Bugün aramızda olsaydı hangi olay karşısında ne yapardı? Televizyon izler miydi? İnternete girer miydi ve bunları yapacak olursa nasıl yapardı? Hangi kanal veya sitelerde niçin ve ne kadar zaman harcardı? Kahveye, bankaya uğrar mıydı? Borsayı takip eder miydi? Vâdeli ev alır mıydı? Gece evinin ışıkları geç saatlere kadar yanar mıydı? Geç saatlerde şehir sokaklarında, alışveriş merkezlerinde dolaşır mıydı? Sabah işe nasıl giderdi ve evine nasıl dönerdi?
Şüphesiz Hz. Peygamber’in (sav) ahlâkı Kur’ân’ın ahlâkıdır. Kur’ân’da emredilen, Kur’ân’la bize bildirilen ahlâktır. Hayatını ona göre planlamış, önerilerini, öğütlerini, kişisel modelini ona göre oluşturmuştur. Şu halde, Hz. Peygamber’in (sav) yaşantısından ve sözlerinden edinebileceğimiz zaman yönetimi ilkelerinden sadece bir kaçını hatırlayalım:
Zamânı Yönetmek Ömrün Kısalığını Keşfetmekle Başlar
Zamânımızı yönetmek ve dopdolu bir hayat yaşamak istiyorsak önce zamânın/ömrün değerini idrâk etmemiz gerekir. Hayat ebedî değil, hızla tükeniyor ve her insan herhangi bir günde dünyadan ayrılabilecek yaştadır. “İnsanlar iki nîmetin değerini takdir edemiyorlar: Sağlık ve boş vakit.” (Buhari, Rikak:1) buyurmuştur.
İkinci Adım Hayâtına Bir Amaç ve Misyon Bulmaktır
Hz. Peygamber (sav) gençliğinde, çobanlıktan ticârete işler yaparak, Hılful Fudul gibi derneklerdeki rolüyle nasıl hizmete adanmışsa; fakirin, yetimin muhtâcın derdiyle ve insanlığın îmânıyla son nefesine kadar içten ve azimle ilgilenmiştir. Yüce Allâh’ın “İnsan ancak çalıştığının karşılığına erişir.” (Necm, 39.)buyruğunu düşününce, Hz. Peygamber’in bu büyük başarısının ardında ne büyük bir çaba sergilediğini daha iyi anlıyoruz.
Amaçsız insanların yönetecek ömürleri yoktur. Tek işleri ömür öldürmektir. Oysa mü’min yeryüzünde misâfir olduğunu bilir. Başında cenneti kazanmak veya kaybetmek gibi çok büyük bir dâvâ bulunduğunu unutmaz. Allah yolunda nefsiyle ve malıyla mücâdele etmesi gerektiğini aklından çıkarmaz. Bir çırpınış içerisinde hem dünyâya tutunmaya, hem âhireti kazanmaya çalışır ve hem de insanlığın kurtuluşu işin çırpınır. Bu idrâkteki mü’min, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmanın heyecânı içerisinde koşuşturmak ister. Önünde en büyük insan Hz. Muhammed’in 23 yıla sığdırdığı, hâlâ insanlığı dönüştürmeyi sürdüren baş döndürücü bir mûcize devrim vardır. Azim, adanmışlık, fedâkârlık, kahramanlık dolu bir hayat örneği vardır.
İşi Ertelemek Ömrü Öldürmektir
“Yarın yaparım, ertesi gün yaparım” gibi düşünceler şeytanın prensibidir.” buyurur Hz. Peygamber. Her gün gibi bugünün önemli görevleri vardır. Bugünün ibâdetleri, öğrenilecekleri, bugünün âileye, sağlığa, eğitime, mesleğe karşı gerektirdiği sorumluluklar uyanır uyanmaz karşımıza çıkar. Her günün işini gününde yapmayan unutur, gelişmez, gücünü yitirir. Her günün işi o günü doldurmaya yetecek ve hatta artacak boyuttadır. Dolaysıyla erteleyiciler üretici olamazlar. Âciz düşerler, ağır bedeller öderler. Bu yüzden bir işe başlamak onun çoğunu yapmak sayılır. Yeter ki yapılacak işi görür görmez yerinden fırlasın insan.
Kapasiteyi Arttırarak İlerlemenin Yolu Kalite Bilincidir
Bunu da Hz. Peygamber’in (sav) “İki günü birbirine denk olan ziyandadır.” “Beni Allâh’a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım.” ifâdelerinden anlarız. Her gün ilmine, yeteneklerine ve hizmetine bir yenilik eklemesi gerekir insanın. Her gün yeni bir şey öğrenmeli, yeni bir şey yapmalı, yönettiği hayâtına yenilikler ve gelişmeler eklemeye çalışmalıdır. Böylece yönü yukarıya olur ve yaşadıkça yükselişini sürdürür. Aksi takdirde gelişmeye odaklanmayanın yönü aşağıyadır; sürekli kapasitesi küçüleceği için ömrü daralır ve zaman içinde anlamlı bir iş üretemeyen zavallı birisi haline dönüşür.
İnsan Hayâtını Sorumluluk Alanlarına Göre Planlamalıdır
İşinize odaklanıp da sağlığınızı yitirmek ister misiniz? Âilenize odaklanıp da âhiretinizi yitirmek ister misiniz? Hayâtımızla bağlantısı olan herkese ve her şeye karşı bir sorumluluğumuz var. Sonsuzluğu kazanmak için Rabbimize karşı görevlerimiz var. Sağlıklı yaşamak için beynimize ve bedenimize karşı sorumluyuz. Özel sığınağımızı korumak için âilemize karşı görevlerimiz var. Geçimimizi sağlamak için mesleğimize karşı görevliyiz.
Gününün bir kısmını dinlenmeye, bir kısmını ibâdete, bir kısmını âilesiyle ilgilenmeye, bir kısmını toplumun ihtiyaçlarıyla ilgilenmeye ve bir kısmını da Hak dini tebliğ etmeye ayıran dopdolu yaşamış bir peygamberin hayâtı en dengeli hayattır. Ortaya koyduğu sünnet bedeni sıhhate, âileyi huzûra, mesleği zafere, âhireti cennete dönüştüren hayattır. Zamânı yönetmek, günün akışında her görevi doğru yerde, zamanda ve biçimde yerleştirmektir.
En Verimli Gün, Etkili Dinlenme Aralıklarına Bölünen Gündür
Durmaksızın ve dinlenmeksizin veya akılsız ve dengesiz dinlenmelerle yaşayan, hızla sıfırı tüketir. Hz. Peygamber gününü namaz vakitleriyle bölümlemiştir. Gecenin yarısından sonra veya son üçte birlik kısmında teheccüd, ardından sabah ve öğle namazı, kısa öğlen uykusu, ikindi, akşam, yatsı namazlarıyla bölümlenmiş bir ömür var önümüzde… İnsan bir iş üzerinde uzun süre çalışmaya dayanamaz. Arada bir durmalı, dinlenmeli, baltasını bilemeli ve hayâtın koşuşturmalarına kaldığı yerden devam etmelidir.
“Allah geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapmıştır.” (Furkan, 47.) buyruğu çerçevesinde gece istirahat etmeli ve gündüz hareket halinde olmalıdır. Bugün bizim en büyük hatamız nerede? Sabah evden çıkıyoruz, koştura koştura, dinlenemeden, bir câmide secdede rahatlayıp gevşeyemeden, namazı bile alelacele kılarak, akşama kadar tüm enerji sistemlerimizi tüketiyoruz. Sonra da eve yorgun argın varıyor, televizyonun karşısında sızıp kalıyoruz.
Başarı Erken Yatıp Erken Kalkanın Hakkıdır
Hz. Peygamber (sav) yatsıdan sonra teheccüde kadar uyumuş ve kalan uyku ihtiyacını da öğle (kaylule) uykusuyla tamamlamıştır. Zamânında elektrik ve teknoloji olsaydı bile, Hz. Peygamberimiz televizyonla, internetle geç saatlere kadar oyalanmazdı.
Bu düzende şaşırtıcı bir enerji vardır. İnsan biyolojik ritmi güneşin ışınlarıyla ilişkili olarak düzenlenir. En dinç insan, erken yatıp erken kalkan ve kalan uyku ihtiyacını da -biyolojik ritme uygun olduğu sonradan keşfedilen- öğlen arasında uyuyarak karşılayan insandır. Geç yatıp geç kalkmak, ihtiyaçtan az veya fazla uyumak beyni de psikolojiyi de tahrîb ediyor.
“Günün başında veya sonunda uyumak, aklın azalmasına ve bereketsizliğe sebep olur.” “Allâh’ım, günün erken saatlerini ümmetime bereketli kıl.” buyuruyor Hz. Peygamber. Günümüz biliminden öğreniyoruz ki biyolojik ritmimiz gece ve öğlen uykusuna göre programlanmıştır.
Dinlenme Dışında Boş Durmak İsraftır
Hz. Peygamber (sav) yüce Allâh’ın “Bir işten boş kaldın mı diğer işe giriş.” (İnşirah, 7-8) buyruğuna uygun yaşamıştır. Boş durmamış, sürekli bir işle, hizmetle, konuyla ilgilenmiş veya ibâdet etmiştir. Günümüzü işlerimiz çerçevesinde plânlayarak düzenli çalışmazsak yavaşlarız. Çalışmaya soğuruz, üşeniriz. Sonunda türeyen tembelliğin sonu da, can sıkıntısından nefisle ilgilenmeye, kîne, kibre, şehvete kadar bir yığın olumsuzlukta boğulmaktır.
Çalışmaya başladığımızda bir ısınma devresi geçer ve sonra da alışınca kendimizi çalışmanın heyecânına kaptırarak ilerleriz. Ancak işten bir süre kopacak olursak bu bizi bir gün, bir ay, bir yıl ve belki de bir ömür amacımızdan koparır. Yapılacak bir iş varsa onu yılmadan, unutmadan, zihinden uzaklaştırmadan, ısrarla ve azimle sürdürmek gerekir ki, sonucu üretmenin ve başarının yolu budur. Hz. Peygamber (sav) bu bâbda, “Allâh’a en sevimli ve en hoş amel, az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmuştur.
Gerekli İşlere Odaklanmak ve Gereksizleri Hayattan Ayıklamak Gerekir
Savaşlara seferlere katılan, ev ve kişisel işlerini bizzat yapan, ibâdetle, tebliğle, hizmetle gününü kuşatan Hz. Peygamber’in (sav) hayâtında hiçbir gereksizlik, yararsızlık bulamıyorsunuz. O kısa tebliğ süresine inanılmaz mesajlar, işler, ilişkiler, hikâyeler, dersler sığdırması muhteşem bir başarıdır.
“Lüzumsuz işleri terk etmesi mü’minin îmânının güzelliğindendir.” buyuruyor Hz. Peygamber. Peygamberlikten önce iki kere eğlence törenlerine merâkından katılmak ister de kader engel çıkarır, ikisinde de uyuyakalır, mahcûb olur da artık o tür etkinliklere gitmez olur. Böyle bir hayâtın herhangi bir dakikasına hangi haram diziye, yararsız maça bakmak girebilir? Hangi bilgisayarın hangi vurucu, kırıcı oyununa bir dakika ayırabilir? Hangi gereksiz dedikoduyla veya gazete haberiyle ilgilenmeyi anlamlı bulabilir?
Kıyamet çağındayız. Şeytan tarih boyunca hiç bu kadar güçlü bir donanım kazanmamıştı. Teknoloji çıkar çıkmaz önce şeytana hizmet ediyor. Şeytan kısacık yeryüzü hayâtını hiç bu kadar kandırıcı süsleyememişti. Bir yığın oyuncak üzerinden kalbimiz dünyâya bağlanıyor ve sonsuzluk yolcusu olduğumuzu unutma tehlikesine düşüyoruz.
Modelimiz, rehberimiz ve liderimiz olan Hz. Muhammed’in (sav) hayâtı ortadadır. Eseri ortadadır ve O’nun izinden gidenlerin târihte saçtıkları ışık da ortadadır. Şeytanlar İslâm’ı, îmânı ve ahlâkı istedikleri kadar aşağılasınlar, istedikleri kadar safları kandırmaya çalışsınlar. Kimse ölümü öldüremeyecek ve son zafer, Allâh’a ve elçisine uyanların olacaktır. Basîretli mü’mine düşen o kutlu yolda yaşama azmini ısrarla diri tutmasıdır. Allah başarı lütfetsin.
Dr. Muhammed Bozdağ
(Yenidünya Dergisi)