimizin mikyası haline dönüştürmenin zarureti son derece açıktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Hz. Muhammed'in (asm) anlattığı İslam, bir hayat nizamıdır"
Hz. Muhammed'in tebliğ ve davetinin asıl tesirinin insanlara telkin ettiklerini bizzat kendi hayatında yaşamasından kaynaklandığını vurgulayan Erbaş, şunları söyledi:
"Hz. Muhammed'in anlattığı İslam, ayakları sağlam bir şekilde yere basan, yaşanabilen, uygulanabilen bir hayat nizamıdır. Efsaneleşmiş, hayattan koparılmış ve hatta beşerin takatini aşan bir hüviyete büründürülmüş din tasavvurunun onun hayatında karşılık bulması mümkün değildir. Aklı, zihni, izan ve insafı ortadan kaldıran bir din anlayışının Kur'an ve sünnetten dayanak bulması mümkün değildir. İslam, kalbe hitap ettiği kadar akla da hitap etmektedir. Duygulara dokunduğu kadar, zihinleri de inşa etmektedir."
Özensiz bir şekilde kullanılan dil, söylem, üslup ile tavrın insanların haktan ve hakikatten daha da uzaklaşmasının zemini olabileceği uyarısında bulunan Erbaş, "Sözün tesiri, doğruluğunda ve güzelliğindedir. Güzel söz söylemek ve sözü güzel söylemek gerekir. İslam ve Peygamber Efendimiz adına söyleyeceğimiz sözün günümüz insanının zihin dünyasında nasıl yankı bulacağını mutlaka hesaba katmalıyız. Şayet söylediğimizde yanlış anlaşılacaksa orada susmak, konuşmaktan daha eftaldir." ifadelerini kullandı.
Erbaş, İslam'ın hak hakikat, adalet, merhamet ve güzel ahlak ilkelerinin bütün insanlığa ulaştırılması için çağın gerçekliklerini dikkate alan bir irşat metodu geliştirmek gerektiğinin altını çizerek, "'Peygamberimiz, Cami ve İrşat' temalı bu sempozyumun bu bağlamda önemli neticeleri olacağına inanıyorum. Burada sunulacak tebliğler ve yapılacak müzakereler, on dört asır önce Mesci-i Nebevi'den yükselen sözü, nebevi bir üslupla günümüze taşıma noktasında bizlere önemli ufuklar açacaktır." açıklamasında bulundu.
aa