Başkan Yardımcısı Yılmaz, programda Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinden söz ederek bu yıl “Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” temasının seçildiğini söyledi. Günümüzde İslam dünyasında ve Batıda yaşanan hadiseleri hatırlatan Başkan Yardımcısı Yılmaz, “Bugün birlikte yaşama ahlakı ve hukukuna çok ihtiyacımız var” dedi.
“Anmaktan anlayama, anlamaktan yaşamaya…”
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin sadece ülkemizle sınırlı kalmadığını Avrupa’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da da etkinlikler düzenlendiğini ifade eden Başkan Yardımcısı Yılmaz, bunun Hz. Peygamber sevgisinden kaynaklandığını belirterek, “Amaç anmaktan öte anlamak, anlamaktan öte yaşamak, O’nun özelliklerini, güzelliklerini hayatımıza taşımaktır. Bunun için de biz sosyal hayatın içerisinde önem arz eden ve yaşadığımız çağın savrulmuşluğuyla kaybettiğimiz bazı değerleri, Kutlu Doğum’da kamuoyu ile paylaşıyoruz.” diye konuştu.
“Yanlışlıkların Müslümanlara ve İslam’a mal edilmesi insanları kaygılandırıyor.”
Son dönemde dünya genelinde yaşanan hadiseleri değerlendirerek “Birlikte yaşama ahlakına bugün çok ihtiyacımız var” diyen Başkan Yardımcısı Yılmaz, şöyle devam etti:
“Çünkü yaşadığımız dünyada, farklı inanç, düşünce ve algılara sahip insanların bir arada bulunmasıyla ilgili problemler oluşmaya başladığını görüyoruz. Özellikle yakın coğrafyamızda yaşananlar bizi gerçekten çok üzüyor. Aynı şekilde bazı grupların, Avrupa’da ve farklı yerlerde terör olaylarıyla anılıyor olması ve onların yapmış oldukları bazı yanlışlıkların, Müslümanlara ve İslam’a mal edilerek İslamofobinin üretilmek istenmiş olması, inanan insanları kaygılandırıyor, endişelendiriyor.”
“İnsanlara karşı merhametle yaklaşımı telkin eden bir dinin mensuplarıyız”
Hz. Peygamber’in birlikte yaşama hukuku ve ahlakının ilkelerini ortaya koyduğunu ve İslam tarih ve medeniyetinin birlikte yaşama ahlakının temel örneklerini teşkil ettiğini ifade eden Başkan Yardımcısı Yılmaz, “İnsanların başka din mensûblarıyla birlikte yaşaması, fıtrî bir hâdisedir. İnsanlar bu konuda seçim şansına sâhip değildir. Bu yüzden toplumlarda farklı inanç ve dinden insanların bulunması kaçınılmazdır. Bizim ne dini inançlarımızda, kitaplarımızda ne de diğer metinlerimizde farklı inanç mensuplarıyla Müslümanların birlikte yaşayamayacağıyla ilgili asla bir hüküm yok. Çünkü biz insanlara merhamete dayalı bakışı telkin eden bir dinin mensuplarıyız.” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.