Medyen, Hz. İbrahim’in (as) bu ismi taşıyan oğlunun soyundan gelen bir toplum olup Kızıldeniz’de Akabe Körfezinin doğu tarafında otururlardı. Hz. Musa (as) Hz. Şuayb‘a (as) hizmet etmiş ve onun damadı olmuştur. Hz. Şuayb’ın (as) öğrettiklerine dikkat edilirse, zamanımız medeniyetinin genel ahlak anlayışını özellikle ilgilendiren çok dersler bulunur.
Hz. Musa, Hz. Şuayb’ın damadıdır. Nasıl akraba oldukları anlatılır. “(Musa) Medyen tarafına yönelince “Umarım Rabbim beni doğru yola yöneltir“ dedi. Medyen’in su kuyularına varınca orada davarlarını suvaran bir grup insan buldu. Onların gerisinde de kendi hayvanlarını uzakta tutmaya çalışan iki kadın gördü. “Siz niçin bekliyorsunuz” diye sordu. Onlar da “Çobanlar hayvanlarını suvarıp ayrılmadıkça bir suvarmayız. Babamız da hayli yaşlı olduğundan iş bize kalıyor“ diye cevaplandırdılar. Bunun üzerine onların davarlarını suvardı, sonra gölgeye çekilip “Ya Rabbi bana lütfedeceğin her türlü nimete muhtacım“ diye dua etti. Az sonra o iki kızdan biri utangaç bir tavırla yürüyerek çıkageldi ve “Bize sunduğun suvarma hizmetinin ücretini vermek üzere babam seni davet ediyor“ dedi. Musa onun yanına gidip başından geçen olayları anlatınca o zat; “Endişe etme o zalimlerin elinden artık kurtuldun” dedi. Kızlardan biri “babacığım bunu işçi olarak tut, zira senin çalıştıracağın en iyi adam böyle kuvvetli ve güvenli biri olmalıdır” dedi. Babaları ona “Kızlarımdan birini seninle evlendirmek istiyorum, buna karşılık sen de sekiz yıl yanımda çalışırsın, şayet süreyi on yıla çıkarırsan o da senin ikramın olur. Ben seni zahmete sokmak istemem. İnşallah benim dürüst bir insan olduğumu göreceksin. Musa, “Bu seninle benim aramdaki bir sözleşmedir. Bu iki müddetten hangisini yerine getirirsem bana itiraz edilemez. Yaptığımız bu sözleşmeye Allah da şahit olsun“ dedi. (28/22-28)
“Medyen ahalisine de içlerinden biri olan Şuayb’ı gönderdik. “Ey benim halkım dedi, yalnız Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka Allahınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık delil geldi. Artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların haklarını eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin, ülkede düzen sağlanmışken fesat çıkarıp huzuru bozmayın. Böyle yapmanız sizin için daha iyidir, tabii eğer inanırsanız.” (7/85)
“Hem öyle tehdidler savurarak yol başlarını tutup, Allah’a iman edenleri Allah’ın yolundan çevirmeyin ve bu yolun eğri büğrü olduğuna dair, şüpheler verip halkı yanıltmayın. Hem düşünün ki bir zaman siz sayıca pek az idiniz. Öyle iken Allah sizi çoğalttı. Ülkeyi bozan o müfsitlerin sonunun nasıl olduğuna bakın da ibret alın.” (7/86)
“Eğer benimle gönderilen gerçeğe içinizden bir kısmı inanıyor, bir kısmınız inanmıyorsanız, eh ne diyeyim, o halde aramızda Allah hükmünü verinceye kadar bekleyin. Zaten hüküm verenlerin en iyisi O’dur. (7/87)
“Halkından kibirlenen eşraf grubu “Bak Şuayb” dediler, yeminle söylüyoruz, ya tekrar dinimize dönersiniz ya da seni de sana inanan taraftarlarını da ülkemizden süreriz! Şuayb şöyle cevap verdi. “Peki istemesekde mi dinimizden döndürüp süreceksiniz (ya istemesek ne olacakmış) (7/88)
“Allah bizi sizin o batıl dininizden kurtardıktan sonra kalkıp tekrar dininize dönecek olursak Allah’a büyük bir iftira atmış oluruz. Allah göstermesin sizin inancınıza dönmemiz kesinlikle mümkün değil, Rabbimizin ilmi herşeyi kapsar. Biz yalnız Allah‘a dayanırız. “Ey bizim Rabbimiz bizimle şu halkımız arasında, Sen adil hükmünü ver, haklı haksız açığa çıksın. Sen elbette hüküm verenlerin en iyisisin. (7/89)
Kavminden inkara sapan ileri gelenler, ”Eğer Şuayb’a uyacak olursanız kesinlikle perişan olursunuz! Diye tehdidde bulundular. (7/90)
Derken şiddetli bir deprem onları kıskıvrak yakaladı ve derhal oldukları yerde çökekaldılar. (7/91)
Şuayb’ı yalancı sayanlar onlar değildi sanki vatanlarında şen şakrak dolaşanlar. Şuayb’ı yalancı sayıp perişan etmek isteyenler, asıl perişan olanlar işte onlar oldular. (7/92)
Gördüğü müdhiş manzara karşısında Şuayb yüzünü üzüntü ile öteye çevirip “Zavallı halkım dedi ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ etmiştim, sizin iyiliğinize çalışmıştım, size öğütler vermiştim. Artık böyle nankör, böyle kafir bir toplum için ne diye üzülüp kendimi harab edeyim! (7/93)
Allah peygamberleri hakkındaki bilgiler topyekün vermez bütün metne yayar, harmanlar. Böylece bahsin sıcaklığını bütün Kur’an‘ın metnine yayar. Modern edebiyatta buna “blending harmanlama” denir. Yüzyıllar sonra Kur’an’da uygulanan bu üslub özelliği farkedilmiştir.
”Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. O da onlara “Ey halkım dedi yalnız Allah’a ibadet edin, çünkü sizin ondan başka Allahınız yoktur. Hem ölçü ve tartıyı eksik tutmayın. Ben sizin bolluk içinde olduğunuzu görüyorum. Ama böyle devam edecek olursanız sizi azapla kuşatacak olan bir günden korkuyorum.” (11/84)
“Ey halkım ölçü ve tartıyı dengi dengine tam tutun, halkın hakkını yemeyin ve ülkede müfsitlik ederek fenalık yapmayın.” (11/85)
“Eğer mümin iseniz Allah’ın helalinden bıraktığı kar sizin için daha hayırlıdır. Ben sadece sizin iyiliğinizi düşünerek öğüt veriyorum, yoksa sizin üzerinizde bir bekçi değilim.” (11/86)
Şuayb dediler “atalarımızın taptıkları tanrılarımızı terketmeyi yahut mallarımızı dilediğimiz gibi kullanmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Aferin amma da akıllı ve uslu adamsın ha!” (11/87)
“Şuayb, ey halkım dedi. Ya ben Rabbimden gelen açık delillere dayanıyorsam ve O kendi katından bana güzel bir nasip lütfetmişse, O’na nankörlük etmem doğru olur mu? Hem ben sizi bir takım şeylerden menederek kendim onları işlemek istemiyorum ki istediğim tek şey gücüm yettiğince ortamı düzeltmektir. Muvaffak olmam sadece Allah’ın yardımı ile olur. Onun için ben de yalnız O’na dayanıyorum. O’na yöneliyorum. (11/88)
“Ey halkım bana muhalif olmanız sakın sizi Nuh halkının yahud Hud halkının veyahut Semud halkının başına gelen felaketler gibi bir musibete uğratmasın. Lut kavmi ise zaman ve mekan bakımından zaten uzağında değil, bari onların başına gelen felaketten ibret alın. (11/89)
Rabbinizden af ve mağfiret dileyin sonra günahlarınızdan tevbe edip O’na sığının, O sizi affeder ve korur. Çünkü Rabbim Rahimdir, Veduddur. (11/90)
“Halkı ise Şuayb dediler, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz, kabul etmiyoruz. Hem içimizde seni pek zayıf görüyoruz eğer senin üç beş kişilik akraba grubunun hatırı olmasaydı seni taşa tutar linç ederdik. Bizim nazarımızda senin hiçbir önemin yoktur.” (11/91)
“Şuayb, ey milletim demek akrabam sizin nazarınızda Allahu taaladan daha mı kıymetli ki siz O’nun buyruklarını arkanıza atıverdiniz. Ama şunu hiç unutmayın ki Rabbim yaptığınız bütün şeyleri ilmi ile ihata etmektedir.” (11/92)
“Ey milletim siz var gücünüzle elinizden geleni yapın, ben de vazifemi yapıyorum. Zelil ve perişan eden azabın kime geleceğini ve asıl yalancının kim olduğunu yakında bilip öğreneceksiniz. Gelecek azabı gözleyip bekleyin ben de gözlüyorum.” (11/93)
“Azap emrimiz gelince tarafımızdan bir lütuf olarak Şuayb ve beraberindeki müminleri o azaptan kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses batırıverdi ve diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular. Evet Semud halkı defolup gittiği gibi Medyen halkı da defolup gitti.” (11/94-95)
Cenab-ı Allah Kur’an’ı Kerim’de yer yer bu helak olan kavimler hakkında tarihi bilgi özetleri yapar.
”Kendilerinden önce gelmiş geçmiş milletlerin başlarına gelen olaylara dair haber onlara ulaşmadı mı? Nuh kavminden, Ad, Semud ve İbrahim kavminden, Medyen halkından (Şuayb’ın halkı) ve şehirleri yerle bir edilen toplumdan haberdar olmadılar mı? Onlara peygamberleri açık deliller getirdi onlar inanmadılar, bundan dolayı Allah’ın gazabına uğradılar. Ama Allah onlara zulmetmedi, lakin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. (9/70)
Peygamberlerin karşılaştığı en büyük iftiralardan biri onları yalancılıkla itham etmektir.
”Eğer onlar seni yalancı sayıyorlarsa sen bil ki onlardan önce Nuh, Ad ve Semud halkı, İbrahim‘in halkı da Lut’un halkı da Medyen ahalisi de resulleri yalanlamışlardı. Musa da yalancı sayılmıştı. Ben de şöyle yaptım. Her seferinde inkarcılara mühlet verdim, sonra da tuttuğum gibi işlerini bitirdim. Onların inkarına mukabil nasıl olurmuş Benim inkarım, cümle alem görüp bildi. (22/42-44)
“Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik, onlara dedi ki “Ey benim halkım yalnız Allah’a ibadet edin, ahiret gününü bekleyin. Ve ülkede fesatcılık yaparak düzeni bozmayın. Fakat onlar kendisini yalancı saydılar. Bunun üzerine müthiş bir zelzele kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi oldukları yerde çökekaldılar.” (29/36-37)
Hz. Şuayb da (as) peygamberler tarihin önemli bir halkasıdır.